Eğitim- Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, iki yıl önce yaşanan ve 50 binin üzerinde canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremleri ve son olarak Bolu’da yaşanan yangın felaketinin ortaya çıkardığı acı tablonun ülke olarak hepimizi derinden sarstığına dikkat çekti. Zamanında gerekli önlemlerin alınmaması, atılması gereken adımların atılmaması nedeniyle yaşanan bu tür felaketler sonrasında öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin can güvenliği konusunda ciddi endişeler taşıdıklarını dile getiren Başkan Öztürk, “Eğitim kurumları, sadece eğitim-öğretimin sürdürüldüğü yerler değil, aynı zamanda çocukların ve eğitim emekçilerinin günlerinin büyük bir kısmını geçirdiği alanlardır. Bu alanlarda can güvenliğinin tehlikeye atılması kabul edilemez” dedi. Öztürk, geçmişte yaşanan acı felaketlerden ders alınması gerektiğini belirtti. Öztürk, Milli Eğitim Bakanlığı’nı, ülkemizdeki okulların olası deprem veya yangın gibi felaketlere karşı ne kadar güvenli olduğunu açıklamaya davet etti.
‘Kaygıları alevlendirdi’
‘İki yıl önce yaşanan, 50 binden fazla can kaybına neden olan 6 Şubat depremleri ve yakın zamanda Bolu Kartalkaya’da meydana gelen yangın felaketi, ülke genelinde okul güvenliği konusundaki kaygıları yeniden alevlendirdi’ diyen Öztük, “Bu tür felaketlerde zamanında alınamayan önlemler, öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer eğitim emekçilerinin can güvenliğini risk altına soktuğu gibi, yaşanan kayıpların sorumluluğunun tartışılmasına da yol açtı. Bolu’daki yangın felaketi, ülkemizdeki eğitim kurumlarının kriz yönetimi, yangın merdiveni, depreme dayanıklılık ve psikososyal destek mekanizmalarının ne denli yetersiz olduğunu gözler önüne serdi” dedi. Başkan Öztürk, bu tür acı olayların tekrar yaşanmaması için sadece kayıpların anılmasıyla yetinilmemesi, aynı zamanda geleceğe yönelik somut adımların atılması gerektiğini vurguladı.
Bakanlığa sorular
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e okulların can güvenliğini artırmaya yönelik somut açıklamalar yapması gerektiğini hatırlatan Başkan Öztürk, bakanlığa yöneltilen başlıca soruları sıralayarak, “Yangın Merdiveni Durumu: Türkiye’deki ortaokul ve lise düzeyindeki tüm okulların kaç tanesinde yangın merdiveni bulunuyor? Yangın merdiveni olmayan okulların sayısı nedir? Gerekli düzenlemelerin yapılmamasının sebepleri nelerdir? Deprem Güvenliği: Depreme dayanıksız olduğu bilinen kaç okul binası halen aktif olarak kullanılmaktadır? Deprem güçlendirme çalışmaları tamamlanmadan eğitim-öğretimin sürdürüldüğü kaç okul bulunduğu tespit edilebilmiş midir? Güvenliğin Sağlanması ve Sorumluluk: Mevcut yangın merdivenlerinin kaçının kullanımı güvenli kabul ediliyor? Kaç tanesi güncel yönetmeliklere uygun durumda? Olası bir deprem ya da yangın anında, can kayıpları söz konusu olursa, sorumluluğun kimde olacağı ve ihmaller nedeniyle oluşabilecek zararların hesabının kim vereceği net olarak ortaya konulmalı mıdır? Öğrenci ve Personel Güvenliği: Riskli binalarda eğitim-öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi durumunda öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer çalışanların can güvenliği nasıl sağlanacaktır?” dedi.
Talepler ve çözüm önerileri
Sorumlulukların netleştirilmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yaşanacak olası felaketlerin, hem eğitim camiası hem de tüm toplum üzerinde yıkıcı etkilerinin olacağı konusunda uyarıda bulunan Öztürk, başta öğretmenler, öğrenciler ve veliler olmak üzere tüm paydaşların, güvenli okullarda eğitim alabilmesi için şu adımların atılması gerektiğini belirtti. Türkiye’deki tüm okulların güvenlik durumuna ilişkin şeffaf denetimlerin yapılması ve sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması gerektiğine dikkat çeken Öztürk, “Yangın merdiveni bulunmayan ve depreme dayanıksız okulların derhal tespit edilip, bu bilgilerin kamuoyuna açıklanması. Riskli binalarda devam eden eğitim faaliyetlerinin derhal durdurulması ve öğrencilerin, güvenli binalarda eğitim alabilmesi için gerekli önlemlerin alınması. Yangın ve deprem güvenliğinin sağlanması amacıyla merkezi bütçeden ihtiyaç kadar kaynak ayrılması; eğitim kurumlarının, kâr odaklı yaklaşımlardan ziyade can güvenliğine öncelik verilecek şekilde yeniden düzenlenmesi. Bolu Kartalkaya yangını gibi felaketlerin ardından sadece kayıpların anılması değil, tüm Türkiye genelinde kapsamlı bir psikososyal destek planlaması yapılması. Bu planlama kapsamında öğretmenlere, Travma sonrası öğrenci davranışlarını anlama ve doğru müdahalede bulunma eğitimlerinin verilmesi, destek çalışmalarının uzun süreli olarak sürdürülebilmesi hedefleniyor” diye konuştu. “İhmaller ve atlanan önlemler, geçmişte olduğu gibi gelecekte de felaketlere davetiye çıkarıyor. Bizler, çocuklarımızın ve eğitim camiamızın can güvenliğini riske atacak hiçbir tasarruf tedbirine müsamaha gösteremeyiz” diyen Kadir Öztürk, tüm duyarlı kamuoyunu ve ilgili paydaşları, güvenli okullar için birlikte mücadeleye çağırdı.