14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan Antalya Tabip Odası üyeleri Atatürk Anıtı'na çelenk sunma merasiminin ardından basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı okuyan Antalya Tabip Odası Başkanı Hüseyin Can Öztürk, Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin her alanda olduğu gibi sağlık alanında da büyük atılımlar gerçekleştirdiğini dile getirerek,"Ne yazık ki 82 Anayasası ile sağlık hizmeti asli görev olmaktan çıkarılmış, devleti düzenlemeci yapmıştır. 'Sağlıkta Dönüşüm Programı' hayata geçirildikten sonra sosyal hukuk devleti olan ülkemizin sosyal yönlerinden birisi olan sağlık ticari alana evrilmiştir. Hastalar müşteri olarak değerlendirilmeye başlanılmıştır. Hekim hasta arası kurulan bağlar zayıflamış adeta makineleşmiştir. Bunun yanında 200 bini aşan sayısı ile sağlık sistemimizin lokomotifi durumundaki hekimlerin sorunları çığ gibi büyümüştür. Bu dönüşümün bir sonucu da hekime ve sağlık çalışanlarına şiddet sayısı hızla artmıştır. Türk milletinin içerisinden çıkan hekimlere yapılan saldırılar nerede ise kanıksanmış, can kayıpları yaşanmıştır. Hekimlerin tanı ve tedavide ilk olarak 'zarar verme' sonra gerekeni yaparsın prensibinden yola çıktıkları da unutulmuştur" diye konuştu.  

Alman Jessica müslüman oldu
Alman Jessica müslüman oldu
İçeriği Görüntüle

‘Taşeron muamelesi yapılıyor’ 

Aynı okulları okumalarına rağmen hekimlerin çok değişik sağlık kurumlarında çalışmaları neticesinde sorunlarını çözme birlikteliği ve gücünün kaybolduğunu ileri süren Hüseyin Can Öztürk şöyle konuştu: "Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi de bu konuda yetersiz kalmış, hekimler süratle sendikalara yönelmişlerdir. Yapılan her girişim parça parça olmayı getirmiş birlik olup kuvvet doğrulamamıştır. Sosyalizasyondan dönüş sonrası kurulan Aile Hekimliği Sistemi de aile hekimlerini küçük işletmelerin hizmet satan taşeron doktorlarına dönüştürmüştür. Devletin yeterli bina üretememesi sonucu merkezler daha çok apartman altlarındaki dairelerde kira karşılığı hizmet vermeye başlamışlardır. Çıkarılan yönetmeliklerle kanunların hekimlere verdiği yetkiye müdahale edilmiş, reçetesine yazacağı ilaca kadar müdahaleler olmuştur. 'Performans' adı altında hastalardan hekimlere memnuniyet puanı vermeleri istenmiş, daha birçok kriter getirilerek sözleşme sonlandırılmaya kadar çeşitli yaptırımlara maruz bırakılmışlardır." 

‘Kitap yazılacak sorunlar’ 

"Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri, şehir hastaneleri, vakıf üniversitesi hastaneleri, özel sağlık kuruluşları hastaneleri velhasıl tüm doktorlar ayrı ayrı; özlük hakları, rotasyonlar, nöbet eşitsizlikleri gibi her birisi için ayrı kitap yazılacak sorunlara boğulmuş, çözüm için yeterli gayret gösterilmemiştir. Asistan hekiminden uzman hekimine oradan mecburi hizmete kadar ne varsa hekimin omzuna asılmış bulunmaktadır. Özel hastanelerde hekimlerin taşeron durumuna sokulması, işverenlerin baskısı ve iş güvencelerini olmaması ayrı bir sorun yumağı oluşturmaktadır. Diğer taraftan muayenehanesi olan hekimler serbest çalışan görünse de tek özel hastanede hastalarını tedavi etme zorunda bırakılmışlardır. Özel sigorta şirketlerinin tamamlayıcı sağlık sigortası adı altında SGK’yı kullanmalarına izin verilmesine rağmen, muayenehane hekimlerine bu hakkın verilmemesi aynı zamanda hastaların hekim seçme özgürlüğünü kısıtlamış bulunmaktadır. Sonuçta gelinen noktada hekimler 14 Mart’ta bayram yapacaklarına g(ö)rev kararı almak zorunda kalmışlardır." 

‘Emekli hekimlerin durumu içler acısı’ 

"Emekli hekimlerin durumu tabiri caiz ise tam bir içler acısıdır. Emekli Sandığı, SSK, BAĞ- KUR emeklileri aynı okuldan mezun olmalarına ve aynı hizmetleri vermelerine rağmen sürekli değiştirilen kanunlar ve uygulamalar sonucunda çok düşük maaş almak durumunda kalmışlardır. Bu gün emekli olan her 4 hekimden 3'ü çalışmaya devam ederek yaşamlarını sürdürmektedir. Hekimlerimiz her şeye rağmen umutsuz mudur? Tabiidir ki Atatürk'ün kendisini emanet ettiği Türk hekimlerinin umutsuz olması mümkün değildir. Ayrıca 'Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim' sözleri de motivasyonumuzu güçlendirmektedir. Görüldüğü gibi bir Tıp Bayramı'nda da dev sorunların sadece bir kısmını dile getirebilmiş, bayramı nerede ise unutmuş bulunmaktayız. Bütün bu olumsuzluklara rağmen geleceğimizin aydınlık, bayramlarımızın neşe ve mutlulukla dolu günler getireceğine inanıyoruz." 

 

‘Yoksulluk sınırının altında maaş’ 

Antalya Tabip Odası Emekli Hekimler Komisyonu adına konuşan Hilmi Uysal da son zamanlarda parlamento komisyonlarındaki tartışmalardan meslektaşı oldukları milletvekillerinin dahi emekli hekimlerin aldığı maaşlardan haberdar olmadıklarını söyleyerek, şunları kaydetti: "Biz emekli hekimler, sadece emeklilik hakkı kazanıp emekli olanlar değil, yaş haddinden yani 67 yaşında emekli olanlar da dahil olmak üzere bugün yoksulluk sınırının altında maaş almaktayız. Hekimlerin emeklilik statüsü 4A, 4B ve 4C olmak üzere farklı kategorilerde emekli almaktayız. Emekli maaşı hesaplama sisteminin karmaşıklığı anlaşılmayı engellese de içimizde yaş haddinden emekli, 42 yıl hizmet verip profesör olarak, aynı süre devlet hastanesinde çalışıp emekli olan uzman cerrahta yoksulluk sınırı altında emekli maaş almaktadır. Hatta BAĞ-KUR veya sigortalı olarak emekli olup açlık sınırında emekli maaşı alan hekimler aramızdadır. İçimizde yoksulluk sınırının üstünde maaş alan bulunmamaktadır. Emekli maaşının hesaplanmasındaki cebir problemi gibi formüller, içinde yaşadığımız gerçeği gizleyememektedir." 

 

Taleplerini sıraladı 

"Biz hekimler uzun eğitimlerinin ardından yıllarca ülkemizin sağlık sorunlarını çözmek için uğraşmışken emekli olduktan sonra kendi sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kaldıkları yaşa kadar çalışmak zorunda kalmaktayız. Emekli maaşlarının, asgari ücretin ne kadar yetersiz düzeyde olduğunun bilincindeyiz ve aslında sizlerle aynı kaderi paylaşıyoruz. Bizler de emeğimizin karşılığını almamaktayız, hele emekli olunca sizler gibi hak etmediğimiz emekli maaşlarıyla yaşamlarımızı sürdürmektedir. Bu nedenle çalışırken aldığımız ücretin maaş olarak tanımlanmasını, emekli maaşımızın çalışırken aldığımız ücret üzerinden tanımlanmasını, kıdem tazminatımızın emekli olduğumuzdaki ücret üzerinden hesaplanmasını, emeklilik yaşına gelen bir hekimin insanca bir yaşam sürdürebilmesi için ek iş yapmak zorunda kalmamasını, ek iş yapmak zorunda kalanlarında emekli maaşlarından kesinti yapılmamasını, talep ediyor ve saygı ile öncelikle halkımıza, kamuoyuna ve parlamentoda görev yapmakta olan meslektaşlarımıza duyuruyoruz." 

 

 

Kaynak: ARZU YAVUZ