Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Bankacılık Komisyon Başkanı Hüseyin Ölmez, internet özellikle sosyal medya üzerinden uzaktan satışların artması ile uygulanan bankacılık sisteminin de çok etkisi olduğu, emeksiz kazanma; lüks ama ucuz yaşama, ucuza mal veya eşya satın alma gibi güdülerin, dolandırıcıların oltasını oluşturduğunu ifade etti. Sazan sarmalı dolandırıcılığının, genellikle internetten veya sosyal medya üzerinden yayılan araç veya taşınmaz satış ilanları aracılığıyla gerçekleştirilen bir dolandırıcılık yöntemi olduğunu belirten Ölmez, “Satıcı pozisyonunda bulunan dolandırıcılar, kendilerini gerçek bir araç veya taşınmaz sahibi gibi göstererek alıcıyı çeşitli tuzakların içine çekerler. Gerçekte var olmayan yüksek fiyatlı bir aracı veya taşınmazı düşük fiyatla satar gibi gösterip dolandırıcılıkla para almaya çalışırlar. İlanlarda genellikle acil bir satışın olduğu, maddi sıkıntılar yaşandığı veya benzer başka bir sebep gösterilerek düşük fiyatlar için haklı bir gerekçe öne sürülür. Alıcı ise bu tür ilanları görüp uygun fiyatlı bir araç veya taşınmaz bulduğunu düşünerek dolandırıcının tuzağına düşer” dedi. 

Otelde fenalaşan turist hastanede öldü
Otelde fenalaşan turist hastanede öldü
İçeriği Görüntüle

Bankaların rolü ve önlemler 

Bankaların ‘sazan sarmalı’ tipi dolandırıcılık işlemlerinde, önleyici tedbir almasının mümkün olmadığını, işlemin bankanın dışında, satıcı rolündeki dolandırıcı ile ucuza otomobil veya taşınmaz almak isteyen vatandaş arasında gerçekleştiğinin altını çizen Ölmez, “Bankadaki tek işlem, avans, kapora veya bedelin tamamının transfer edilmesi olayıdır. Dolandırıcılar, bu işlemlerde genellikle kiralık hesapları kullanırlar. Dolandırılan bu para banka kanalıyla gönderildiğinde, suç parası niteliği taşır. Eğer, alıcı hesap uzun zamandır hareketsiz veya küçük paralarla hareket görürken dolandırılan yüksek bir para girişini, ‘şüpheli’ işlem olarak değerlendirmesi gerekir. Dolandırıcılar, kiralık hesaplara gönderttikleri paraları ya bankamatik vasıtasıyla almakta ya da kimlik kaybına neden olmak için ‘Coin’ hesaplara göndermektedir. Burada şunu belirtmeliyim; ülkemizde, ‘Coin’ hesabı açan lisanslı tüm işletmeler, kimlik bilgilerini almak zorundadır, doğal olarak da yargı talep ettiğinde bilgileri vermek zorundadır. Yurt dışına yapılan transferlerde ise maalesef kimlik bilgileri kaybolmaktadır. Bu uygulamada suç paralarının transferini kolaylaştırmaktadır. Bankaların sazan sarmalı dolandırıcılık işleminde, yapabileceği bir şey yoktur. Vatandaşlarımız, otomobil ve taşınmaz satın almada çok az bir masrafı olan takas odası işlemini veya benzeri hizmet veren bankaların hizmetini kullanmalarını öneririm. Bu sistemde alıcı, alacağı malın bedelini takas odasına gönderir, işlemi tapu veya noter yönlendireceği için bedelin takas odasında olduğunu görür ve satışı yapıp tescil eder, alıcı da tescilden sonra parasını alır” ifadelerini kullandı. 

 

‘Caydırıcı bir ceza yok’ 

Ölmez, bankaların bu tür dolandırıcılıklar karşısındaki tutumunu şu şekilde açıkladı: “Bankada sadece paranın transferi işlemi olur, bu noktada bankanın bilgisayar sistemi şüpheli işlem uyarısı yapmalı ve parayı bloke etmelidir. Uzun zamandır bu talebimizin cevapsız kaldığını gördük. Ancak son 2 aydır yoğunlaşan diğer tür dolandırıcılık olayları nedeniyle, bazı bankalarımızın ‘şüpheli işlem’ uygulamasına başladığını gördük. Bu bankalarımız için yasal bir zorunluluk ve sistemlerinde yapacağı küçük bir düzenleme ile çok kolaydır. Maalesef, dolandırıcılık işlemlerinde caydırıcı bir ceza uygulaması yok. Yaygınlaşan dolandırıcılıklara karşı, cezalar caydırıcı şekilde ağırlaştırılmalı. Bankalar, dolandırıcılık işlemleri olana kadar gerçekten çok hassastır. Vatandaşı e-posta ile SMS ile bankamatiklerde uyarır. Son 1 hafta içinde de internet bankacılığına girişlerde ek önlemler alındığını görüyoruz. Ancak dolandırıcılık yapıldıktan sonra, bankayı ara ki bulasın. Sadece dolandırılan şahıstan parayı faiz ile almayı düşünmektedir. Bankalarımızın, yasalarımızda var olan ama uygulamada kaçındıkları ‘şüpheli işlem bildirimi, Bankadan kişisel verilerin ve banka bilgilerinin kanuna aykırı çıkarılması, Suçu bildirme sorumluluğu, Yargı ve soruşturma aşamasında, Yetkili mercilere zamanında ve hızlı yardımda bulunmama’ gibi yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri sağlanmalıdır. Bankalar ve devlet kurumları arasında bu tür dolandırıcılıklarla mücadelede maalesef emniyetin de raporuna yansıdığı gibi, sağlıklı bir işbirliği yoktur. Bu konuda en etkin çalışan kolluk kuvvetlerimizdir. Suçluyu yakalar, yargıya teslim eder. Müşterilerin zararlarının tazmini ve mağduriyetlerinin giderilmesi için genellikle zararı tazmin etmezler. Konu yargıya gider. Dolandırıcılar, her gün yeni bir yöntem bulduğundan maalesef, bankalarımız, hatta yasalarımız dolandırıcıların arkasında kalmaktadır.Bankalarımızın itibarını da ilgilendiren bu konularda, yeni ek önlemler almaya başladıklarını görüyoruz.Burada asıl önemli olan finansal tüketicinin, yasada ağır kusur olarak görülen kişisel veri ve banka verilerini saklama yükümlülüklerini yerine getirmesi, çok kazanmak, ucuza mal almak gibi güdülerle dolandırıcıların oltasına düşmemesi gerekir.Ancak, hukuken sonuca bağlanması gereken bir konu vardır. Tüketicinin korumakla yükümlü olduğu kişisel verileri, banka verileri, tüketicinin bilgi ve iradesi dışında başkalarının eline geçmiş hatta piyasada satılmaktadır. Bu noktada, tüketici bu olumsuzluğu bilerek davranmalıdır. Tüketici, telefonda hiç kimseye şifre vermemelidir. Verileri elinde olan dolandırıcı tarafından yönlendirme ile şifre verse bile, tüketiciyi tek başına ağır kusurlu görmek hakkaniyetli olmayacaktır. Tüketicinin verilerinin başkalarının eline geçmesine neden olanlar da sorumlu olmalıdır.” 

 

 

Kaynak: ARZU YAVUZ