2024 yılı için Türkiye’de hesaplanması gereken Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve diğer her türlü vergiler dahil satış bedeli 1 milyon 591 bin TL’nin altında olan binek otomobiller, engellilik derecesi yüzde 90 ya da daha fazla olanlar için 5 yılda bir kez olma koşuluyla ÖTV’den muaf tutuluyor. Kurban Bayramı sonrası TBMM’nin gündeme getirmesi beklenen yeni vergi paketinde istisnadan faydalanma süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkartılması ve taşıtların veraset yoluyla intikalinde istisnaya konu olan vergilerin mirasçılar tarafından ödenmesi hükmünün getirilmesi beklenmekte. Altı Nokta Körler Derneği Antalya Şube Başkanı Ahmet Oktay, engelli bireylere sağlanan muafiyetin kısıtlanmasına tepki gösterdi.
‘Yoksul daha yoksullaşacak’
Altı Nokta Körler Derneği Başkanı Ahmet Oktay, engellilerin ÖTV’siz araç alma hakkına müdahalenin ‘Sosyal Devlet’ anlayışına aykırı bir durum olduğunu vurguladı. Başkan Oktay, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, tasarruf tedbirleri kapsamında engellilerin ÖTV’den bağışık araç alma hakkını sınırlandırmaya yönelik hazırlıklarının, engelli kamuoyunda büyük ve haklı bir tepkiye yol açtığının altını çizdi. Oktay, “ÖTV’den bağışık araç alma hakkı, yıllar önce engelli sivil toplum örgütlerinin mücadelesi sayesinde Sosyal Devlet anlayışının bir gereği olarak engellilerin seyahat hakkını kullanmalarını ve toplumsal yaşama etkin bir biçimde katılmalarını sağlamak amacıyla getirilmişti. Özellikle yüzde 90 ve üzerinde engeli bulunan ağır durumdaki engelliler açısından son derece önemli bir kazanımdı. Şimdi bu kazanımın elimizden alınması tehlikesiyle karşı karşıyayız. Sayın Şimşek, bu haktan yararlanma süresini beş yıldan on yıla çıkararak hızla değişen teknolojik gelişmeler karşısında engellileri daha geri otomobil modellerine mahkum ediyor. Engellilerin ölümü halinde yakınlarından ÖTV tahsil ederek, zaten yoksul olan engelli ailelerinin daha da yoksullaşmasına yol açıyor” diye tepkisini dile getirdi.
‘Ayrımcılık suçunu teşkil eder’
Anayasanın 2’inci maddesinde yer alan ‘Sosyal Devlet’ anlayışının, toplumun yoksul, engelli ve güçsüz kesimlerinin korunmasını, yaşam standartlarının yükseltilmesini ve toplumsal yaşama katılımlarının güçlendirilmesini amaçladığını belirten Oktay, “Anayasamızın 5’inci maddesinde de ‘Devletin Temel Amaç ve Görevlerinin; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini , Sosyal Hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak’ olduğu belirtiliyor. Yine Anayasamızın 10’uncu maddesinde, ‘Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, hak ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz’ denilmektedir. Bu maddenin mefhumu muhalifinden hareket edersek, engelliler lehine alınan tedbirlerin kaldırılması veya sınırlandırılmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bir çeşit ayrımcılık suçunu oluşturduğu ortaya çıkar” diye konuştu.
‘Yükümlülük yine devlete aittir’
Anayasamızda yer alan ‘Sosyal Güvenlik bakımından Özel Olarak Korunması Gerekenler’ başlıklı 61. Madde ise devletin sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirlerin alınmasını gerektiğini bildiriyor. Bu madde ‘Sosyal Devlet’ ilkesinin açılımını, özlü bir biçimde özetliyor” diyen Başkan Oktay, Bakan Şimşek’in bu girişiminin aynı zamanda tarafı oldukları BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ‘Ayrımcılık Yapılmaması ve Eşitlik’ başlıklı 5. Maddesi, ‘Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dahil Olma’ başlıklı 19. Maddesi ve ‘Kişisel Hareketlilik’ başlıklı 20’inci maddesinin de açık bir hak ihlali olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: “Sözleşmenin ‘Kişisel Hareketlilik’ başlıklı 20’inci maddesinin (b) bendi, Taraf Devletlere ‘Engellilerin hareketi kolaylaştırıcı kaliteli araç ve gerece, yardımcı teknolojilere, yardım sunan insanlara ve araçlara karşılanabilir bir maliyetle erişiminin kolaylaştırılması’ yükümlülüğünü vererek Sosyal Devlet ilkesini somutlaştırmaktadır. Sayın Mehmet Şimşek’in engellilerin ÖTV’den bağışık araç alma hakkını sınırlandıran girişimi, zaman zaman Hükümet çevrelerince bu hakkın kötüye kullanılmasına dayandırılmakta ve haklı gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa, dünyada kötüye kullanılma olasılığı olmayan hiçbir hak yoktur. Bu hakların kötüye kullanılmasını önleme yükümlülüğü yine devletlere aittir. Önümüzdeki konu bakımından araç takip sistemlerinin geliştirilmesi ve kötüye kullanım halinde caydırıcı nitelikte cezaların getirilmesi, hem bu haksız girişimin gerekçesini ortadan kaldıracak hem de engellileri, yakın akrabalarının baskısından korunması olanağını güçlendirecektir. Zira, bu hakkın önemli bir bölümü, ucuz araç edinmek isteyen yakın akrabalar tarafından yapılmaktadır. Bu yöndeki teklifleri reddeden engelliler tepkiyle karşılanmakta ve yalnızlaştırılmaktadır.”
‘Vicdan ve akıldışı davranış’
“Hakkın sınırlandırılması yerine araç takip sisteminin güçlendirilmesi ve caydırıcı cezaların getirilmesiyle kötüye kullanımdan kaynaklı araç sahipliği en aza ineceğinden on binlerce aracın ÖTV’sinin tahsili mümkün olacak ve milyarlarca vergi gelirinin devletin kasasına girmesi, sağlanacaktır. Sayın Bakan Şimşek’e buradan sesleniyoruz; ‘Ekonomik krizin nedeni engelliler değildir. Bu nedenle krizi çözmek üzere gündeme getirilen tasarruf önlemlerine engellilerden başlamak, vicdan ve akıldışı bir davranıştır. Bu girişimle siz, Anayasamızın ve tarafı olduğumuz BM Engelli Hakları Sözleşmesinin amir hükümlerini ihlal etmektesiniz. Üstelik, araç takip sistemlerini geliştirmek ve cezaların ağırlaştırılması yoluyla ödenmeyen ÖTV’yi tahsil ederek devletin gelirini arttırmak yerine, bütün yükü engellilerin ve ailelerinin sırtına yıkarak ‘Sosyal Devlet’ anlayışını tahrip etmektesiniz. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve AK Parti yöneticilerine sesleniyoruz; Sayın Şimşek’in bu haksız ve hukuksuz girişimine izin vermeyiniz. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun hareket etmesini sağlayınız. Aksi halde milyonlarca engelli ve ailesi, gasp edilen haklarını size helal etmeyecek ve kazanılmış haklarını vermemek için mücadeleye devam edecektir.”
Masada 2 alternatif var
Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Emin Demirci de engellilere yönelik ÖTV’siz araç kısıtlaması yasa tasarısının henüz bilinmemekle beraber masada 2 alternatifin konuşulduğundan söz etti, “Birinci alternatif, bugün 5 yılda bir ÖTV muafiyetli araç alma olanağı varken, bu 10 yıla çıkarılacağı ve 10 yıl aracı satma hakkının olmayacağı. Yani 10 yıl sonra iyice eskimiş aracı satarak yenisini alma şansının mümkün olmadığı. İkinci alternatif ise, ÖTV'siz araç alan engellinin 10 yıl içinde ölümü halinde mirasçıları tarafından aracın ÖTV'sinin ödenmesi öngörülüyor. Bu da yine mirasçıları zora sokan ve belki de araca el konulması sonucunu dahi doğuracak bir düzenleme olur.” Demirci, “Bu düzenlemeler için hakkın istismar edildiği gerekçesi öne sürülüyor, ancak geçen yıl çıkarılan tebliği ve araç alınırken istenen taahhütname ile bu istismar önemli ölçüde önlenmiş durumda. Yalnızca kendisinin ve eşinin 1’inci derece yakınlarının aynı şehirde ikamet etmesi şartıyla kullanabileceğine ilişkin getirilen kural da bu istismarı önlüyor. Bu nedenle istismar gerekçesiyle böyle bir düzenlemenin yapılması doğru değil. Bakan Şimşek'in tasarruf ve vergi paketi içerisinde bu konunun da yer alması, tasarrufa ve hazinenin doldurulmasına engellilerin haklarının tırpanlanmasıyla başlanması elbet kabul edilemez” diye konuştu.
‘Şimdilik sadece pakette’
Engelli Avukat Turhan İçli ise hazırlanan paketi okuduğunu ve pakette 4 alternatifin sunulduğunu şu şekilde açıkladı, “Bu bilgiler, Mehmet Şimşek’in bürokratlarının hazırlamış olduğu raporlara dayanıyor. Henüz resmi bir hüviyet kazanmış değil, TBMM’nin gündemine de gelmiş değil. O yüzden tepkiler geldikçe olay yazboz tahtasına dönüyor. Ana rapora göre, burada 4 konu ele alınıyor. Birincisi 5 yılın 10 yıla uzatılması. İkincisi engelli birey vefat ettikten sonra varislerin ÖTV’yi ödemesi. Üçüncüsü yeniden değerleme oranlarının yüzde 50 uygulanması. Dördüncüsü Cumhurbaşkanının yılda bir kez yüzde 50 arttırma hakkının ortadan kaldırılması. Bu bir sadece bir paket. Bunun dışında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına gönderilerek, bir sosyal yardım olarak verilmesi isteniyor. Bunlar şimdilik sadece bir alternatif. Medyada yer alan haberlerde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığına verilmesi hususu kaldırıldığından ve metinden çıkartıldığından bahsediliyor. Şu aşamada sadece 4 nokta tartışılıyor. Bu hafta konu biraz daha aydınlığa kavuşacak gibi gözüküyor.”