Toplantıya Antalya Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taha Kahraman ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Açıklamayı Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Figen Sarıgül Yıldırım okudu. Doç. Dr. Figen Sarıgül Yıldırım, kızamık vakalarına dikkat çekerek, “Kızamık, ölümcül, körlük gibi sakatlıklara neden olabilen, salgınlardan 7-10 yıl sonra ortaya çıkan santral sinir sisteminin kalıcı kızamık virüs enfeksiyonu Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE) gibi kalıcı sağlık sorunlarına yol açan iki doz aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Daha önce kızamık geçirmemiş veya kızamık aşısı ile korunur hale gelmemiş birisi kızamık ile karşılaşırsa, neredeyse yüzde 100 hastalanır ve bu bir hasta ile karşılaşıldığında o hastalığı geçirme riskinin ve bulaştırıcılığın en yüksek olduğu hastalıklardan biridir. Ülkemiz, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Kızamık ve Kızamıkçık Raporuna göre, son bir yılda 457 kızamık vakası ile Rusya ve Tacikistan’ın ardından üçüncü ülkedir. Nisan 2022-Mayıs 2023’te bildirilen 457 vakanın 343’ü 2023 yılının Ocak ve Şubat aylarına ait olup salgının boyutu özellikle 2023 yılında gitgide artmıştır” dedi.
Vakaların yaş ortalaması
Kızamık vakalarındaki yaş oranlarına değinen Doç. Dr. Figen Sarıgül Yıldırım, “Ülkemizde 2023 yılı ilk dört ayında kızamık ön tanısıyla 2 bin 5 kişi incelenmiş ve bunların 1440’ında kızamık laboratuvar tanısıyla doğrulanmıştır. Kızamık vakalarının büyük çoğunluğu 1-9 yaş grubundadır. Kızamık nedeniyle 242 kişi hastaneye yatmıştır, bu olgular içerisinde 1-9 yaş çocuklar en yüksektir. İleri yaş kızamık olguların varlığı uzun dönem aşı ile ilgili sorun ile yüz yüze olduğumuzu göstermektedir. Kızamık ön tanısıyla incelenen olgularda aşısız ve eksik aşılılar çoğunluktadır. Özellikle kızamık komplikasyonları ve ölüm açısından en riskli 5 yaş altında aşılanma durumu açısından vakalar değerlendirildiğinde 1 yaş altında vakaların neredeyse tümü, 1-4 yaşta ise yarısından fazlası aşısızdır. Sağlık otoritesi kızamık salgınının duyulmasını engelleyecek girişimlerde bulunurken, önlemek için etkin bir rol oynama konusunda alabildiğine isteksiz davranmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın reddiyeci ve şeffaflıktan uzak tutumu ülkemizde kızamık salgınının başladığı 2010 Aralık yılından itibaren değişmemiştir. Öte yandan kızamık nedeniyle ölümler olduğuna dair sahadan bilgiler alınmaktadır. Oysa kızamık aşı ile önlenebilir bir bulaşıcı hastalık olup on yıllardır milyonlarca çocuğun ölümünün aşı ile engellendiği bilinmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz durum ise son kızamık ölümünü yaşamamızdan 13 yıl sonra yeniden ölümlerin başladığı kaygısıdır. Ülkemizde de sağlık emekçileri başarılı bir bağışıklama programı ile kızamık hastalığını eliminasyon aşamasına kadar getirmeyi başarmıştı. 2007-2010 yılları arasında kızamık olgu sayısı 10’u geçmiyordu. Ne oldu da yeniden kızamık salgını ve kızamığa bağlı ölümlere tanık olmaya başladık? TTB olarak, halk sağlığına gönül verenler olarak bunun nedenini çok iyi biliyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile koruyucu hizmetlerden tedavi edici hizmetlere evrilen birinci basamak ve aşı karşıtlarının yarattığı aşı kararsızlığının/tereddüdünün büyümesi ve ülkenin sağlık otoritesinin bu tereddüdü giderecek hiçbir etkili girişimde bulunmaması, sorumluluğu bireylere yüklemesidir” diye konuştu.
‘Aksaklıklar giderilmeli’
Yaşanılan aksaklıklara değinen Doç. Dr. Figen Sarıgül Yıldırım, “Deprem nedeniyle artan nüfus hareketliliği, birinci basamak hizmetlerde ciddi aksamalar aşısız ve eksik aşılı çocukların sayısını daha da artırmıştır. Tüm bunlara aşılamaları düzenli olarak yapılmayan sistem dışı bırakılan mülteci nüfusu ve mevsimlik tarım işçileri de eklenmelidir. Sağlık Bakanlığı’nın pandemi döneminde daha da görünür hale gelen aşı konusundaki ilgisizliği ve aşı karşıtlarına karşı suskunluğu ve aşı kararsızlığını önlemeye yönelik ciddi bir çalışma yürütmemesi dikkate alındığında aşısız çocukların bu kadar yüksek olması sürpriz olmaktan çıkmaktadır. Dahası ailelerin aşı reddi ile ilgili karar sürecini kolaylaştırma, aile hekimlerini de aşı yaptırmayan çocuklarla ilgili yorucu bir süreç yerine ret butonunu işaretleme kolaycılığı sorunun boyutunu büyütmektedir. Bölge tabanlı hizmet yerine liste tabanlı hizmet, geniş ekip yerine dar ekip, sahada hizmet yerine polikliniğe daralma, aile sağlığı hemşire sayısındaki ciddi açık ve açlık sınırındaki ücretleri, artan iş listesi ve performans baskısı ile cebelleşen aile hekimliği sisteminin yapısal sorunları aşısız nüfusun gittikçe yükselmeye başlaması ile yakından ilişkilidir. Kontrol stratejisi olarak 9-11 ay arasındaki bebeklerin aşılaması konusunda, 9 ay ve üzerinde ve 12 aydan küçük olan tüm bebeklere ilave bir doz kızamık içeren uygulanmasına, 12. ayı doldurduklarında ise (bir önceki kızamık içeren aşı dozu ile arasında en az dört hafta olacak şekilde) rutin KKK aşısı dozunun uygulanması gerekmektedir. Sağlık çalışanı KKK aşılaması, 9.11 ay takvim dışı KKK aşılaması, otellerde çalışan vatandaşların aşılanması, kızamık için risk grubunda olan vatandaşlarımızın aşılanması, mülteci göçmen nüfusun eksik aşılarını tamamlanması, deprem bölgesinden gelen vatandaşlarımızın eksik aşılarını tamamlanması gerekmektedir“ şeklinde konuştu.
'Toplum bilinçlenmeli'
Aile sağlığı birimlerindeki aksaklıkları aktaran Doç. Dr. Figen Sarıgül Yıldırım, “Sağlık kuruluşlarımıza döküntü şikayeti ile başvuran her kişiden numune alınarak kızamık yönünden değerlendirmelerine ilave olarak Antalya Tabip Odası olarak: Aralık 2010’dan itibaren varlığını sürdüren, bu yıl daha da artış gösteren kızamık salgınına karşı Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan vazgeçilmesi kolaycılığına düşmeden şu önlemlerin kısa sürede alınması gerektiğini kamuoyu ile paylaşıyoruz: Aile sağlığı birimlerinde hemşire-ebe açığı bir an önce giderilmelidir. Hizmet gereksinimi yüksek olan bölgelerde mevcut bir aile hekimi bir aile sağlığı çalışanı yaklaşımından vazgeçilmeli, bu bölgelerde aile hekimi ve hemşire/ebe sayısı artırılmalıdır. Salgın gerçekliğinde yürütülecek aşı kampanyasının bölge tabanlı yapılması zorunludur. Vatandaşın başvurusu ile sınırlı kalınmamalı, sahaya çıkılmalıdır. Mobil aşı istasyonları ile kısa sürede aşı oranı yükseltilmelidir. Toplum aşı konusunda bilgilendirilmeli, yanlış/ yanlı haberlerin sağlık bakanlığı yetkileri tarafından da üzerine gidilmelidir. Deprem bölgesinden gelen depremzedeler için sağlık çalışanlarını rahatlatan uzun süreli sağlık çalışanı görevlendirmeleri yapılmalıdır” dedi.