TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi’nin 2025-2026 akademik yıl açılış programına katıldı. Dicle Üniversitesi 15 Temmuz Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa ayrıca Vali Murat Zorluoğlu, AK Parti Grup Başkanvekili ve Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül, HÜDA-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, AK Parti Diyarbakır milletvekilleri Mehmet Galip Ensarioğlu, Suna Kepolu Ataman, Mehmet Sait Yaz, AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı, AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Saadet Partisi İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanı Bülent Kaya, DEM Parti Milletvekili Osman Cengiz Çandar, CHP Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, DEVA Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ayşe Serra Bucak, Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, Rektör Kamuran Eronat ve davetliler katıldı.
‘ORTA DOĞU'YU DAHA DA BÜYÜK BİR KAN GÖLÜNE ÇEVİRMEK İSTEDİĞİ AŞİKAR’
Konuşmasında İsrail’in saldırdığı Lübnan halkının yanında olduklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Diyarbakır'da olmak, bu anlamda hem tarihi daha iyi anlamaya çalışmak hem yarını daha iyi anlatmaya gayret etmek için de bir fırsattır. Sevgili dostlar, öncelikle şunu ifade etmek isterim ki dünyanın belki de en zor en büyük türbülansları yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Her gün yeni olaylarla, yeni çelişkilerle, çatışmalarla, gerilimlerle dünyanın hemen her bölgesinde, her yöresinde insanoğlu olarak mücadele ediyoruz. Bunun için diyoruz ki bizim Türkiye olarak kendimize gelmemiz gerçekten önümüzdeki süreci en iyi şekilde anlamlandırmamız ve yolumuza devam etmemiz lazım. Bakın daha dün burada konuşuyor olsaydık böyle bir giriş yapmama gerek olmayacaktı. Tam da 2 yıldan sonra Gazze'de barış sağlandığını zannettiğimiz yeni bir barış ikliminin oluşacağını tahmin ettiğimiz bir dönemde saldırgan İsrail yönetimi dün gece itibariyle Güney Lübnan'da da yine masum insanların olduğu bölgeleri acımasızca bombalayarak, bu bölgede barış istemediğini bir kez daha ortaya koydu. Esasında bu saldırı daha evvelki yapılan saldırılardan farkı yoktur. Lübnan'a defalarca saldırılmış, Suriye'ye saldırılmış, İran'a saldırılmış, Tunus'a saldırılmış, hatta Katar'a bile saldırmış olan bir Siyonist rejimin artık dur durak bilmeyecek bir noktaya geldiği, aldığı desteklerden şımararak Orta Doğu'yu daha da büyük bir kan gölüne çevirmek istediği aşikardır. Buradan açıkça bütün milletimiz adına ifade etmek istiyorum. İsrail'in bu saldırganlığı, özellikle dün akşamki saldırganlığı asla kabul edilemez, asla tasvip edilemez, asla hiçbir kimse tarafından onaylanamaz. Bu saldırı vesilesiyle Lübnan halkının yanında olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum.”
‘TÜRKİYE'DEKİ SİYASİ GRUPLARA DÜŞEN ÖDEV TÜRKİYE'Yİ İKİ ALANDA DAHA İLERİYE TAŞIMAKTIR’
Özgür ve adaletli bir Türkiye’yi inşa etmeyi hedeflediklerini belirten Kurtulmuş, “İsrail'i bir kere daha en şiddetli şekilde kınadığımızı ve artık İsrail'in bu saldırgan yönetiminin Orta Doğu halkları için bir sorun haline geldiğinin de görülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ümit ederim ki bütün bölge halkları olarak uyanır ve ortak kimliğimize, ortak geleceğimize sahip çıkabiliriz. Değerli kardeşlerim, bu coğrafyada bir taraftan dünya genelinde devam eden gelişmelerle ticaret savaşlarından, uzay savaşlarına kadar süren büyük gerilimlerle yaşadığımız bir dönemde bu coğrafyanın hiç şüphesiz tarihte olduğu gibi şimdi de sıkıntısız olması düşünülemez. Onun için biz Türkiye'yi önümüzdeki dönemi Türkiye'nin yüzyılı haline getirmek, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye haline getirmek mecburiyetindeyiz. Esasında 86 milyon olarak hepimizin üzerine düşen görev. Türkiye'yi yönetenler olarak Türkiye'deki bütün siyasi gruplara düşen ödev, görev Türkiye'yi iki alanda daha ileriye taşımaktır. Bunlardan birisi kendi içimizde tam manasıyla adaleti, barışı, birliği, beraberliği, dirliği sağlayarak silahların değil, sözlerin ve gönüllerin konuşulduğu tam manasıyla özgür, adaletli bir Türkiye'yi inşa etmektir. İkinci büyük sorumluluğumuz ise dünyada yeni ve adil bir küresel düzenin inşa edilmesi için öncü olmak, sözcü olmak, tekliflerimizi hazırlamaktır. Bu çerçevede dün olduğundan daha fazla üzerimizde büyük sorumluluklar olduğunun altını çizmek isterim” diye konuştu.
‘BU SEFER KAZANACAĞIZ’
Terörün Türkiye’ye en az 2 trilyon dolara mal olduğunu belirten Kurtulmuş, “Sivil toplumun sorumluluklarından birisi budur. Hep beraber hem içeride kendi birliğimizi, dirliğimizi tahkim edecek ve böylece küresel ölçekte de adil bir küresel sistemin kurulması için mücadele edeceğiz. Bu çerçevede son zamanlardaki gelişmeler bize önemli bir umut kapısını açmış, önemli bir fırsatı karşımıza çıkarmıştır. Türkiye yaklaşık 103 yıllık tarihimizin 50 yılını terörle mücadele ile geçirmiş, on binlerce insan ölmüş, bu insanların gencecik yaşta toprağa girdiğini biliyoruz. Türkiye alternatif maliyetleriyle birlikte en az 2 trilyon dolarını bu mücadelede harcamıştır. Artık bunların geride kalmasının gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'de bir daha kan dökülmemesini, bir daha insanların huzursuz olmamasını ve barış içinde yaşamasını sağlayacak bir sürecin kapılarının sonuna kadar açıldığını biliyoruz ve bu yolda mücadele etmeye devam edeceğiz. En başından en sonra söyleyeceğimi söyleyeyim. Bu sefer başaracağız, bu sefer barış hakim olacak, bu sefer esenlik hakim olacak, bu sefer kardeşlik hakim olacak. Burada milletvekili arkadaşlarımız da var. Türkiye esenlik, barış ve kardeşlik istediğini, aşağı yukarı 5 Ağustos'tan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda ortaya koymuştur. Aranızda Diyarbakırlı dostlarımızın da olduğu yaklaşık 130 küsur sivil toplum kuruluşu komisyonda dinlenmiş, herkes fikirlerini ortaya koymuş. Farklı fikirler, farklı kanaatlere sahip olsalar da hepsi ortak bir cümleyi söylemiştir. Artık biz bu memlekette çocuklarımızı değil, silahları gömmek istiyoruz. Silahları ortadan kaldırmak istiyoruz. Fevkalade yüksek bir demokratik olgunlukla ortaya konulan bu çalışma yavaş yavaş nihayetine eriyor ve inşallah Türkiye'de sonuç alacağız” ifadelerini kullandı.
‘BU TOPRAKLARIN MAYASI BİRLİKTİR, BERABERLİKTİR, KARDEŞLİKTİR’
Türkiye topraklarında birçok medeniyetin kardeşçe yaşadığını ifade eden Kurtulmuş, “Bu topraklarda artık şehirlerinde, dağlarında, mezralarında korkunun değil, silahın değil, bombanın gürültüsünün değil, dostluğun şarkılarının, türkülerinin, kardeşliğin eserlerinin ortaya konulduğuna hep beraber şahit olacağız. Çünkü bu toprakların mayası birliktir, beraberliktir, kardeşliktir. Bu memlekette Kürtlere söz söyleyenlerle Türklere söz söyleyenler, aslında farklı dilleri kullansalar da aynı gönül dillerini kullanmış insanlardır. Ahmed-i Hani’nin, Melaye Ciziri’nin, Faki-yi Teyran’ın, Yunus Emre'nin, Mevlana Celaleddin'in ve Hacı Bektaş-i Veli'nin söyledikleri aslında aynı pınardan akan hakikatin, irfanın, hikmetin terennüm etmiş sözleridir. Aynı gönülden çıkan ve benzer gönüllere hitap eden anlayışın sonuçlarıdır. Dolayısıyla tarihte sahip olduğumuz bu kardeşlik kültürünü yeniden inşa etmek, yeniden çoğaltmak durumundayız. Ayrıca bu topraklarda yönetim anlamında da fevkalade önemli iki büyük insanın yaptığı işler de aslında birbirine benzer, aynı gönül coğrafyasının eseri olan uygulamalardır. Sultan Alpaslan'ın uygulamalarıyla Selahaddin-i Kürdi’nin yönetiminin uygulamaları neredeyse birbirine birebir benzeyen uygulamalardır. Selahaddin-i Kürdi'nin eman, barış, kardeşlik ve insaf üzerine kurduğu, adalet üzerinde taçlandırdığı yönetim anlayışı Orta Doğu halklarının hala hafızalarındadır. Şunu söyleyebiliriz ki Selahattin Eyyubi'nin kılıcının şakırtılarından önce adalete dair sözü, emanına dair garantisi yayılmıştır. Selahattin Eyyubi fethettiği yerleri çoğu zaman kılıç şakırtısından daha çok adil olduğuna inanıldığı için, verdiği emanın kalıcı ve hakiki olduğuna inanıldığı için başarılı olmuştur. Gönül dünyamızdaki bu büyük zenginliğin ve yönetim alanındaki bu engin tecrübenin hiç şüphesiz bugüne dair de söyleyecek şeyleri vardır” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN TECRÜBESİ DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK’
Terörsüz Türkiye sürecinin başarıyla tamamlandığında dünyaya örnek olacağını ifade eden Kurtulmuş, “Şunu da bu 5 Ağustos'tan beri yaptığımız gözlemler çerçevesinde rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye'nin bu tecrübesi inşallah başarıyla tamamlandığında, dünyanın birçok üniversitesinde, birçok siyasal bilgiler fakültesinde, sosyoloji bölümlerinde, araştırma merkezlerinde ‘Türkiye'nin barış tecrübesi’ diye okutulacak ve dünyaya örnek olarak gösterilecek bir model olacaktır. Bunun için yapmamız gereken herkesin yankı odalarından çıkarak, bu ülkenin ortak menfaati nedir, bunun üzerine yoğunlaşması lazım. Herkesin kendi dar siyasi gündemlerini bir tarafa bırakarak 86 milyonun, hatta dahasını söyleyeyim, bölgenin Türklerinin, Kürtlerinin, Araplarının, acemlerinin, bölge halkının yararına olan nedir, diye düşünmesi lazım. Herkesin acıların üzerinden yeni hesap sormaların peşine koşmak yerine acılarımızı karşımızdakinin acısını anlayarak, kendi acımız olarak hissederek yolumuza devam etmemiz lazım. Bu üç ana direkten bahsettim. Birisi kardeşlik, adalet ve demokrasi. Bu mimarinin temelinde de temsili genişletmek, hesap verebilirliği derinleştirmek, yerel ile merkezin bütünleşmesini sağlamak da en önemli sorumluluklarımızdan birisidir. Değerli dostlar, kardeşliğin teminatı hukuktur. Adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır” dedi.
‘DİLLERİN ÜZERİNDEN BİR AYRIMCILIK YAPMAK ASLA BİZİM LÜGATİMİZDE YAZMAZ’
Alparslan'ın ve Selahattin'in çocukları ve torunlarının lügatinde ırkçılığın olmadığını belirten Kurtulmuş, “Demokrasinin sürdürülebilir olmasının teminatı ise toplumsal mutabakattır. Bunların hepsini hep beraber sağlayacağız. Bunun için de aramızdaki farklılıkları zenginlik vesilesi olarak göreceğiz. Kültürel farklılıklarımızı ayrıştırma aracı olarak değil, birleştirme, bütünleştirme aracı olarak göreceğiz. Örnek olarak söylüyorum. Dil insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan birisidir. Ayrışmanın değil çok çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün büyük gölgesinin yansımasıdır. Ana dili, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiçbir kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için bir şekilde sorgulanamaz. Bir şekilde dil üzerinden memlekette ayrıştırma ya da ayrımcılık yapmanın hesapları yapılamaz. Çünkü biliyoruz ki dil insanın kalbe en yakın yeridir. Çünkü biliyoruz ki, Türkçedeki dil kelimesi de bildiğiniz gibi gönül manasına kullanılır. Sadece lisandan yani dilimizle konuştuğumuz lisandan ibaret değildir. Onun için diyoruz ki, dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatimizde yazmaz. Değerli kardeşlerim, ayrıca Alparslan'ın ve Selahattin'in çocuklarının, torunlarının lügatinde ırkçılık da yoktur, faşizm de yoktur. Kendi kavmiyetini övmek, başka bir kavmiyeti yermek de yoktur. O da bize çok açık şekilde bildirilen, çok net bir şekilde bildirilen Hucurat suresinin 13’üncü ayetinde ifade ediliyor. Dolayısıyla bunu bilmiş, bunu asırlar içerisinde özümsemiş, bunu Diyarbakır'ın her taşına, her karışına nakşetmiş bir milletin çocukları arasında ırkçılık, kavmiyetçilik üzerinden bir üstünlüğün dile getirilmesi asla düşünülemez. Değerli dostlar, Selahaddin Eyyubi'nin mirasını yeniden benimsemek zamanıdır” diye konuştu.
‘YA BİZ BAŞARACAĞIZ YA EMPERYALİSTLER’
İsrail’in Orta Doğu halklarını değersiz olarak gördüğünü ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Türkiye'nin tarihi, Türkiye'deki Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir. Hep beraber bu tarihimize sahip çıkmak, hep beraber bu tarihimizi gelecek nesillere aktarmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca şunun da altını çizerek ifade etmek isterim ki; demin İsrail'den bahsettik. İsrail'in sadece şu son dönemde yaptığı saldırılara baktığınız zaman, Siyonist rejimin bu yayılmacı, faşist, ırkçı, kendini üstün gören rejimin gözünde, bu öğretinin gözünde Orta Doğu halklarının hiçbirinin, vallahi de billahi de hiçbirinin mikrop kadar değeri yoktur. Bunlar ‘Türk'ü çok severler de Kürt'ü sevmez’ değillerdir. ‘Kürt'ü severler de Arap'tan nefret ediyor’ değillerdir. Bunlar ‘Acem’i severler de bölgedeki başka halkı sevmez’ değillerdir. Bunlar ‘Sünni'yi severler, Alevi'yi sevmez’ değillerdir. Bunlar ‘Müslümanı sever, Nusayri'yi sevmez, Süryanileri sevmez’ değillerdir.
Yemin ederek söylüyorum ki; Orta Doğu halklarının tamamını goyim (Yahudi olmayan) olarak görürler, köle olarak görürler, insan dışı varlık olarak görürler. Bugünün emperyalizmin görünen yüzü Siyonizmdir. Dünkü emperyalizmin görünen yüzü Akif'in ‘Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne de bela’ dediği dönemin emperyalistleridir. Bir asrı aşkın bir süredir Orta Doğu coğrafyasını ‘Böl yönet parçala’ tezleriyle bu noktaya getirdiler. Hedefleri daha fazla bölmek, daha fazla ufalamak, daha fazla küçültmektir. Bizim hedefimiz ise daha fazla bütünleştirmek, daha fazla birleştirmek, daha fazla büyütmektir. Çünkü biliyoruz ki 1’inci Sykes-Picot ile sınırları böldükleri bölge halklarının aralarına koydular ama gönüllerini bölmeyi başaramadılar.
Bana söyler misiniz? Nusaybin halkını Kamışlı halkından ayıran nedir? Bizim Suruç halkını Kobani halkından ayıran nedir? Bu coğrafyada yaşayan Kürtler de Türkmenler de Araplar da ve diğer bütün unsurlarıyla kardeşlerimizde hepimiz kardeşiz. Hepimiz aynı ailede aynı coğrafyanın insanlarıyız. Daha net bir şey söyleyeyim. Demin ‘mutlaka başaracağız’ dedim. Vakit dolayısıyla ben de söylediklerimi kısaltarak konuşmaya çalışıyorum. Şimdi bir adım daha ileriye gidiyorum. Bu sefer ‘ya biz başaracağız ya emperyalistler’ diyorum. Mutlaka başaracağız. Ve bunun için hiç tereddüt etmeden Türkiye olarak hep beraber birlik içerisinde, beraberlik içerisinde yolumuza devam edeceğiz. Ben bu vesileyle bir kere daha 2025-2026 akademik yıl açılışının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.”
VALİLİK VE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ZİYARETLERİ
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Sur ilçesindeki tarihi Ulucamii'de kıldığı cuma namazının ardından, vatandaşlarla çay içip sohbet etti. Ardından Yenişehir ilçesindeki Vilayet binasına geçen Kurtulmuş, Vali Murat Zorluoğlu, kaymakamlar ve vali yardımcıları tarafından karşılandı. Kendisini bekleyen polis mangasını selamlayan Kurtulmuş, 'Valilik Şeref Defteri'ni imzalayıp, bir süre Vali Zorluoğlu ile görüştü. Kurtulmuş, daha sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret edip, eş başkanlar Ayşe Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun ile bir süre görüştü.
SİVİL TOPLUM BULUŞMASI TOPLANTISINA KATILDI
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir otelin toplantı salonunda düzenlenen ‘Sivil Toplum Buluşması’ toplantısına katıldı. Burada konuşan Kurtulmuş, insanlık tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisinden geçildiğini belirterek, "Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki bugün Diyarbakır'da da çok kısa da olsa sokakta dolaştığımızda, insanların gözünün içine baktığımızda, felaket ciddi bir umut, felaket ciddi bir sevinç olduğunu gördük. Milletimizin bu anlamda devam etmekte olan bu süreci sahiplendiği ortaya çıkıyor. Ümit ederiz ki en kısa zamanda artık hiçbir şekilde silahların konuşmadığı, sadece insanlar arasında esenliğin, barışın, kardeşliğin konuşulduğu ve gelişmenin, kalkınmanın, ilerlemenin, gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye, gelecek nesillere daha iyi bir Diyarbakır bırakmanın konuşulduğu bir döneme girmiş oluruz. Öncelikle geldiğimiz çalışmaların önemi bakımından birkaç konunun altını çizmek isterim. Sabahki üniversitedeki oturumda da ifade ettim. Değerli arkadaşlar, belki de insanlık tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisinden geçiyoruz. Olaylar, tahmin ettiğimizden çok daha hızlı ve çok daha değişken bir şekilde seyrediyor. Ve ne yazık ki dünyanın bütün büyük güçlerinin mücadele alanı, tarih boyunca olduğu gibi yine bizim de içinde bulunduğumuz bu coğrafyada gerçekleşiyor. Tarihçilerin bir hilal olarak tanımladığı Balkanlardan, Akdeniz'den, Ortadoğu'dan ta Afrika'nın içlerine kadar giden bu coğrafyada, bizim de ülke olarak tam da merkezinde yer aldığımız bu coğrafyada hemen her gün bambaşka bir olay oluyor. Her gün başka bir denklem ortaya çıkıyor ve bu çerçevede maalesef şöyle geriye doğru sardığınızda filmi, hiç de bölge halklarının lehine olan gelişmeler görmüyoruz. Dolayısıyla bunun uyarıcı bir alarm olmasını hepimizin görmesi gerekiyor" dedi.
'BU BEDELİ TÜRKİYE'NİN 86 MİLYON YURTTAŞININ TAMAMI ÖDEDİ'
Terörün Türkiye’ye yaklaşık 2 trilyon dolar zararı olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bir asır evvel Sykes-Picot ile sınırların çizildiği ve emperyalist bir paylaşımın yapıldığının üzerinden bir asır geçti. İkinci Sykes-Picot ile yeniden bu coğrafya kendi iç çatışmalarıyla, iç kavgalarıyla, bölünmeleriyle uzun yıllar harcasın ve heba etsin isteniyor. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken de tam bunun zıddıdır. Yani onlar bölünmeyi, parçalanmayı, dağılmayı söylüyorlarsa biz de bütünleşmeyi, birleşmeyi, beraber olmayı, birlikte ortak bir kadere doğru hareket etmeyi ortaya koymak zorundayız. İşte komisyonumuzu harekete geçiren en önemli nedenlerden birisi budur. Bu gerçeğin Türkiye'nin çok farklı toplum kesimleri tarafından anlaşılmış olmasıdır. Yani bizim birlikte ortak bir gelecek inşa etme iradesinden başka bir çıkar yolumuz yoktur. Türkiye'nin, maalesef az evvel de ifade edildi, yaklaşık 50 yılına mal olmuş olan bu silahlı çatışma, terör dönemi, on binlerce insanın hayattan koparılmasına, en az da 2 trilyon, bunu ben ezbere konuşmuyorum. 2013 yılında bir grup üniversite öğretim üyesi arkadaşımızla çalışmıştık. O zamanki bulduğumuz rakam, 1.3 trilyon dolardı. Alternatif maliyetleriyle birlikte. Bugün en az en azından 2 trilyon dolardır. Böyle büyük bir maliyeti Kürt de ödedi, Türk de ödedi, Sünni de ödedi, Alevi de ödedi. Türkiye'nin 86 milyon yurttaşının tamamı ödedi. Bu maliyeti öderken de gelecek nesillerin payından alınan birtakım hususlarla ödedi. Dolayısıyla bunu tersine çevirmemiz, birliği, beraberliği, bütünlüğü ortaya koymamız lazım” diye konuştu.
‘11 FARKLI SİYASİ PARTİ BİR ARAYA GELEREK SÜREKLİ BİR MESAİ HARCADI’
‘Terörsüz Türkiye’ süreci ile ilgili Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun yoğun mesai harcadığını belirten Kurtulmuş, "Akıl akıldan üstündür. Şu alışkanlıklardan da vazgeçeceğiz. Emperyalistler projelerini kuruyorlar. Bunları görüyoruz. Bu doğru ama onlarda akıl varsa bizde de akıl var. Biz onlardan daha güçlü bir aklı ortaya koymamız lazım. Bu aklın yolu da bizim tarihi kodlarımızdan geçiyor. Bugün ifade ettim. Bu toprakların yetiştirdiği büyük fikir adamları ve büyük sultanların bize öğrettiği mirastan geçiyor. Alpaslan'ın, Kılıçarslan'ın, Selahaddin-i Kürdi'nin o ortaya koymuş olduğu yönetim tarzından geçiyor ve bu toprakların mayasını oluşturan fikir adamlarının, düşünce insanlarının yolundan geçiyor. Dolayısıyla birlik ve beraberlik içinde olabilmemiz için hem tarihi müktesebatımız felaket de güçlüdür hem bugünün gerekleri bizi bir arada bulunmaya mecbur kılmaktadır. Bunu inşallah gönüllü bir şekilde birlikteliğe, kardeşliğe çevirecek bu projeyi ortaya koyacağız. Bunun için bu süreç başlatıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de 5 siyasi parti grubu, grubu bulunmayan 6 parti, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki arkadaşlarımızın bir kısmı da burada. 11 farklı siyasi parti bir araya gelerek sürekli bir mesai harcadı. Hakikaten fevkalade takdire şayan bir mesai ile 5 Ağustos'tan bu yana 15 farklı oturum düzenledik. Toplumun farklı kesimlerden insanlar dinlendi. Bu dinlenenlerin arasında STK'lar, kanaat önderleri oldu. 16 STK temsilcisi de Diyarbakır ilimizden katılan, yani Diyarbakır merkezli kuruluşlarımız vasıtasıyla dinlediğimiz arkadaşlarımız oldu. Herkes bir şey söyledi. Herkes kendi bulunduğu yerden kendi anlayışı çerçevesinde söyledi ve herkes de saygıyla dinledi. Ama bir tek kişi bile ‘Artık barış olmasın, savaşlar durmasın, bu terör bitmesin, Türkiye bu mücadeleyle, bu terörle yıllarını heba etsin’ diye bir teklifle gelmedi. Herkes terörün bitmesini, silahların tutmasını, kardeşliğin hakim olmasını isteyen temennilerde bulundular. Bir kısmı açık tekliflerde bulundular. Bunların hepsi de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin şu anda kayıtları altında, zabıtları altında büyük bir müktesebat oluştu” dedi.
‘OLMASIN DİYE DE KENARDA, KÖŞEDE BEKLEYENLER VAR’
Herkesin kullandığı dile dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş şöyle dedi:
"Değerli kardeşlerim, şunu söyleyebilirim. Bu vesileyle hem bu komisyon öncesindeki çalışmalarımızda hem de komisyon sırasında dünyadaki birçok çatışma çözümleri örneklerini çok yakın tanımış olduk. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dünyadaki, yani devletlerle örgütler arasındaki çatışmanın bitirildiği çözüm süreçlerinde ortalama 6 yılda, 7 yılda, bazılarının ise daha yüksek uzun bir sürede geldiği noktaya Türkiye inanın ki Ekim 2014'ten alırsanız, 1 yılı aşmadan o süreyi oraya gelmiş oldu. Ve çok şükür parlamentoda bu konuyla ilgili bir komisyonun oluşması, bu komisyonun da hepsinin, bir tanesi hariç hepsinin ortak iradesiyle oluşması değerlidir. Şimdi geldiğimiz noktada daha dikkatli, daha titiz olmamız gereken bir sürece girdiğimizi açıklıkla ifade etmek isterim. Öncelikle bundan sonraki süreçte ortaya çıkmış olan bu fevkalade olumlu süreci, ben inanıyorum bu salonda hemen herkes sürece olumlu yaklaşıyor. Ama kusura bakmayın, olsun diye isteyenler olduğu gibi olmasın diye de kenarda, köşede bekleyenler var. Onun için dikkatli olacağız. Öncelikle birkaç şeyi bu sürece ilişkin sizin vasıtanızla da bütün Türkiye kamuoyuyla paylaşmak isterim. Herkes kullandığı dile dikkat etmek zorundadır. Karşımızdakini gelinen bu noktada incitmemek için, yanlış bir şey söylememek için, hatalı bir şey söylememek için herkes diline dikkat etmelidir. Dünya sadece hepimizin ait olduğu siyasi partilerden ibaret değildir. Türkiye'de sadece kendimizin siyasi çatısından ibaret bir çatı değildir. Türkiye 86 milyonun hepsini kapsayan bir büyük çatının adıdır. Dolayısıyla sözümüzü sadece kendi siyasal alanımıza değil, Türkiye'nin bütününe söyleyeceğiz. Bunun için zehirli, kırıcı, yıkıcı eğer bazı şeyler konuşacaksak, 100 konu düşünüp bir kere konuşacağız."
'ÖNEMLİ BİR DEMOKRASİ BİRİKİMİNE SAHİBİZ'
Herkesin ortak bir aidiyet duygusuyla hareket etmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş şöyle devam etti:
"Burada en başından ilk toplantıdan itibaren söylediğim bir şeyi bir kere daha altını çizerek ifade etmek isterim. Değerli arkadaşlar, bu süreç zor bir süreçtir. Bu sürecin başarılı olabilmesi için altın anahtar, altın oran diye bir şey varsa o da Kürt'ün hukukunu, onurunu, Türk'ün de gururunu koruyabilmektir. Bu dengeyi sağlayabildiğimiz takdirde, yani bu memlekette Kürt diyecek ki, ‘Evet, benim hakkımı hukukum korunuyor. Benim onurum korunuyor. Benim insan olmaktan gelen haklarım ortaya konuluyor.’ Birkaç tanesini bugün sabahki oturumda üniversitede ifade ettim. Diğer taraftan da Türkiye'nin nüfus olarak büyük çoğunluğunu oluşturan Türkler de diyecek ki, ‘Evet, iyi bir şey oluyor. Vatan bölünmüyor. Toprak elden gitmiyor. Millet parçalanmıyor. Türkiye emperyalistlerin oyuncağı olmuyor.’ Bu dengeyi kurmak için hepimizin ortak bir aidiyet duygusuyla hareket etmemiz lazım. Bunun için barış, kardeşlik ve demokrasi üçlüsünü sizlerin gündeminize getiriyorum. Eğer esenlikten bahsediyorsak bunun olabilmesi için kardeşlik hukukunun sağlam bir şekilde ortaya konulması ve bunun için de güçlü demokratik mekanizmaların kurulması şarttır. Sadece bir örnek verelim. Tabii ki Türkiye'yi bazı ülkelerle kıyaslamak istemem ama etrafımızdaki komşumuz olan ülkelerdeki, çok şükür Türkiye demokrasisi çoğu ülke ile kıyaslanmayacak, hatta bazı batılı ülkelerle dahi kıyaslanmayacak ölçüde bir olgunluğa sahiptir. Bu millet milli iradenin ortadan kaldırıldığı her ortamda mücadelesini vermiş, darbelerin sonuçlarını bile kendi reyleriyle düzeltmiştir. Böylesine önemli bir demokrasi birikimine sahibiz. Ve bu çerçevede şunu söyleyebilirim ki eğer bugün bölgemizdeki birçok ülkede temsiliyet olsaydı, demokratik katılım olsaydı, insanların fikirlerini ifade edebileceği özgürlük alanları sağlam bir şekilde kurulmuş olsaydı, en yakın komşularımız başta olmak üzere Suriye, Irak, Libya vesaire gibi ülkelerde yaşanmış olan bu kadar büyük bölünmeler, bu kadar büyük hadiseler yaşanmaz, onlarca yılı kaybolmazdı. Dolayısıyla kardeşlik hukukunun mutlaka güçlü bir demokrasiyle beslenmesi, kardeşlik hukukunun ortak bir gönül bağıyla ve mutabakatla pekiştirilmesi şarttır."
‘KARDEŞLİĞİ, HUSUMETİN YERİNE KOYMAK DURUMUNDAYIZ’
Husumetin bir kenara bırakılması gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bununla birlikte hep beraber bu alanlara yoğunlaşacağız ve inşallah üzerimizdeki bu önemli sorumluluğu yerine getireceğiz. Dile dikkat edilmesi gerektiği kadar önemli gördüğüm bir başka husus ise geçmişin acıları üzerinden yeni tartışma alanları oluşturmayacağız. Ateş düştüğü yeri yakar. Her hiç kimsenin acısı bir başkası tarafından tam manasıyla gönlüne varılamaz. Analar burada. Şehit analarını dinledik. İşte burada acılı anaları dinledik Ankara'da. Hiçbir ananın acısını bir başkasının yeterince hissetmesi, hiçbir babanın hissetmesi mümkün değildir belki. Ama şunu yapabiliriz. Biz acıları yarıştırmak yerine başkalarının acısını anlayabilmek, onun için empati yapabilmek ve o acıyı yüreğimizde hissederek, gerektiğinde o acının yüküyle ağlayabilmek durumundayız. Acılar üzerinden tartışma yaparak, geçmişi birbirine çatışmalı bir hale getirerek, ileriye dönük bir şey söyleyemeyiz. Bir daha o acılar yaşanmasın diye biz önümüzdeki döneme bakıyoruz ve buradan da inşallah yolumuzu açacak kuvveti kudreti ve fikriyatı ortaya koyacağız. Yolumuzda bazı önemli ikilemlere dikkatinizi çekmek isterim. Bunlardan birisi gerçekten husumet değil. İçimizde farklı siyasi farklı partilere, farklı görüşlere karşı bir rekabet duygusu olabilir. Bunu anlarım. Ama hiçbir rekabet bizim ülkemizin yurttaşları arasında bir husumet duygusunu körüklememelidir. Onun için bu anlamda kardeşliği husumetin yerine koymak durumundayız. Üniversitedeki son söylediğim şey burada biliyorum sizin Kürt geleneğinde, Doğu geleneğinde barışlarda, aileler arasındaki kan davaları sonrasındaki barışlarda söylenen bir söz. Orada da ilk yapılması gereken şey ki bunu ona benzetmiyorum, orayı unutmak, husumeti bir tarafta bırakmak, onun yerine kardeşliği, barışı ve dostluğu ikame etmektir" dedi.
'İDEOLOJİK SAPLANTILARIN LABİRENTLERİNDE DOLAŞARAK YOL ALINAMAYACAĞINI 50 SENEDİR GÖRDÜK'
Farklılıkların zenginlik olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Bir başka mesele ise bu süreç bir pazarlık meselesi değildir. Bir al-ver meselesi değildir. Herhangi bir şekilde iki farklı ülke arasında ya da iki farklı ülkenin insanları arasında bir alışveriş bir pazarlık meselesi de değil. Tam tersine bir pazarlıkla tabir edilemeyecek kadar önemli bir mesele. Bu sürecin ana fikrini oluşturan şey ortaklaşmadır. Yani siyasi olarak, fikri olarak Türkiye'de tam manasıyla hukukun, adaletin ve barışın sağlanabilmesi için ortak bir noktaya gelmektir. Bir başka meselemiz ise ideolojik saplantılar değil, ‘Ortak geleceği nasıl inşa edeceğiz’ bilinci üzerinden konuşmak ve hareket etmektir. İdeolojik saplantılarla, ideolojik saplantıların labirentlerinde dolaşarak bir yol alınamayacağını 50 senedir gördük. İdeolojik saplantıların labirentlerinde dolaştığınız zaman orasının bir çıkmaz olduğunu tecrübeyle hep birlikte denedik. Dolayısıyla onları bir tarafa bırakarak ortak bir geleceği nasıl inşa edebiliriz? Böylesine muhteşem bir Diyarbakır'ı, sözgelimi, daha güçlü Ortadoğu'nun merkez şehirlerinden biri haline nasıl getirebiliriz? Bir başka önemli mesele ise tek tipleştirmeyi değil, farklılıkları zenginlik vesilesi olarak görmek ve bunu içselleştirmek durumundayız. Herkesin kendine has bir düşüncesi, herkesin kendine has bir inancı, herkesin kendine has bir yürüyüşü, bir hayat tarzı vardır. Ama sonuçta benim düşüncelerim ne kadar önemliyse, karşımda katılmadığım düşüncelerin de o kadar önemli olduğu, oradaki kültürel farklılıkların da o kadar önemli olduğunu bilerek, bunu da samimiyetle ortaya koyarak tek tipleştirmenin yerine zenginliklerimizi, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi başaracağız" diye konuştu.
'BU SEFER MUTLAKA BAŞARACAĞIZ'
Komisyon çalışmalarında yaklaşık 138 sivil toplum kuruluşu ve kanaat önderinin dinlendiğini belirten Kurtulmuş, "Yolumuzu bu istikamette sürdürdüğümüz müddetçe ümit ediyorum ki bundan sonraki süreçte çok daha ileri noktalara ulaşacağız. Komisyon çalışmaları belli bir şekilde bir noktaya geliyor. Şunu da söyleyeyim. Komisyon meselenin tamamı değildir. Komisyon çalışmalarında bu dinlemeler, arkasından üzerinde çalışmalarımız, müzakerelerimizle biz komisyon üyeleri olarak ümit ediyorum ki şimdiye kadar aldığımız üç kararı ittifakla aldık. Bu kararı da ittifakla alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yapılacak işleri tavsiye olarak genel kuruluna havale edeceğiz. Ancak iş orada bitmiyor. Bu meselenin bir hukuk tarafı var. Bir siyaset tarafı var. Bir sosyoloji tarafı var. İşin sosyoloji tarafını da eşzamanlı olarak yürütmek zorundayız. Yani komisyona insanların ya da bu sürece insanların katkılarına, iyi niyetli beklentilerini artırmamız ama fiilen de bütün toplumun bu sürecin yanında yer alarak ortaklaşmayı sağlamamız şarttır. Bunun için bu komisyon çalışmalarında yaklaşık zannediyorum 138 STK ve kanaat önderini dinledik. Herkes olumlu şeyler söyledi. Sürecin farklı fikirler olsa da olumlu gördüğünü ifade etti. Ama şunu yapmamız lazım. Diyarbakır'ın çok kuvvetli STK'larının olduğunu biliyorum. Sadece oturup bu salonlarda konuşmak değil. Her bir STK kendi tabanında, her bir siyasi parti kendi çevresinde bu sürecin Türkiye'ye getireceklerini, bu sürecin niçin Türkiye'nin devamı için, bekası için, ülkenin, milletin selameti için şart olduğunu anlatması lazım. Böyle olursa hep beraber bu süreç 86 milyonun sahiplendiği fevkalade önemli bir siyasi başarı olur. Sabah ifade ettim, bir kere daha inanarak söylüyorum. Bu sefer mutlaka başaracağız” diye konuştu.
‘TÜRKİYE, BÜTÜN UNSURLARIYLA ORTADOĞU'NUN TEMİNATIDIR’
Terörsüz Türkiye’nin, terörsüz bölge anlamına geldiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle noktaladı:
"Zaten milletin arasında var olmayan ama suni olarak sokulmuş olan bir takım gerilimleri, bir takım farklılıkları Allah'ın izniyle tamamen bir kenara bırakacağız ve hep beraber güçlü bir Türkiye'nin çok daha güçlü hale gelmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu Terörsüz Türkiye, kendisine güvenen, birbirine güvenen ve yaslanan Türkiye, Türk'ü ile Kürt'ü ile bütün unsurlarıyla inanın Ortadoğu'nun teminatıdır. Terörsüz Türkiye, terörsüz bir bölge demektir. Dünyanın hemen hemen her yerini dolaşıyoruz. Sizi temin ederek söylüyorum ki dünyada hemen herkesin gözünü dikip baktığı yer Türkiye'dir. Türkiye'nin bugünkü dünya üzerindeki algısı esasında sahip olduğu yerden ve kuvvetten çok daha kudretli bir noktadadır. Bunun için bizim içimizde bir şekilde 50 yılımızı alan bu meseleyi derdest edip paketleyerek, çuvallayarak bir kenara atmamız lazım. Tarihin tozlu raflarına atmamız lazım. Ve Allah'ın izniyle bir daha bu memlekette bir tek vatan evladının burnunun kanamayacağı, esenlik yurdu olan bir Türkiye'yi hep beraber kurmamız lazım. Allah yardımcımız olsun. Eğer bu işi başarıyla tamamlarsak, ki inancım tamdır, buradan bir Türkiye modeli ortaya çıkacaktır. Dünyanın birçok yerinde çatışma çözümleri üzerinde çalışanlar başka ülkelere bakıp ne yaptıklarını değil, Türkiye'nin bu işi nasıl başardığını konuşacak ve Allah'ın izniyle de bundan ilham alacaklardır."
‘30'A YAKIN ARKADAŞIMIZLA BİRLİKTE DİYARBAKIR'I ZİYARET ETTİK’
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir otelde düzenlenen ‘Sivil Toplum Buluşması’ toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Sokakta vatandaşların ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine ilişkin umudunu gördüklerini belirten Kurtulmuş, "Bugün Diyarbakır’a yaptığımız ziyaretin iki önemli programını bitirdik. İnşallah Suriçi’nde farklı dillerden türkülerin, şarkıların dile getirileceği Kültür Yolu Festivali kapsamındaki bir konsere iştirak edip, sonra döneceğiz. Bizim için güzel bir gün oldu. Daha evvelden planlamış, Dicle Üniversitesi'nin akademik yıl açılış programı esasında gelişmiş olan bir program. Aylar öncesinden, bu programda katılmak isteyen komisyon üyesi arkadaşlarımızdan, Diyarbakır milletvekillerinden ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'ndan 30'a yakın arkadaşımızla birlikte bugün burada Diyarbakır'ı ziyaret ettik. Hem üniversite programı, hem az evvel tamamladığımız buradaki sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirdiğimiz istişare programlarının yararlı olduğu kanaatindeyim. Diyarbakır'da çok kısa da olsa sokakta dolaştığımızda halkın gözündeki bu ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine ilişkin umudu, coşkuyu gördüğümü zannediyorum. İnşallah bu süreç başarılı bir şekilde, Türkiye'de bütün kesimlerin vermiş olduğu bu katkıya yaraşır şekilde herkesi memnun edecek ve Türkiye'nin geleceğini hakikaten garanti altına alacak, aydınlatacak bir süreç olarak tamamlanır. İnşallah faydalı bir gezi olduğu kanaatindeyim" dedi.
‘TÜRKİYE'DEKİ KARDEŞLİĞE VE ESENLİĞE KATKISI OLACAĞI KANAATİNDEYİM’
Dicle Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı Kürtçe konuşmasının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Gerçekten konuşmanın akışı içerisinde de herhalde de tam yerine oturdu diye düşünüyorum. Manası itibariyle birlikte olmayı, el ele olmayı, barış içerisinde olmayı, aramızda huzurun, esenliğin hakim olmasını dileyen Kürtçe bir dizeydi. Bunun Türkiye'deki kardeşliğe ve esenliğe katkısı olacağı kanaatindeyim" diye konuştu.
‘ŞU ANDA KOMİSYONUN HAZIRLAMIŞ OLDUĞU BİR RAPOR YOK’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun henüz hazırladığı bir raporun olmadığını ifade eden Kurtulmuş, “Komisyon hakikaten çok titiz bir çalışma yaptı. 15 toplantı, onlarca saat, yüzlerce saat süren belki çalışmalar yapıldı. 138 sivil toplum kuruluşu ve kanaat önderi dinlendi. Fikirlerine katıldığımız, katılmadığımız çok farklı insanlar oldu. Ama sonuçta bu komisyon başlı başına şunu başarmış oldu. Türkiye'de tam manasıyla olgun bir demokratik tartışma ortamı kurulabilir ve buradan sonuç çıkarılabilir. Ve 11 siyasi partinin, meclisteki 11 siyasi partinin katkı verdiği komisyon her şeyi konuşarak, belki uzlaşarak belli bir noktaya getirdi. Sonuçta bunun bir sonucunda da bir rapor ortaya konulacak. Komisyonun raporunda şimdiye kadar konuşulan konular, hatta grupların yeni teklif olarak ortaya koyacağı konular da komisyonun raporunda tartışılarak, çoğunluğun kararıyla oluşturulabilir. Şu anda komisyonun hazırlamış olduğu bir rapor yok. Henüz hazırlık aşamasında değiliz” dedi.
‘KOMİSYON, YASA YAPMAK İÇİN KURULMUŞ BİR KOMİSYON DEĞİLDİR’
Komisyonun, yasa yapmak veya Anayasa’yı değiştirmek için kurulmuş bir komisyon olmadığını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Çok temel bir insani haktan bahsettim. Herkesin doğuştan gelen haklarından birisi kendi ana dilini kullanabilmesidir. Nasıl karar alınacağı konusu ise ifade ettiğim gibi komisyonun vereceği bir karardır. Komisyon da tekraren altını çizelim, yasa yapmak için kurulmuş bir komisyon değildir. Anayasa değiştirmek için kurulmuş bir komisyon değildir. Bu komisyon sadece bu sürecin demokratik olgunlukla bitirilmesi için tespitlerin ve tekliflerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'na tavsiye eder. O tavsiyelerde hep beraber aramızda arkadaşlar, komisyon üyesi arkadaşlar konuşacak, tartışacak. Eğer karar alırsa. Benim temennim alınacak kararın daha evvel aldığımız üç kararda olduğu gibi ittifakla anılarak, meclisin genel kuruluna komisyonun raporunun gönderilmesidir.”