Antalyaspor’un sezonu 44 puanla 15’inci sırada tamamlaması, ne küme düşme korkusunu tam anlamıyla bertaraf edebildiğini ne de üst sıraları zorlayacak bir istikrar sağlayabildiğini ortaya koydu. Bu tablo, sezonun özellikle ikinci yarısında ciddi dalgalanmalar yaşayan takımın teknik direktör Emre Belözoğlu ile uyum sorunlarını da gündeme getirdi. Ancak kulüp yönetimi, Belözoğlu ile yola devam etmeye karar verirse, bu karar sadece teknik direktörün görevine devam etmesiyle sınırlı kalmamalı; onun futbol anlayışına uygun bir ekosistem yaratılması da şarttır. Belözoğlu'nun sisteminde topa sahip olma, oyun kontrolünü ele alma, savunmayı önde kurma ve merkezi etkin kullanma gibi prensipler ön planda. Bu nedenle orta sahada hem dinamizm hem de oyun görüşü yüksek bir oyuncuya, kenarlarda patlayıcılığı ve dribbling yeteneği olan kanatlara ve ileri uçta top tutabilen, sırtı dönük oynayabilen bir santrfora ihtiyaç var. Ayrıca kadrodaki bazı isimlerin, özellikle yüksek maliyetli ama performansı beklentilerin altında kalan yabancı oyuncuların vedası da bu yeniden yapılanmanın kaçınılmaz parçası olmalı. Belözoğlu ile birlikte sürdürülebilir bir başarı hedefleniyorsa, kulüp yönetiminin onun taleplerini karşılayacak teknik ve ekonomik hazırlığı vakit kaybetmeden başlatması gerekmektedir.
Teknik direktör değişirse ne olur?
Öte yandan, Belözoğlu ile yollar ayrılırsa, Antalyaspor'un yeni sezona girerken nasıl bir teknik direktör tercih edeceği, kulübün sadece kısa vadeli hedeflerini değil, uzun vadeli kimliğini de şekillendirecektir. Bu noktada alınacak karar, kağıt üzerinde bir isimden ziyade, kulüp değerlerine, mevcut kadro yapısına ve ekonomik gerçekliğe uygun bir profil üzerinden şekillenmeli. Nuri Şahin ve Ömer Erdoğan gibi modern futbolu benimsemiş, genç oyuncularla çalışmayı seven ve takımına dinamik bir yapı kazandırabilen yerli teknik direktörler ön plana çıkabilir. Yeni bir teknik adamla başlanacak süreçte mutlaka sabır ve süre tanınmalı, sezon ortasında alınan geçici önlemler yerine bir futbol felsefesi oluşturulmalı. Bu tarz bir yapılanma, yalnızca saha içi başarıyı değil, kulüp kültürünün yeniden inşasını da beraberinde getirecektir. Yönetim, teknik direktör seçiminde yalnızca “karizmatik” ya da “tanınmış” bir isme yönelmek yerine, kulübün yapısına uygun bir karakterle uzun soluklu bir projeye imza atmalıdır. Bu teknik direktöre geniş hareket alanı tanınmalı, sportif direktörlük pozisyonuyla entegre çalışabileceği bir model kurulmalıdır.
Transfer planlaması
Teknik direktör kim olursa olsun, Antalyaspor’un önündeki en büyük sınav transfer politikasında yaşanacaktır. Son yıllarda yapılan hatalı transferler ve sık kadro değişiklikleri, takımın bir iskelet oluşturamamasına neden oldu. Bu döngüyü kırmak için öncelikle mevcut kadronun detaylı bir performans analizinin yapılması, katkı sağlayamayan isimlerle yolların ayrılması gerekiyor. Özellikle defans hattında sezon boyunca ciddi zaaflar yaşanırken, kalede zaman zaman istikrarsızlıklar dikkat çekti. Orta sahada oyun kurucu eksikliği belirgin bir şekilde hissedildi ve ileri uçta gol yollarında istikrarsızlık yaşandı. Antalyaspor’un artık “elimize düşen fırsatları değerlendirdik” yaklaşımından vazgeçip, net bir scout yapılanmasına dayalı, sistematik bir transfer modeline geçmesi şart. Yerli rotasyonun yetersizliği de göz önüne alınmalı, hem akademiden yetişen genç oyuncuların A takıma entegrasyonu sağlanmalı hem de lig tecrübesi olan, aidiyet hissi taşıyacak yerli oyuncular takıma kazandırılmalıdır. Aksi halde her sezon transferin son günlerinde yapılan panik hamleleriyle kulüp bir adım ileri gidemez. Sağlam bir kadro mühendisliği olmadan, teknik direktör kim olursa olsun başarı şansa kalacaktır.
Boztepe’ye düşen sorumluluklar
Başkan Sinan Boztepe’nin, son iki sezondur sportif dalgalanmalara rağmen kulübü ayakta tutma yönündeki çabasını göz ardı etmemek gerekir. Ancak artık Antalyaspor’un yönetim modelinde reaktif değil, proaktif bir anlayışa geçilmesi gerekiyor; yani kriz anlarında çözüm arayan değil, sorunları önceden öngörüp önlem alan bir yaklaşım benimsenmeli. Başkanın en önemli görevlerinden biri, sezon bittiği andan itibaren teknik kadro konusunu netleştirip, transfer planlamasına erkenden başlamaktır. Antalyaspor'un geleceğini belirleyecek kararlar, artık kamp dönemine birkaç gün kala değil, haziran ayı içinde şeffaf biçimde alınmalı. Bunun yanı sıra kulübün mali sürdürülebilirliğini sağlayacak adımlar atılmalı; sponsorluk gelirleri, altyapı yatırımları ve stadyum gelirleri gibi kalemlerde iyileştirmeler yapılmalı. Taraftarla iletişim güçlendirilmeli, güven veren açıklamalarla tribünlerin desteği tekrar kazanılmalı. Başkanlık makamı yalnızca kararları alan değil, süreci yöneten, paydaşlarla birlikte hareket eden, futbol aklını yanında taşıyan bir liderlik anlayışıyla yürütülmeli. Sinan Boztepe, önümüzdeki sezonun kaotik değil, planlı ve umut vadeden bir sezon olmasını istiyorsa, bugünden itibaren yapacağı hamlelerle kulübün geleceğine yön veren bir figür haline gelmelidir.