15 yıl süren Kepez Belediye Başkanlığı dönemini çıraklık, kalfalık ve staj dönemi olarak tanımlayan Tütüncü, yerel yönetimdeki becerilerinin ve deneyimlerinin kendini ustalaştırdığını ve ekibiyle birlikte Büyükşehir Belediyesi’ni yönetmeye hazır olduğunu, “nasipse” başkanlığa aday olacağını ilk kez bana açıkladı. Edebi kişiliğini iyi bildiğimden dolayı şiirlerle bezenmiş bir söyleşi yaptık ve bundan ben de büyük keyif aldım. İtiraf etmeliyim ki, ekibinin nasıl olduğunu, projelerinin neler olduğunu bilmiyorum ama bir şeyi net gözlemledim; “Tütüncü psikolojik olarak çok hazır durumda.” Söyleşimiz boyunca en çok dikkatimi çeken yanı ise sorularıma müthiş bir özgüvenle cevap vermesi oldu. Nitekim söyleşiyi okuyunca bu özgüveni siz de fark edeceksiniz.
*Sayın Başkan, 3'üncü dönemin sonuna geldiğinize ve 4'üncü kez Kepez adaylığı söz konusu olmadığına göre, bundan sonraki siyasi hedefinizi nerde ve nasıl sürdüreceksiniz?
**Biz, arka bahçe olarak anılan Kepez’i nasıl Antalya’ya yakışır bir konuma getirmişsek diğer 18 ilçemizin de aynı güzelliklerle buluşmasını, modern ama geleneklerine bağlı ilçeler haline gelmesini arzuluyorum. Bu sözlerimin yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Ama biz ekip olarak Antalya büyükşehrini yönetmeye hazırız. Her türlü projeyi ortaya koyarak şehrimizin kangrenleşen tüm sorunlarını en kısa zamanda ve en olumlu şekilde çözebilecek kapasitemiz ve kabiliyetmiz vardır. Tabiri caizse Kepez’de bu işin stajını, çıkarklığını ve kalfalığını yaptık. Şimdi ustalık becerilerimizle şehrimizi en iyi şekilde yönetmek için hazırız.
*Yani Büyükşehir Belediye Başkanlığına talibim mi diyorsunuz?
**Elbette talibiz. Biz ekibimizle, projelerimizle birlikte hazırız. Ancak takım kaptanımız, liderimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız bizi nerede değerlendirmek isterse orada oluruz. Bunu bir futbol takımı olarak düşünürsek, takım liderimiz bizi nerede oynatmak isterse orada oluruz. Tabii bir de şans faktörü vardır. Profesyoneller her zaman şans olayına bir açık kapı bırakırlar. Yani uygun şartlarla uygun şartlarda karşılaşmak da diyebiliriz buna.
*Nazım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine” şiiriyle sormak istiyorum. Antalya halkını bir orman gibi kardeşçesine yaşatacak nasıl bir vizyon ortaya koyacaksınız?
**Biz Kepez’de 15 yıldır hiç kimseyi ötekileştirmedik. Alevi-Sünni, Türk-Kürt ya da bir başka kültürden olan tüm insanlar bizim için önce ve sadece insandır. Biz hep insana hizmet ettik. Bu mahalle bizim partiye oy vermedi diye hizmeti eksik götürmedik. Bu soru şiirlerle başladı haydi öyle de sürdürelim. Vizyonumu, insana bakışımı İbrahim Tatlıses’in şu şiiriyle açıklamak isterim.
“Bir karınca yuvasını kaybetse
O gece yatamam kaygımız vardır
Bir yaprak dalından sararıp düşse
Ezilir yüreğim duygumuz vardır
Ha kutuplarda bir eskimo genci
Ha Afrika'da garip bir zenci
Farketmez ne dili ne rengi
Madem ki insandır saygımız vardır
İnsanı insandan ayırmam ki
Bu bizden diyerek kayıramam ki
Sanmayın sesimi duyuramam ki
İnsanız insana saygımız vardır”
İşte benim vizyonum budur.
*İddialı bir vizyon oldu bu.
**Beni tanıyanlar bilirler. Biz insanı insan olarak kabul eden bir meşrebe mensubuz. Hiç kimseyi ayırmadık. Hayata farklı pencerelerden bakabiliriz. Farklı meşrep ve mezheplerden olabiliriz bunların hiç önemi yoktur. Kimimiz kendini muhafazakar olarak tanımlar, kimimiz liberal olarak, kimimiz laik olarak tanımlar. Bizim işimiz gönülleri birleştirmek olmalı. Bu anlamda da şehrin kalbini birleştirecek olanlar da yerel önderler, yerel yöneticiler olmalıdır. Oysa son zamanlarda kimi yerel yöneticiler kalpleri gönülleri birleştirmek yerine toplum içinde fitne, fücür yerleştirirler. Toplumu ayrıştırırlar. Bize göre şehir evimizdir ve şehirde yaşayanlar da bizim ailemizdir. Temel hedefimiz insan sevgisini büyütmektir.
*Yani insanlara özgür, demokrasi gelenekleri ile barış içinde yaşayacakları bir Antalya mı vaat ediyorsunuz?
**Aynen öyle. Kalpleri birleştirilmemiş, özgürce kendini ifade edememiş, sevgisizliğin kol gezdiği yerde, dünyanın en üstün alt yapı hizmetlerini yapsanız da ulaşımda, yeşili korumada en iyi hizmeti verseniz de başarılı değisiniz demektir. Bu şehrin kodlarında da bu var zaten. Modern anlamda ilk demokrasi hareketlerinin yaşandığı şehirdir, Antalya. Uzunca yıllardır demokrat kimliği ile anılmış ve hala da anılmaktadır. Bu şehrin insanları aklın, bilimin, ilmin ışığında yürümeyi iyi bilirler.
*Önümüzdeki 5 yıl için Büyükşehir Belediye Başkanı olursanız nasıl bir Antalya yönetimi ortaya koyacağınızı ifade ettiniz. Peki geçmiş 5 yılda kentin yönetimini nasıl değerlendirirsiniz.
**Siyasette üslup olarak kendimi ifade etmeyi tercih ettim hep. Bu nedenle geçmiş 5 yılın değerlendirmesini halka bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Yani durakta otobüs bekleyenler, sivrisinekten muzdarip olanlar, trafikte geçirdiği sürelerden şikayetçi olanlar değerlendirsin.
*Peki şöyle sorayım o zaman. Son 5 yılda Büyükşehir Belediyesi’nin Kepez’de halkın yaşamını kolaylaştıran dokunuşları neler oldu?
**Valla bunu yine en iyi Kepez’de yaşayanlar bilir. Sanırım genel anlamda bakıldığında pek ciddi şeylerin yapıldığını söylemek çok zor. Ben pek bir şeyler yapıldığını göremiyorum. Sosyal belediyecilik anlamda, kültür ve sanat faaliyetlerinde Büyükşehir'in ciddi hiçbir katkısı olmadı.
*Sayın Başkan, belediye yönetiminde iki temel görüş var. Birisi, belediyenin kamu hizmetlerini özelleştirerek sürdürmek, diğeri de kamu hizmetlerini yine kamu kurumları olarak belediye tarafından sürdürmek. Sizin tercihiniz nedir?
**Bakın Dokuma alanı kamunun malıdır. Burası özelleştirilerek Hollandalı bir şirkete verilmişti. Ben göreve geldikten sonra Dokuma alanın kamunun malı olması için 5,5 yıl mücadele verdim ve sonuçta Dokuma alanını kamuya kazandırarak kültür ve sanat merkezi haline getirdim. Buradaki tüm tesisler yine belediyemiz tarafından yönetiliyor. Yani hizmeti üretirken bakış açımız kamunun menfaatidir. Hizmet üretilirken kamunun menfaati neyi gerektiriyorsa onu tercih ederiz. Bu kamu kurumu hizmeti de olabilir özel bir şirkete de yaptırılabilir. Mesela bir yolu açıyor, alt yapısını gerçekleştiriyoruz kamu kurumu olarak. Ama o yolun asfaltlanmasını özel bir şirket yapmak durumunda. Çünkü bizim asfalt plentimiz yoktur. Kısacası ilkesel olarak ben kamu menfeaatinden, bunu da ağırlıklı olarak kamu kurumları tarafından yapılmasından yanayım.
*Sayın Başkan, gelelim Kepez’e. 3 dönemdir Kepez Belediye Başkanısınız. Bu 15 yılı nasıl özetlersiniz?
**2009 yılında partimizin lideri ve o yıllarda Başbakan olan Tayyip Beyin önderliğinde partimizin yetkili kurulları teveccüh göstererek beni Kepez Belediye Başkanlığına aday gösterdiler. O günden başlayarak Kepez’de “sorun” olarak görülen ne varsa tümünü çözdük. Bunun en önemlisi de içinde bulunduğumuz Dokuma alanında yaptıklarımızdır. O günlerin sivil toplum kuruluşları ile birlikte ranta kurban edilmekten kurtarıp bugünkü kültür ve sanat merkezi haline getirdik. Kepez, o yıllarda Antalya’nın arka bahçesi olarak tanımlanıyordu. Yaptıklarımızla ve özellikle Kepez’in potansiyelini öne çıkararak bu tanımlamayı tersine çevirdik. Belediyecilik anlamında da yaptıklarımızla çıtayı en yükseğe koymayı başardık. Kıscası bizim 15 yılımız Kepez’in altın yıllarıdır. Unutulmaz ve hatıralardan çıkmaz.
*Peki Başkanım, bu kez edebi kişiliğinizi bildiğimden sorumu şöyle sormak istiyorum. Sizce altın yıllar olarak geçen bu 15 yılı, bir şiirler tanımlamak isterseniz hangi şairin, hangi şiiriyle ifade etmek istersiniz.
**Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bir adın kalmalı geriye” şiiri sanırım bu yılları anlatacak şiirdir.
“bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye”
Bu noktada bir şey daha söyleyeyim. Cenabı Allah insanlara belli makamlar nasip eder. Kimi insanlar günlük meşgalelerin, tartışmaların peşinde koşar, bu bir tercihtir. Ama uzun yıllar kararlılıkla çalışıp eserler ortaya koymak da bir tercihtir. Biz ikinciyi tercih ettik. Belediye başkanlığı süremizde tartışmaların, anlamsız işlerin peşinde olmadan eser yaratma peşinde koştuk hep.
*Dokuma’dan biraz söz eder misiniz? 500 dönümden fazla olan bu alan bir zamanlar Antalya ekonomisi için çok önemliydi.
**Eğer bugün Antalya’nın en önemli bilim merkezi neresidir diye sorarasanız tereddüt etmeden Dokuma alanında kurduğumuz bilim merkezidir derim. 21 kütüphene ve bu kütüphanelerde milyonlarca kitabı varsa, göreve geldiğimizde kültür ve sanat adına yapılan ciddi bir etkinlik yokken bugün 50 bin kişiye 51 yerde aynı anda kültür ve sanat faaliyetleri yapılıyorsa bu Kepez’in potansiyelinin keşfedilmesiyle olmuştur. Biz ekiplerimizle her alanda Kepez’i modern bir ilçe haline getirmişsek ve bu modernitenin merkezinde Dokuma alanı varsa bunu başarmışız ve tevazuya gerek yok, başarılıyız demektir.