Antalya'da bu yıl 20'ncisi düzenlenen Uluslararası Adli Tıp Günleri, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Yargıtay Başsavcısı Muhsin Şentürk, Adli Tıp Kurumu Başkanı Hızır Aslıyüksek, Avrupa Adli Bilim Kuruluşları Ağı (ENFSI) Başkanı Agnieszka Lukomska'nın açılış konuşmalarıyla başladı. Kundu Turizm bölgesindeki ATGV Tesislerinde düzenlenen kongrede Danıştay, Yargıtay, Adalet Bakanlığı, üniversitelerden akademisyenler ile Amerikan Adli Bilimler Akademisi, Asya Adli Bilimler Ağı, Uluslararası Adli Bilimler Topluluğu, Arap Adli Bilimler ve Toksikoloji Birliği ve Balkan Adli Bilimler Akademisi gibi çok sayıda ülkeden uluslararası katılımcı yer alıyor.

'DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ADLİ TIP KURUMLARINDAN BİRİ'

Bu yıl 20'ncisi gururla gerçekleştirilen etkinliğin, süreklilik kazanmasının yanında alanında bir marka haline geldiğini ve geleneksel olduğunu belirten Bakan Tunç, adli tıbbın, bilimin ışığını, adaletin terazisine taşıyan hukukun ayrılmaz bir tamamlayıcısı olduğunu söyledi. Ceza hukukunun yanında, özel hukuk uyuşmazlıklarında da Adli Tıp Kurumu'nun yapacağı analiz ve tespitlerin öneminin büyük olduğunu anlatan Bakan Tunç, "Adli tıp, sürekli gelişen bilimsel yöntemlerle desteklenmesi, teknolojik imkanlarla güçlendirilmesi ve ehil ellerde korunması gereken bir emanettir. Böylesine önemli bir emaneti hakkıyla taşıyan ve 200 yıla yaklaşan tarihiyle Adli Tıp Kurumu, her geçen gün kapasitesini artırmaktadır. Gerek fiziki imkanların gerek teknoloji imkanların, dijitalleşmenin her türlü imkanından yararlanarak Adli Tıp Kurumu'muzu, dünyanın en güçlü adli tıp kurumu haline getirdik. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a çok teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

SON 23 YILDAKİ YATIRIMLARI ANLATTI

Adalet Bakanlığı olarak son 23 yılda, Adli Tıp Kurumu yapısını güçlendirecek birçok adım attıklarını kaydeden Tunç, "2002 yılında 802 olan akademisyen, adli tıp uzmanı, asistan, hekim, mühendis, biyolog ve kimyager gibi çeşitli branşlardaki personel sayısını bugün 4 kat artırarak toplam 3 bin 190'a çıkardık. 2002 yılında 5 olan ihtisas kurulu sayısını 11'e çıkardık. Son derece ileri teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış 'Adli Bilişim İhtisas Dairesi'ni kurarak ihtisas daire sayısını 7'ye yükselttik. 2002'de Adli Tıp Kurumu yalnızca 25 ilimizde, 18 şube müdürlüğünde hizmet sunmaktayken, 81 il merkezi ve 145 Adli Tıp Şube Müdürlüğü ile adli tıp hizmetlerini ülke geneline yaydık. 2002'de 6 olan Adli Tıp Grup Başkanlığı sayısını 16'ya yükselttik" dedi.

ADLİ TIP KURUMU MERKEZ BİNASI YENİLENİYOR

İstanbul Bahçelievler'deki merkez binasının eskidiğini, yeni modern bir binaya ihtiyaç olduğunu açıklayan Bakan Tunç, "Merkez binamızın özellikle bütün Türkiye'ye hizmet eden ihtisas kurullarımızın görev yaptığı o mekanın daha kaliteli, teknolojik cihazlara daha uygun bir yapıya kavuşturulması lazım. O nedenle projemizi tamamladık. Yatırım programında ve bu kongre gününe ihale gününü yetiştirdik. 6 Ekim'de inşallah yapım ihalesini gerçekleştireceğiz. Merkez binamız da hizmet kapasitesine uygun hale getirilmiş olacak. Ve iki yıl içerisinde tamamlayıp hem İstanbulluların hem de tüm Türkiye'nin hizmetine sunmak istiyoruz" diye konuştu.

PLANLANAN YATIRIMLAR

Son 2 yılda Denizli, Bursa, İzmir ve Samsun'da Yeni Adli Tıp Grup Başkanlığı binalarını hizmete açtıklarını anlatan Tunç, "Ankara, Adana ve Gaziantep Adli Tıp Grup Başkanlığı binalarının temellerini attık. En kısa süre içerisinde binalarımızı hizmete açacağız. İstanbul Anadolu, Konya ve Kayseri Adli Tıp Grup Başkanlığı binalarının projelerini önümüzdeki yılın yatırım programına almayı planlıyoruz. Tekirdağ, Sakarya ve Malatya Adli Tıp Grup Başkanlıklarının proje ihale süreçleri devam ediyor. Sadece grup başkanlıkları değil, yine bu süreçte İzmir, Bursa, Antalya, Diyarbakır, Denizli, Konya, Hatay, Samsun ve Kayseri'de 23 ihtisas dairesi faaliyetlerine başladı. Ayrıca Kimya, Fizik, Biyoloji, Trafik, Adli Bilişim İhtisas Dairelerinin teknolojik donanımlarını uluslararası ölçekte güçlendirerek kurumun kalite ve kapasitesini artırdık, artırmaya devam ediyoruz" dedi.

'GAZZE'DE SOYKIRIM SUÇU İŞLENİYOR'

Kongrede özellikle insan hakları alanında bir oturum düzenlenmesini çok olumlu bulduklarını söyleyen Bakan Tunç, "Biz burada insan haklarını konuşurken, maalesef Filistin'de, Gazze'de iki yıldan bu yana hatta 1 asırdan bu yana insan hakları ihlalleri dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Tabii son iki yıldan bu yana artık insan hakları ihlalinin önüne geçen soykırım suçu işleniyor. 65 binden fazla masum insan maalesef dünyanın gözü önünde katledildi. Bunların çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef batı ikiyüzlü. Kadın haklarından, çocuk haklarından bahsedenler, orada gazeteciler öldürülürken basın özgürlüğünden bahsedenlerin maalesef Filistin ve Gazze söz konusu olduğunda hiç sesleri çıkmıyor. Tabii Avrupa ülkelerinde ve dünyanın değişik yerlerinde toplum vicdanı bunu kabul etmiyor. İnsanlar sokaklara taşıyor. Yönetimlerine özellikle bu zulmü durdurmak için çağrıda bulunuyorlar" diye konuştu.

Restorasyon tamam ‘emanetler’ bekleniyor
Restorasyon tamam ‘emanetler’ bekleniyor
İçeriği Görüntüle

'BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİ FİLİSTİN'İ TANIYOR'

Bakan Tunç, "Birçok Avrupa ülkesinin de Filistin devletini tanıdığını görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ABD'de BM Genel Kurulu'nda bütün insanlığa hitap edecek ve bu konuya yine her zaman olduğu gibi 'Dünya beşten büyüktür. Dünyanın adalete ihtiyacı vardır. Daha adil bir dünya mümkündür. Burada insan hakları ihlali var. Soykırım suçu işlenirken, biz yöneticiler susamayız' diyecektir ve bütün dünyaya yine Filistinli mazlumların haklı davasını seslendirmeye devam edecektir" dedi.

'BM'DE ADLİ BİR YAPI YOK'

İki yıldan bu yana Gazze'deki soykırımın uluslararası hukukun etkisizleştirildiğini, uluslararası mahkemelerin inandırıcılığını kaybettiğini bütün dünyaya gösterdiğini ifade eden Bakan Tunç, şunları söyledi:

"Uluslararası Adalet Divanı'nda BM Soykırım Sözleşmesini ihlal eden İsrail'in yargılandığı davada alınan tedbir kararları maalesef hayata geçirilemedi. Karar sadece kağıt üstünde. Kim uygulayacak bu kararı? Uluslararası Adalet Divanı'nın kararını BM Güvenlik Konseyi neden uygulamıyor? Çünkü orada adil bir yapı yok. Bir vetoyla insani yardım önergeleri bile reddedilebiliyor. Ateşkes önergeleri reddediliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde soykırım suçunu işleyen, çocukları ve kadınları katleden soykırımcılar hakkında yakalama kararı çıkarılıyor. Tutuklama talep ediliyor. Ama tutuklama talep edilen o soykırım suçluları, o katiller bütün dünyayı dolaşarak kendilerini demokratik devlet olarak niteleyen ülkelerin parlamentolarında ayakta alkışlanabiliyor. İşte bu çifte standart maalesef uluslararası hukuka ve mahkemelere güveni azaltıyor ve yok ediyor. Dolayısıyla insanlık için çok önemli bir problem. Eğer uluslararası hukuku ve uluslararası mahkemeleri güvenilir hale getireceksek öncelikle Gazze'deki katliam durdurulmalı, o katliamı yapanlar adalet önüne çıkarılmalı ve inşallah adalet önüne bir gün çıkacaklar. Nasıl Bosna kasapları yıllar sonra kurulan mahkemede insanlık huzurunda hesap vermişler ve hapse atılmışlarsa İsrail'in o soykırım suçluları da bir gün insanlık huzurunda hesap verecekler. Evet hem bu dünyada inşallah hesap verecekler hem de zaten öbür dünyada ilahi adaletten kaçışları olmayacak."

Muhabir: Buse Nur Akay