Altınokta Körler Derneği Antalya Şubesi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne yönelik bir basın açıklaması yaptı. Başkan Ahmet Oktay, engellilerin büyük bir kitleyi oluşturduğunu belirterek, şunları söyledi: “Biz engelliler, istatistiklerin 9 milyon dolayında gösterdiği büyük bir kitleyiz. Ailelerimizle birlikte sayımız 35 milyonu aşmaktadır. Engelli olmayı ya da engelli doğmayı kendimiz seçmedik. Bu durumu, ülkemizin olumsuz yaşam koşulları ve hükümetlerin ağır ihmali bize ‘armağan’ etti. Anayasamızın 2. maddesi devletimizin ‘sosyal’ niteliğini açıkça belirtmektedir. Sosyal devlet, ‘toplumun en güçsüz kesimlerinden başlayarak yurttaşlarının sağlık, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik gibi temel gereksinimlerini karşılayan devlet’ demektir. Devletin ‘sosyal’ niteliğini yaşama geçirmek, hükümetlerin anayasal yükümlülüğüdür. Ne yazık ki hükümetler, bugüne dek bu yükümlülüklerini yeterince yerine getirmemiştir.”
‘Zavallı kişiler olarak görülüyor’
Türkiye’deki engelli nüfusunun yüzde 90’ından fazlasının istihdam ve eğitim olanaklarından yoksun olduğuna vurgu yapan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplam nüfusun yüzde 12,29’unu oluşturdukları halde ulusal gelirin sadece on binde 28’i engelliler için harcanmaktadır. Kentlerimiz, açık alanlarımız, konutlarımız ve toplu taşıma araçlarımız, engelliler yok sayılarak planlanmıştır. Haklara, hizmetlere, mekanlara ve bilgiye erişebilmemizin önünde halen büyük engeller bulunmaktadır. Toplumumuzda engellilere yönelik ayrımcı değer yargıları, tutum, davranış ve uygulamalar son derece yaygındır. Ücretsiz ya da indirimli tarifelere ve sosyal yardımlara dayanan sosyal hizmet sistemimiz, aciz, bakıma, himayeye ve yardıma muhtaç engelli imajının doğmasına ve pekişmesine yol açmıştır. Bu sayede engelliler, halkın çoğunluğu tarafından hak öznesi olan eşit kişiler olarak değil, bakılması, korunması ve yardım edilmesi gereken ‘zavallı kişiler’ olarak görülmektedir. Daha da kötüsü, geleneksel söylemlerin ve yanlış yapılandırılmış sosyal yardımların etkisi altında engelliler de kendilerini öyle görmeye başlamışlardır. Bu yüzden örgütlenmeye ve mücadeleye olan talep bir hayli zayıflamıştır.”
‘Olumsuz gidişe dur diyoruz’
Çağdaş demokrasilerin en önemli özelliği olan karar alma süreçlerine katılım ve temsil hakkının yok sayıldığını belirten Oktay, şunları söyledi: “Engelli çocuklar ve kadınlar, her türlü ihmal ve istismara, şiddete ve kötü muameleye karşı korunmasızdır. Engelli kadınlar, engelliliğe ek olarak kadın olmaları nedeniyle de haksız ve ayrımcı uygulamalara daha fazla maruz kalmaktadır. Derneğimizin de içinde bulunduğu engelli örgütlerinin yoğun mücadeleleri sayesinde elde edilen kimi kazanımlarımız da son yıllarda birer birer elimizden alınmakta, zaten son derece sınırlı olan ve sıkı koşullara bağlanmış bulunan engelli aylıkları ve evde bakım ücretleri kesilmektedir. Yürürlükteki Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği nedeniyle önemli hak kayıpları yaşanmaktadır. Kaynaştırma eğitimi adı altında gerçekleştirilen uygulama, gerekli altyapı ve eğitim ortamları sağlanamadığı için engelli çocukların niteliksiz eğitim görmesine ve başarı oranlarının düşmesine neden olmaktadır. İşçi ya da kamu personeli olarak istihdam edilen engellilerin büyük çoğunluğu, işverenlerin önyargıları nedeniyle ya da verimli olacakları alanlarda iş verilmediği için üretim süreçlerinin dışında tutulmakta, kimi engelliler aydan aya gelip maaşını almaya zorlandıkları için topluma arzu ettikleri katkıyı sunamamaktadır. Bu durum, onların manevi olarak çökmelerine ve öz güvenlerini yitirmelerine yol açmaktadır. Bu olumsuz zincir böylece uzatılabilir. Altınokta Körler Derneği olarak bu olumsuz gidişe sesimiz yettiğince ‘dur’ diyoruz ve yetkilileri göreve çağırıyoruz.”
Tüm topluma ve siyasal partilere seslendi
“Bizler, himaye, himmet, sadaka değil, herkesle eşit haklara, fırsatlara ve olanaklara sahip, başı dik yurttaşlar olarak yaşamak istiyoruz. Hak öznesi yurttaşlar ve toplumsal bir taraf olarak kabul edilmek istiyoruz. Kimsenin yardımına gereksinim duymadan yaşamını sürdüren, kendi kendine yeterli, bağımsız bireyler olmak istiyoruz. Engellilere, kadınlara ve çocuklara yönelen ayrımcılık, dışlama, şiddet, taciz ve istismarın sona erdirilmesini istiyoruz. Salgın hastalıklar, beslenme yetersizliği, akraba evliliği, iş ve trafik faciaları, savaş ve terör gibi sakatlık kaynaklarının kurutulmasını istiyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün ICF standartlarına uygun yeni bir Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği istiyoruz. İlaç, beyaz baston ve yardımcı araç-gereçlerin ücretlerinin tamamının devletçe karşılanmasını istiyoruz. Üretim süreçlerinde verimli ve etkin olarak yer almak istiyoruz. Nitelikli, işlevsel ve erişilebilir bir eğitim istiyoruz. Engellilerin üniversiteye giriş sınavlarına istedikleri illerde ve yardımcı özel cihazlarıyla girmelerinin sağlanmasını istiyoruz. Haklara, hizmetlere ve bilgiye erişimin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Herkes için tasarlanmış kentler, sokaklar, konutlar, toplu taşıma araçları, ürünler ve yaşanabilir bir ülke istiyoruz.”
‘Kaderimiz ortaktır’
“Toplumsal yaşamda, bilimde, sanatta ve siyasette etkin olarak yer almak istiyoruz. Temsil organlarında sadece engelli sorunları için değil, ülke ve dünya sorunlarının çözümüne katkı sunabileceğimiz için de yer almak istiyoruz. Her şeyden ücretsiz ve indirimli yararlanmak değil, engellilikten kaynaklı ilave giderlerimizi karşılayacak düzenli bir engelli aylığı almak istiyoruz. Tüm yurttaşlara ücretsiz bakım hizmeti sunulabilmesi için bir an önce bakım sigortasının kurulmasını istiyoruz. Nesnel, adil ve etkili bir sosyal yardım sistemi istiyoruz. Engelli aylığı ve evde bakım ödeneği gibi sosyal haklarla ilgili kriterlerde engellilerin bir birey olarak görülmesini istiyoruz. Birçok dünya ülkesinde olduğu gibi Beyaz Baston Yasası adı altında çıkartılmış bağımsız bir Beyaz Baston Yasası’nın hayata geçirilmesi için hükümetimizin konuya sahip çıkmasını istiyoruz. Bizim sorunlarımız tüm toplumun sorunlarıdır. Sorunlarımıza ve istemlerimize sahip çıkın. Haklı mücadelemize destek olun. Çünkü kadınıyla erkeğiyle, engelli olanı ve olmayanıyla, çocuğu, genci ve yaşlısıyla, etnik ve inançsal çeşitliliği ile Türk toplumu olarak kaderimiz ve geleceğimiz ortaktır.”