Artan kira bedelleri, kontrolsüz konut piyasası ve yaşam maliyetlerindeki keskin yükseliş, Antalya’yı orta sınıf için yaşanmaz bir şehir haline getirdi. Bir dönem Türkiye’nin yaşamak için tercih edilen gözde şehirlerinden biri olan Antalya, bugün geliriyle geçinmeye çalışan, sabit maaşlı, kira ödeyip çocuk okutan, yaşamını planlayarak sürdüren geniş kitlelerin artık barınamadığı bir merkez hâline dönüşmüş durumda. Özellikle 1+1 daireler orta sınıf için ‘son kale’ konumuna gelmesine rağmen, bu tip konutlara bile erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Aile geçindiren beyaz yaka çalışanlar, kamu personelleri, küçük esnaf ve hizmet sektöründe çalışanlar; artık Antalya’da kiralık ev bakarken fiyatları görünce şehir dışına bakmaya başlıyor.

1+1 bile lüks oldu
Antalya’da kiralık konut fiyatları son iki yılda rekor düzeyde artarken, en çok talep gören 1+1 daireler, orta sınıf için bile erişilmesi güç bir seçenek haline geldi. Popüler emlak platformlarında yer alan ilanlara göre Konyaaltı, Kepez ve Muratpaşa gibi merkezi bölgelerde eşyalı, güvenlikli ya da havuzlu 1+1 dairelerin kira bedelleri 14 bin 500 TL’den başlıyor, 25 bin TL’ye kadar çıkıyor. Üstelik bu fiyatlar yalnızca lüks siteler için geçerli değil. Asansörü olmayan, apartman aidatı yüksek olmayan ve herhangi bir konfor sunmayan standart 1+1 evlerin bile 15-16 bin TL’ye kiraya verildiği görülüyor. Bu tablo karşısında, ‘kendi ayakları üzerinde duran’ bireyler ya da çekirdek aileler, ev sahibi olmayı geçtik, kiralık ev bulmakta bile zorlanıyor. Kiracı adaylarından dövizle kira, üç depozito, bir kira peşin ve emlak komisyonu talep edilmesi, taşınma sürecinde ortalama 25-30 bin TL’lik bir mali yük yaratıyor. Bu da orta sınıfı ya borçlandırıyor ya da şehir dışına yönlendiriyor.

Gelir konuta yetmiyor
Türkiye genelinde 2025 yılı itibarıyla net asgari ücret 22 bin 104 TL’ye yükselmiş olsa da Antalya’daki konut piyasasında bu gelir seviyesinin karşılığı neredeyse yok. Orta sınıfın bir bölümü, maaşı 25-35 bin TL arasında değişen öğretmen, tekniker, memur ve özel sektör çalışanlarından oluşuyor. Ancak bu maaşlar, bir 1+1 daire kirasını ödemeye zor yetiyor. Gıda, ulaşım ve faturalar gibi temel harcamalar eklendiğinde, bireyler ya tasarruf edemiyor ya da kira ödemeleri aksıyor. Örneğin 27 yaşındaki kasiyer Mehmet Yeşil’in, yıllardır uyguna oturduğu 3+1 dairenin bu yıl 28 bin TL’ye başkasına kiraya verileceğini ve artık 1+1 bile tutamadığını söylemesi, gelirin konut ihtiyacını karşılayamadığını net şekilde gösteriyor. Şehrin çeperlerine, örneğin Kepez’e ya da Döşemealtı’na yönelen orta gelirli vatandaşlar da burada fiyatların benzer şekilde artmasıyla kıskaca giriyor. Çevre ilçelere taşınmak ise ulaşım ve sosyal yaşam açısından ciddi dezavantajlar yaratıyor.

Öğrenci ve emekli de 
Orta sınıfla birlikte, sınırlı gelire sahip öğrenciler ve emekliler de Antalya’da barınma krizinin gölgesinde yaşıyor. Akdeniz Üniversitesi öğrencileri, KYK yurtlarında yer bulamazken; özel yurtlar 10-15 bin TL bandında ücret talep ediyor. Uygun fiyatlı 1+1 ev bulmak isteyen öğrenciler, çoğu zaman ‘öğrenciye verilmez’ notuyla karşılaşıyor ya da üç depozito, 6 aylık peşin kira, kefil gibi ağır şartlar dayatılıyor. Öğrenciler için yaşam mücadelesi, barınma krizinin gölgesinde akademik başarıyı da sekteye uğratıyor. Aynı şekilde, emekliler için de kentte tek başına yaşamak neredeyse mümkün değil. 10-15 bin TL bandında maaşla geçinmeye çalışan yaşlı bireyler, kira harici hiçbir temel ihtiyacı karşılayamayacak duruma geliyor. Böyle bir ortamda hem öğrenci hem emekli hem de orta sınıf, aynı ekonomik sıkışmışlığın içinde yaşıyor.

Antalya’da bu saatlerde dışarı çıkılmaz!
Antalya’da bu saatlerde dışarı çıkılmaz!
İçeriği Görüntüle

Denetim yok, fırsatçılık çok
Emlak piyasasında fiyat artışlarının başlıca nedenleri arasında arz-talep dengesizliği, yabancı yatırımcıların etkisi, kısa dönemli kiralama sistemlerinin yaygınlaşması ve piyasa denetimlerinin neredeyse sıfıra yakın olması bulunuyor. Son yıllarda Antalya’da yaşanan konut üretimindeki yavaşlama, artan inşaat maliyetleriyle birleşince, yeni konut arzı ciddi şekilde azaldı. Var olan konutlar ise özellikle turizm sezonunda günlük kiralama yoluyla fahiş gelirler elde etmek isteyen mülk sahiplerinin eline geçti. Bu durum hem öğrenciler hem de orta gelirli aileler için uzun süreli kiralık daire bulmayı güçleştiriyor. Antalya Emlakçılar Odası ve uzman emlak danışmanları, piyasa üzerinde etkili bir kontrol mekanizmasının kurulmadığı sürece, bu sorunun daha da derinleşeceği uyarısında bulunuyor. Orta sınıfın kent merkezinden silinmesi, şehirde hizmet üreten tüm meslek gruplarını da doğrudan etkiliyor.

Çok boyutlu bir kriz
Anayasa ile güvence altına alınan barınma hakkı, Antalya gibi turizmin büyüttüğü ancak sosyal adaletin gerilediği şehirlerde artık fiilen uygulanamıyor. Sosyal bilim uzmanları, kira krizinin yalnızca ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal dokuyu zedeleyen ve psikolojik yıpranmaya yol açan çok boyutlu bir kriz haline geldiğini dile getiriyor. Orta sınıfın kentten çekilmesi, bireysel hayatları sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda eğitim, sağlık, güvenlik ve hizmet gibi temel sektörlerde ciddi personel açıklarına neden oluyor. Bu durumun önüne geçebilmek adına sosyal konut üretiminin artırılması, kamu destekli kiralama modellerinin hayata geçirilmesi, gençler ile emeklilere özel barınma çözümlerinin oluşturulması önem taşıyor. Aksi halde, Antalya gibi vitrine konulmuş şehirlerin, kendi sakinlerini dışlayan ve sadece turistlere ya da yatırımcılara odaklanan birer kabuğa dönüşme riskinin giderek büyüdüğü ifade ediliyor. 

Kaynak: GÜRKAN BALCI