Antalya'da elektrik kesintileri: 10 Aralık
Antalya'da elektrik kesintileri: 10 Aralık
İçeriği Görüntüle

Tarım Konseyi ve ATB Başkanı Ali Çandır, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Antalya Temsilciliği üyesi basın mensuplarıyla biraraya geldi. Tarım sektörü için yapısal bir reform bakış açısı getirilmesi gerektiğini belirten Ali Çandır, değer zincirinin tamamının tekrar gözden geçirilmesi, destek teşvik mekanizmasının yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Tarımsal planlamayla ilgili stratejik bazı ürünlerde geçen yıl bir başlangıç yapıldığını, sonuçlarının önümüzdeki dönemde görüleceğini belirten Çandır, “Ama Ankara'dan bu işin organize edilmesinden ziyade yerelde her bölgenin kendi üretim planlamasını yapmasını sağlayacak ortamın yaratılması lazım. Bu Ankara'dan yapılınca diğer illerde uygulamada birtakım zorluklar çıkabiliyor. Bir de tabii o şehrin özellikleri de dikkate alınmalı. Yani siz su derdi olan bir şehirde eğer tropikal bitkiler, mısır üretmeye çalışıyorsanız, bugünü kurtarsanız da yarın ciddi zorluklarla karşılaşacaksınız. Artık eskisi gibi tarım işte 'At tohumu, Allah ne verdiyse' mantığından ziyade belli bir planlama, belli bir verimlilik hedefiyle yola çıkıyor. Çünkü maliyetler çok yüksek. O anlamda eski bildiklerimizde, eski alışkanlıklarımızda tarımı bir yere götürme şansımız yok. Yeni bir bakış açısına, yeni bir tasarlamaya ihtiyacımız var" dedi.

'DÜNYANIN EN BÜYÜK KUMARBAZLARI ÇİFTÇİLER'

Tarım sektörü için 2026 ve sonraki yıllara yönelik beklentilerini ele alan Çandır, “Dünyanın en büyük kumarbazları çiftçiler. Yani maliyete göre hesap yapılan bir sektör değil. Yani ürettikten sonra Allah'a dua ediyoruz, pazar iyi gitsin diye. Arz taleple fiyatlar oluşuyor. Özellikle bozulabilir ürünlerde bir fiyat garantisi sistemi henüz ülkemizde yok. Bunu yaratmak için de dediğim gibi yapısal yaklaşımlara ihtiyaç var. Bizim en büyük eksikliklerimizden bir tanesi de birlikte hareket etmeyi çok beceremiyoruz. Yani üreticinin birlikte hareket etmesini sağlayamıyoruz. Maliyetleri düşürmenin yolu da birlikte hareket etmelerinden geçiyor. Yani birlikte tedarik sağlamalarından, birlikte depolama, paketleme yapmalarından ve birlikte pazarlık gücünü oluşturmalarından geçiyor. Destek ve teşviklerde belki de bu birlikte hareket etmeyi özendirecek, birlikte hareket etmeyi teşvik edecek şekilde desteklerin verilmesi, tarımsal örgütlenmenin de gelişmesine neden olur" dedi.

UKRAYNA'YA ANTİDAMPİNG BAŞVURUSU

Ukrayna'nın ciddi bölümü Antalya'dan olmak üzere Türkiye'den domates ve salatalık ihracatına uygulamaya başladığı antidamping kararına yönelik henüz gelişme olmadığını açıklayan Çandır, “Biz hemen o olay meydana geldiğinde Antalya'nın, Türkiye'nin ihracatıyla ilgili verilerle olayın bütün içeriğini yazarak, ilgili bakanlıklara talepte bulunduk. Hatta geçtiğimiz günlerde Zelenski Türkiye'ye geldiğinde onu da ifade etmeye çaba sarf ettik. Henüz aşmış değiliz o konuyu. Orada bir güç bu ürünlere baskı yaparak başka bir ülkeden ya da kendi ithalatçısının önünü açmaya çalışıyor. Biraz politiksel. Ülkeler arasında ilişkiler üstünde" diye konuştu.

GÜNDEMİN BAŞINDAKİ KONU 'SU'

Tarımsal üretimde yaşanmaya başlanan su sorununa da değinen ATB Başkanı Çandır, “Gündemimizdeki konunun başında su geliyor. Bir de bu COP31 Antalya'da yapılacak. Onunla ilgili de biz özellikle su tüketiminden başlayarak Antalya'nın çevre değerlerini öne alacağımız bir dönem olmasını hedefliyoruz. Onun için çaba sarf edeceğiz. Antalya akan şelaleleriyle akarsularıyla su zengini bir yer imajı gibi çizse de şu anda su stresi altında bir şehir. Özellikle tarım, turizm bu suyu ciddi ölçüde tüketiyor. Bunun farkındalığını artırmamız gerekiyor. Çünkü 'Su yoksa Antalya yok' demek lazım. Özellikle depolama vesaire konularında kurumlar bir öneri şeklinde çalışmalı ve yağmur suyu hasadıyla ilgili devlet destek vermeli" dedi.

SU HASADI ANTALYA'DA ÖZELLİKLE YAPILMALI

Su hasadının Antalya'da özellikle gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade eden ATB Başkanı Çandır, “Özellikle örtü altı üretimi ya da kamu binalarından başlayarak yağmurun yağdığı dönemlerde hasadı gerçekleştirerek, onu diğer dönemlerde kullanmamız gerekiyor. Tabii bu arada başka unsurlar da var. Turizm sektörü de bu konuda çalışıyor. Her bir odanın günlük su tüketiminin 1,5 ton olduğunu biliyoruz. Orada gri suyu tekrar döndürmek, yani kullanılan suyu tekrar kullanır hale getirmek, hatta deniz suyunu arıtan sistemleri artık gündemimize almak gibi geniş bir farkındalık yaratmayı hedefliyoruz bu dönemde. Çevre ve su konusu bizim gelecek nesillere aktaracağımız önemli bir sorun olmasın diye çaba sarf etmemiz lazım" diye konuştu.

TARIMDA ÜRÜN DESENİ

Türkiye'nin birçok yerinde su sorunu yaşandığını da dile getiren Çandır, “Özellikle sulama rejimimiz sağlıklı olmadığı için sondaj kuyuları artık dibin dibine inmeye başladı. 'Tarımı konuşurken ürün desenini de buna göre tasarlamamız gerekir' derken altını çizmeye çalıştığımız konu su ihtiyacına göre ürünleri tespit etmemiz lazım. Tabii sadece su değil, Antalya olarak Antalya'nın bütün doğasına da sahip olmamız gerekiyor. Antalya son 40-50 yılında marka yaratmış bir şehir değil. En büyük markalarımız tarihi eserlerimiz ya da doğal güzelliklerimiz. Ama işte imar planlarıyla, plansız yol açmalarla, niteliği yüksek olmayan madenler için dağlarımızı kazmakla bu doğaya tahribat veriyoruz. Bunların önüne geçmemiz lazım. Biz tabii burada özel teşebbüsü suçlamıyoruz. Ona izin verenlerin yani taş ve maden ocakları için. Antalya gibi bir doğası da var olmuş yere izin verenlerin burayı daha iyi incelemeleri lazım" dedi.

ORGANİZE TARIM BÖLGESİ İÇİN YER ARANIYOR

Antalya'da organize tarım bölgesi kurulmasına yönelik çalışma başlattıklarını açıklayan Ali Çandır, bununla ilgili fizibilite raporunu tamamladıklarını ve yer bulmaya çalıştıklarını söyledi. Ayrıca Elmalı-Korkuteli bölgesinde de lisanslı depo yapmak için sektörle yer arayışında olduklarını belirten Çandır, boş hazine arazilerine yönelik uzun yıllardır envanter talebinde bulunduklarını ve tarım arazisi üretmekte zorlandıklarını dile getirdi.

TARIM ARAZİLERİ RİSK ALTINDA

Çandır, “Zorlanırken mevcut tarım arazilerimiz de risk altında. Şehrin yapılanması yatay devam ediyor. Altınova eskiden tamamen üretim bölgesiydi. Serik üretim bölgesiydi. Şimdi artık imarla inşaatlar seraları, üretim alanlarını yok ediyor. Antalya özelinde söylemek gerekirse uzunca bir süredir Antalya suyun akışına giden bir şehir niteliğinde, kendiliğinden, işte doğal güzellikleriyle, iş dünyasının becerisiyle, kamunun aktifliğiyle bir suyun akışında yol bulmaya çalışıyor. Genel anlamda biz eskiden krizlerde hep Antalya olarak Türkiye küçülürken hep büyüyerek çıkmıştık. Çünkü dışa açık, ihracat yapan, turist ağırlayan bir ildik. Son iki dönemdir kurdaki baskıdan kaynaklı bu özelliğimiz de kayboldu. Antalya'nın aslında yeniden yapılanmaya ihtiyacı var" diye konuştu.

ESKİ BİNALAR YENİLENMELİ

Antalya'da artık ekonomik ömrünü bitirmiş binaların yıkılıp yenilenmesi gerektiğini söyleyen Çandır, “Sağlıklı planlama yapmamız gereken bir dönemdeyiz. Şu anda eğer yerel yönetim, kamu insanlara barınacak yer üretemiyorsa insanlar doğal olarak gözlerini bizim tarım topraklarımıza dikiyor. Kamunun arazi üretiyor olması lazım. Bunu yaparken de yatay genişleme yerine ekonomik ömrünü bitirmiş yerleri yıkıp, yeniden yapıp insanların konaklama ihtiyacını ya da iş yeri ihtiyacını çözmesi gerekiyor. Son 3-5 yıldır Antalya yüzde 7 civarında göç almış. Bazen bundan şikayetçi oluyoruz ama göçü yönetebilirseniz aslında o kente katkı sağlarsınız. Bu insanların da konaklama sorunu var. Şimdi baktığımızda organize sanayimizdeki iş insanlarımız, otelcilerimiz çalıştırdıkları insanların konaklama sorunu olduğu için lojman yeri aradıklarında da ister istemez tarım topraklarına bakıyor. Ama bunları kamunun bence tarım topraklarını etkilemeyecek şekilde planlama şansı var. Antalya'nın yeni bir bakış açısına ihtiyacı var diye düşünüyorum" dedi.

Kaynak: DHA