Antalya’nın geçmişi, tarih kitaplarında olduğu kadar halk arasında anlatılan efsanelerle de şekillenerek günümüze kadar geldi. Kentin kuruluşuna dair anlatılar zamanla zenginleşerek halk kültürünün ayrılmaz bir parçası oldu. İşte bu efsanelerden en çok bilinen ve sevilenlerinden biri de Antalya’nın nasıl kurulduğunu bizlere anlatıyor. Yaklaşık iki bin yıl önce, Bergama Krallığı'nın güçlü hükümdarlarından II. Attalos, hayatının son dönemlerinde emeklilik günlerini geçirebileceği huzurlu, güzel ve doğayla iç içe bir yer arıyor. Ancak kral bu görevi doğrudan kendisi üstlenmiyor ve güvendiği komutanlarını ve keşif birliklerini huzuruna çağırarak onlara "Gidin, bana yeryüzünün cenneti olacak bir yer bulun" diyor. Krallarının bu isteğini yerine getirmek için yollara düşen komutanlar ve akıncılar, içten içe böyle bir yerin var olup olmadığından emin olmasalar da, görevlerinin kutsallığını biliyor. Ellerinden gelenin en iyisini yapmaya karar çalışan akıncılar, günlerce, belki de haftalarca süren uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkıyor. Dağlar aşılıyor, vadiler geçiliyor, birçok farklı yer görülüyor. Ancak içlerinden hiçbiri, kralın düşlediği ‘cennet’ tarifine tam olarak uymuyor.
Tablo gibi manzara
Bir gün, Toros Dağları'nın eteklerine geldiklerinde, ‘Çubuk Boğazı’ olarak bilinen geçitten ilerleyip geniş bir açıklığa ulaşan komutanlar ve akıncılar, karşılarında masmavi Akdeniz serilirken, yeşil ovayla birleşen adeta tablo gibi bir manzarayla karşılaşıyor. Dağların, ormanların ve denizin buluştuğu bu yer, sadece doğa güzelliğiyle değil, aynı zamanda havasıyla, iklimiyle ve bereketli topraklarıyla da oldukça büyüleyici bir atmosfer yaratıyor. Akıncılar, işte o an kralın aradığı yeri bulduklarını hissediyor ve vakit kaybetmeden Bergama’ya dönüp Kral II. Attalos’un huzuruna çıkıyor. Heyecan ve hayranlık içinde, ‘Ey yüce kralımız, istediğiniz gibi bir yer bulduk. Orası yeryüzünün cenneti’ diyerek gördüklerini anlatıyor. Merakı iyice artan Kral Attalos, bu güzelliği kendi gözleriyle görmek istiyor ve yanına ordusunu ve danışmanlarını da alarak hemen yola çıkıyor.
‘Yeryüzünün cenneti’
Günler sonra, komutanlarının sözünü ettiği yere ulaştığında Kral Attalos ise gördükleri karşısında adeta büyüleniyor. Manzaranın ihtişamı, doğanın cömertliği, denizin enginliği karşısında derin bir nefes alır ve hayranlık içinde "Evet, burası yeryüzünün cenneti" sözlerini söylüyor. Bu sözlerden sonra derhal emir vererek, “Bu güzel topraklarda büyük ve görkemli bir şehir kurulacaktır’ diyor. Kent kısa sürede inşa edilerek kralın onuruna kente ‘Attalia’ adı veriliyor. Daha sonra gelen uygarlıkların ve Türklerin sırayla ‘Stelia, Stalya, Adalya’ şeklinde değiştirdikleri adı bugünkü adıyla ‘Antalya’ oluyor.