Konyaaltı Sanayici ve İş İnsanları Derneği (KONYSİAD) Şubat ayı olağan toplantısını Su Otel'de gerçekleştirdi. 'Denizimizin Geleceği-Fırsatlar, Tehditler ve Çözümler' konusunun masaya yatırıldığı toplantının konukları Bölge Liman Başkanı Muhammed Alper Keçeli, Deniz Ticaret Odası Başkanı Ahmet Çetin ve Su Ürünleri Mühendisi (Kayyum) Erkan Biçer oldu. KONYSİAD Üyesi Ali Buldu'nun moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda konuşan KONYSİAD Başkanı İlhami Kaplan, herkesin Ramazan ayını şimdiden kutlayarak söze başladı. Kaplan, Antalya'ya değer katan denizlerin de konuşulması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu: "Antalya çok şanslı böyle bir Vali'ye sahip olduğu için. Konyaaltı Belediye başkanımızın ve diğer başkanların da katıldığı bir dizi toplantı yapıldı. Vahşice büyüyen küçük işletmeler artık denizin içine kadar işgallerini yaşamaya başladık ve burada yöre halkı maalesef denize girmekte dahi zorlanmaya başladı. Zaten çok mağduruz. Biz bu derneği kurduğumuz zaman sahiller Konyaaltı Belediyesi'nde aitti. Buradan kazanılan katma değer Konyaaltı halkının menfaatleri için kullanılıyordu ama dönemin siyasi iradesinin vermiş olduğu karar neticesinde burası Büyükşehir’e bağlandı. Biz sadece Konyaaltı'na gelen turistlerin veya kent insanının eleştirilerinde, 'Siz Konyaaltı'nı şöyle kullanıyorsunuz' diye eleştiriye sahibiz. Umarım buradan gelen katma değer Konyaaltı'nın gelişimine dönüşür ve hepimize katkı sağlar. Hepimizin bildiği gibi denizler yadsıyamayacağımız bir güce sahip. Deniz gücü uluslararası politikalar başta olmak üzere ülkenin ticari etkinliğine de değerli katkılar sağlayan bir mekanizmaya sahip. Bu mekanizmayı kontrol edebilen veya yönlendirebilen ülkeler deniz ticareti, ulaşım deniz turizmi ve güvenlik gibi birçok imkanı kullanıyor. Deniz gücünün oluşturduğu politik veya askeri gücün yanında ekonomik, kültürel ve sosyal imkanlara yön veren bir yapıyı kontrol altında tutabilmek uzun vadede kentin, ülkenin gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır. İhracat ve ithalat bağlı faaliyetlerde taşımacılık imkanı ticaret hacminin genişlemesi, gıda ürünleri ve turizm potansiyeli gibi diğer katkıları da sağlayacaktır."
Tekne imalatı vurgusu
Denizciliğin bir olgu olduğunu söyleyen Bölge Liman Başkanı Muhammed Alper Keçeli," Denizcilik, aslında turizm öncülü Antalya'da en destekleyici unsur. Antalya tarım şehirdir; balık çiftlikleri var, balıklarımız, barınaklarımız var. Denizcilik eğitimi veren üç kursumuz, yapılar da var. Her zaman Antalya'nın tarım ve turizm kenti olduğunu dile getiriyoruz. Ancak bunun yanında tekne imalatı da çok büyük bir endüstri. Bir yatın inşası esnasında en az 10 bine yakın aksesuar, parça yan sanayi olarak kullanılıyor. Zaten imalı zaten ciddi rakamlara bir endüstriyken bir de yan sanayiye destekleyen bir yarısı var. Bu şehrin endüstrisinde ilk sayacağımız ekonomik değer tekne imalatı. Tahmin ediyorum şu anda 250'ye yakın kızaklı tekne vardır Antalya'da. Bu neredeyse turizm, tarım kadar katkı sağlayan bir fonksiyonken adı çok fazla anılıyor. Çünkü biraz endüstriyel fonksiyonlar Antalya nazarında çok fazla tercih edilmiyor. Var olan ama gündeme gelmesi gereken bir konu. 1200 ticari tekne Antalya siciline kayıtlıyken, bu tekneleri bağlayabileceğimiz çok az bağlama yeri var. Reelde ciddi bir sorun var. Hemen bir alt yapı yatırımı yapılmalı. Antalya'da bir ikinci barınak yapılması dışında konuşulması gereken bir alt yapı yatırım çalışması yok ama reelde ciddi bir sorun var. Bu sorunun aşılması için de bir irade ve niyet gerekiyor" ifadelerini kullandı.
‘Marinaya ihtiyaç var’
Antalya Deniz Ticaret Odası Başkanı Ahmet Çetin bağımsız bir oda olmadıklarını genel merkezle koordineli bir şekilde hareket ettiklerini dile getirerek şunları kaydetti: "Antalya'nın en büyük sorunu yat, tekne yanaşma yerleri. Demre Barınağı'nın, Antalya'nın en büyük marinası olarak 25 Mayıs'ta açılışını yapılacak. Antalya' da 6 tane balıkçı barınağımız var. 7 tane de Demre'ye birlikte marinamız oluyor. 640 km sahilde yeterli mi? Değil. Antalya 2019 yılında deniz turizminde rekor sayıda taşımacılık yaptık. Onun için Antalya'nın doğusunda çok büyük bir problem var. Antalya'daki tekneleri yüzde 80-90'ı günübirlik tekneler. Manavgat'ta da şu anda kaçak tekneler devam ediyor. O yüzden balıkçı barınaklarımız Antalya'da balık ihtiyacının binde 3'ünü karşılıyor. Tabi Antalya Turizmi daha da geliştikçe, ihtiyaç da oldukça balıkçı barınaklarımız marina yerine dönüştü. Yani bir ticari alan oluştu orada. Balıkçıların olduğu yerde biz ticari teknelerimizi barındıyoruz. Dolayısıyla balıkçılık ticari bir iş. Antalya'nın merkezinde 45 tane balıkçı var ama tekne taşımacılığı olarak balıkçı barınağını kullanıyoruz. Marina yeterli değil; Kaleiçi yeterli değil. Antalya'ya bir tane daha bir marina, yat yanaşma yeri gibi bir yer yapılması zaruridir. Özellikle Alanya ve Manavgat tarafında bir tane daha marina yapılması gereklidir. Onun için çalışıyoruz."
‘Devletin kontrolü altında’
Şu anda Antalya Balıkçı Barınağı'na kayyum olarak atanan Su Ürünleri Mühendisi (Kayyum) Erkan Biçer ise Antalya Balıkçı Barınağı'nın1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve Balıkçı Barınaklara Yönetmeliği kapsamında yönetilen bir kıyı olduğunu ifade ederek şu şekilde konuştu: "Bu yönetmelik kapsamında İl Müdürlüğümüz tarafından Antalya Balıkçı Barınağı kiraya verildi. Mevzuat kapsamında da gerekli denetimleri yapıldı. Kiraya verilirken 1160 Sayılı Kooperatif Kanunu'na tabi olan iki tane kooperatifimiz var Antalya'da. Bu iki kooperatif kıyı yapısını kiraladı ve daha sonra faaliyetlerine başladı. Şimdi devletimizin organları bu tür faaliyetleri denetliyor. Bizim Tarım İl Müdürlüğümüz bünyesinde Kırsal Kalkınma Destekleme Şube Müdürlüğü ve Su ürünleri Şube Müdürlüğü var. Her iki müdür kendi mevzuatı kapsamında bu bölümle ilgili denetimleri yaptı. Uzun yıllardan beridir sürekli yapılıyor. Bütün her şey devletin kontrolü altında."
‘Operasyon bizimmiş gibi algılandı’
"Bu süreç içerisinde ilgili mevzuatlar kapsamında yerel denetimde hususlar oldu. Bu konuda bizim yaptığımız denetimler esnasında bakanlık tarafından yapılan denetimler var. Kooperatifi işleyişindeki yapması gereken işlerle ilgili sıkıntılar vardı. Bunlar rapor edildi. Bu kooperatiflere belli bir süre verildi. Bu kooperatiflere bu süre içerisinde eksiklikleri yerine getirmediği için kooperatif Kanunu’nun 90. maddesi gereği Bakanlık buraya el koydu. Bu yöneten-yönetilen şeklinde ileride kamusal zarar oluşturabileceğinden dolayı oraya müdahale etti. Daha sonra da Medeni Kanun kapsamında mahkeme kararıyla kayyum ataması yapıldı. Burası şeffaf bir şekilde yönetilerek yine genel kurula hızlı bir şekilde götürülecek durumda teslim edildi bize. Biz şu anda Kooperatif Kanunu kapsamında buranın yönetimini devraldık ve genel kurula götürecek şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizim buraya görevlendirilmemizin zamanı biraz sıkıntılı oldu. Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yürütülen bir operasyonun arkasına bu işlemler oldu. Sanki operasyonla bağlantılıymış gibi algılandı ama bizim görevlendirme açısından o operasyonla ilgimiz yok. O konuyla ilgili kolluk kuvvetleri ilgili çalışmaları yapıyor. Bizim kayyum konusu o operasyonla alakalı değil,işleyişimizle ilgili."