Türkiye, son yıllarda obezite ve Tip-2 Diyabet (T2D) oranlarındaki ürkütücü artışla küresel sağlık örgütlerinin kırmızı alarm listesinde yer alıyor. Eskiden daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinen T2D'nin artık ergenlik çağındaki çocuklarda dahi görülmesi, sorunun temeline inilmesi gerektiğini gösteriyor: Geleneksel beslenme kültürümüzün dönüşümü. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanları, Türk toplumunun genetik olarak diyabete yatkın olduğunu ancak bu yatkınlığın, son 20 yılda hızla değişen gıda alışkanlıkları ve artan hareketsizlikle patlama noktasına ulaştığını belirtiyor.
Endüstriyel beslenmeye geçiş
Geleneksel Anadolu ve Akdeniz mutfağı; taze sebzeler, bakliyatlar, zeytinyağı ve tam tahıllar gibi koruyucu besinler açısından zengindi. Ancak hızla kentleşme, çalışan nüfusun artması ve gıda endüstrisinin yayılmasıyla bu tablo tamamen değişti. Sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar sofranın merkezine oturan beyaz ekmek, pirinç pilavı, makarna, börek ve şerbetli tatlıların aşırı tüketimi, kan şekerini sürekli yüksek tutarak insülin direncini kaçınılmaz hale getiriyor. Paketleme gıdalar, hazır çorbalar, soslar ve meyveli yoğurtlar gibi masum görünen ürünlerde kullanılan yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFCS) gibi endüstriyel şekerler, toplumu farkında olmadan yüksek glisemik yüke maruz bırakıyor. Misafir ağırlama, düğün, bayram gibi sosyal etkinliklerde ikram edilen aşırı yağlı ve tatlı yiyeceklerin normalleşmesi, sürekli kalori ve şeker yüklenmesine neden oluyor. Geleneksel olarak tüketilen ev yapımı turşu, yoğurt ve fermente gıdaların yerini, probiyotik değeri düşük, işlem görmüş market ürünlerinin alması bağırsak sağlığını bozarak metabolik sendrom riskini artırıyor.
Geleneğe dönüş ve erken tanı
Uzmanlar, bu gizli tehlikeyle mücadele etmenin yolunun kamusal bilinçlenmeden ve yaşam tarzı değişikliğinden geçtiğini belirtiyor. Atılması gereken acil adımlar. Okullarda ve kamusal alanlarda sağlıklı, geleneksel Türk mutfağına dönüşü teşvik eden beslenme eğitimlerinin zorunlu hale getirilmesi. Beyaz un, beyaz şeker ve rafine tahıl ürünlerinin tüketiminin kademeli olarak azaltılması. Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi. Özellikle ailesinde diyabet öyküsü bulunan ve fazla kilolu olan bireylerin düzenli olarak kan şekeri ve insülin direnci testlerini yaptırması. Sağlık otoriteleri, toplumun kendi beslenme mirasına sahip çıkarak, endüstriyel gıdalardan uzak durması ve hareketli yaşam tarzını benimsemesinin, diyabet krizini tersine çevirmedeki tek gerçek çözüm olduğunu yineliyor.





