Bir savaş sonrası… Evine dönmekte olan bir asker ailesini aradı:

“Anne, baba eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.”

“Memnuniyetle, O’nunla tanışmak isteriz”, diye cevapladılar.

Oğulları “Bilmeniz gereken bir şey daha var.” diye devam etti. “Arkadaşım savaşta ağır yaralandı, bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve O’nun gelip bizimle kalmasını istiyorum.”

“Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki O’nun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”

“Hayır. Anne,baba O’nun bizimle kalmasını istiyorum.”

“Oğlum.” dedi babası.

“Bizden ne istediğini bilmiyorsun. O’nun gibi özürlü biri bize korkunç yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin.O kendi başının çaresine bakacaktır.” Oğlu o anda telefonu kapattı.

Ailesi O’ndan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu.

Üzüntü dolu anne-baba hemen olayın olduğu yere gittiler ve oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.

Anne-baba oğullarını hemen tanıdılar yalnız bilmedikleri bir şeyi de öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bacağı vardı…

 

Beklenmedik ve istenmedik bir zamanda engelli olmuştu asker. Yaşamın içinde var olan ve herkesin karşılaşabileceği bir durumdu.

Toplumumuzda ve dünyada birçok engelli var. Bunların içerisinde bazıları yaşama katılmış, ya da katılmaları için yardım sağlanıyor Bazıları da, yaşamdan ve yaşama hakkından tamamıyla soyutlanmış bir durumda, evlerinde her türlü teknolojiden ve yaşam hakkından yoksun bir şekilde, yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.

Engellilerin yaşadıkları hayatı ve dünyayı anlamak için, şöyle bir gözlerinizi kapayın ve düşünün …

Muhakkak bunun sonucunda yüreğinizde bir cevap olacaktır. Gerçi anlatmakla görerek yaşamak arasındaki farkı, yaşayarak anlamak gerekir. Engellilerin bu hayatta yaşadıkları sıkıntıları anlamak için, bir engelli yakını ya da engelli olmak gerekmemeli aslında. Şöyle; bir günü kendinize ayırın…

Örneğin; tekerlekli sandalyeye bağımlı olan bir engellinin karşılaşabileceği, birçok sorun sayabilirim sizlere.
Eğer bir apartman dairesinde yüksek katlardan birinde oturuyorsa merdivenlerden aşağıya inebilmesi için başkalarına muhtaçtır. Sonra eğer tekerlekli sandalyesi akülü değilse başlar ilk kırgınlıkları ve yorgunlukları.

Yol boyunca kaldırımlardaki çıkıntılar ve çöküntüler canını acıtır her seferinde. Hele birde yağmur sularının akması için konulan mazgallara, sandalyenin tekerlekleri girerse değmeyin çilesine. Herhangi bir kaldırıma istediği yerden veya başka bir yerden çıkamaz. Yani, yaya kaldırımları onların dostları değildir.

Birçok sokak, cadde, hastane, arkadaşının evi, cafe, otobüsler, üst ve alt geçitler, tren istasyonları ve daha birçok şey onların dostları değildir
Bir doktora gitse bile, asansörü olmayan hastanede üst katlara çıkamaz. Asansörü olan hastanelerde ise, sağlıklı kişiler gördükleri halde, öncelikle kendileri binmek isterler.
Her engellinin aynı imkan ve aynı yaşamı olmuyor Yaşam standartları iyi olanlar, bir nebzede olsa, hayata tutunmaya çalışıyorlar.

Ama, yaşam standardı iyi olmayan bir engelli, engelinde engeliyle karşılaşıyor. Böylece, bedensel engeline duygu engeli de ekleniyor. Yol boyunca giderken birçok meraklı bakış belki canını acıtıyor. Hepimiz unutuyoruz, yarının neler getireceğini. Bundan bi haber yaşıyoruz
Bu güzel yaşanası yeryüzünde, engellileri neden daha bir engelli konumuna düşürüyoruz.

Lütfen engellilere birer engel daha koymayalım, yaşamlarını sürdürmeleri için yardımcı olalım.