AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. AK Parti Sözcüsü Çelik ise MYK Toplantısı’na ilişkin partisinin Genel Merkez binasında basın açıklaması yaptı.
"Cumhurbaşkanı’mızın yeni Anayasa konusunda verdiği mesaj da nettir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa konusunda verdiği mesajın net olduğunu söyleyen Çelik, "Bu bütün siyaset insanlarının, bütün devlet adamlarının, devlet insanlarının gelecek nesillere olan bir borcudur. O sebeple bunun da hassasiyetle yerine getirilmesi konusunda partimiz çalışmalarını sürdürüyor. Bu konuda da bir heyetimiz var. Bu heyetimiz düzenli toplantılar yaparak yeni anayasa konusundaki politik tutum belgemizi tamamlama aşamasına geldi" ifadelerini kullandı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırıların yıl dönümüne ilişkin konuşan Çelik, 5 Ekim’de İstanbul’da ve çeşitli illerde bu duruma karşı sokağa çıkan herkesi tebrik etti.
"Netanyahu hükümetinin barbarlığının, hukuk tanımazlığının bir göstergesi olarak bir kere daha kayda geçmiştir"
Küresel Sumud Filosu’nda yer alan ve İsrail tarafından alıkonulan Türk vatandaşların Türkiye’ye getirildiğini hatırlatan Çelik, "Bunların karşı karşıya kaldığı muamele uluslararası hukuk açısından suçtur. Bu Netenyahu Hükümetinin barbarlığının hukuk tanımazlığının bir göstergesi olarak bir kere daha kayda geçmiştir. Bunların her alanda zorbalık, barbarlık, katliam dışında bir iş bilmediği bütün insanlığın önüne bu ajandayı dayatmaya çalıştığı bir kere daha görüldü. Dünyanın çeşitli milletlerinden kendi vatandaşlarımızın da içinde olduğu bu filo, Gazze’ye açlığı bir soykırım olarak dayatan bu insanlık dışı muameleye karşı insani değerleri, insan haysiyetini korumak üzere ortaya çıkmış bir iradedir. Günün sonunda fiziken engellenseler de Gazze’nin mesajını tüm dünyaya duyurarak amacına ulaşan bir eylem yapmışlardır" değerlendirmesinde bulundu.
Gazze’de şeridine uygulanan yasa dışı ablukayı delmek ve insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Özgürlük Filosu’na İsrail tarafından müdahale edildiğine değinen Çelik, "TBMM üyesi değerli milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş değerli aktivistleri İsrail her zamanki barbarlığıyla kaçırdı, alıkoyuyor. Bunu bir kere daha lanetliyoruz. Bir kere daha hukuksuzluğun ilanıdır. Bir kere daha Netanyahu hükümetinin insani olan, medeni olan her şeye karşı düşmanlığın ilanıdır. Milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı ve o filoda bulunan insanlık ittifakının bütün üyelerini derhal serbest bırakmalıdırlar. Bu işledikleri suçların hepsi eninde sonunda hesabı sorulacak suçlardır" dedi.
"Filistin Devleti’nin tanıyan devletlerin sayısının artması büyük bir sevinç kaynağıdır"
Çelik, bazı ülkelerin İsrail saldırılarının başlamasının yıl dönümünde İsrail bayrağı dalgalandırması ve destek açıklaması gerçekleştirmesini tarihten ders alınmamış bir yaklaşım olarak değerlendirerek, "Bunların hepsi aslında soykırım sürecine destek veren imzalar olarak tarihe düşülmüş notlardır. Bunun karşısında Cumhurbaşkanımızın aylardır, yıllardır yaptığı çağrıyla mutabık bir şekilde Filistin Devleti’ni tanıyan, Filistin Devleti’nin bağımsız, hür, başkenti Doğu Kudüs toprak bütünlüğüne sahip bir şekilde var olması gerektiğini ifade eden devletlerin sayısının artması da büyük bir sevinç kaynağıdır" şeklinde konuştu.
"Netanyahu kendi kişisel kaderini daha çok katliam yapmaya bağlamış bir figür olarak hareket ediyor"
Mısır’da gerçekleştirilen barış görüşmelerine de değinen AK Parti Sözcüsü Çelik, "Başkan Trump’ın planı çerçevesinde ateşkesinin sağlanması daha sonra da kalıcı barışa geçirmesiyle ilgili sürecin yol haritası üzerine çalışılıyor. Türkiye’de o toplantıda, bu plan ortaya çıktığı andan itibaren Hamas’ın barış odaklı ve diplomasi boyutu son derece güçlü ve incelikli cevabının takdire şayan olduğunu ifade etmek isteriz. Başkan Trump’ın ateşkesin ve barışın sağlanmasıyla ilgili başlattığı girişim çerçevesinde Hamas barıştan, ateşkesten ve diplomasiden yana olduğunu, hem bu soykırım katliamının bitmesi gerektiğini hem de bu çatışmaların bitmesi gerektiğini ifade eden gayet iyi kurgulanmış bir cevap yayınladı. Bunun hayata geçmesi için fırsat verilmesi gerekiyor. Hamas’ın evet cevabından hemen sonra İsrail’in Gazze’ye en yoğun bombardımanları gerçekleştirerek daha çok sayıda çocuk ve kadını öldürmesi aslında Netanyahu’nun barışa ve ateşkese düşman bir tutum içerisinde olduğunu bir kere daha gösterdi. Netanyahu kendi kişisel kaderini daha çok katliam yapmaya bağlamış bir figür olarak hareket ediyor" dedi.
"Filistin sadece Filistinliler tarafından yönetilebilir"
Barış planı üzerinde konuşulduğu bu süreçte İsrail’in, Filistinlilerin Gazze ve Batı Şeria’daki statüleriyle ilgili yaklaşımların son derece sinsi ve tehlikeli altyazılar içerdiğini söyleyen Çelik, "Ateşkesin ve barışın kalıcı olabilmesi için herhangi bir şekilde Filistinlilerin kendi vatanlarından sürgün edilmesi gibi bir seçenek söz konusu olamaz. Bu en önemli konulardan bir tanesidir. Bunun kadar önemli bir konu da Filistinlilerin Filistinliler tarafından yönetilmesidir. Filistin’in ve Filistinlilerin, Filistinliler tarafından yönetilmesi dışındaki seçeneklerin her biri aslında Netanyahu’nun katliamcı politikasına hizmet etmekten başka herhangi bir işe yaramayacak. O sebeple Gazzeliler başta olmak üzere bütün Filistinliler kendi vatanlarında yaşamalılar. Hiçbir sürgün muamelesiyle karşı karşıya kalmaları kabul edilemez. Filistin ve Filistinliler sadece Filistinliler tarafından yönetilebilir" ifadelerine yer verdi.
Mısır’daki barış müzakerelerinin belli bir aşamaya geldiğini kaydeden Çelik, ateşkese hızlıca ulaşılması sonucunda Gazze’ye gidecek olan bütün yardımların ilk adımda engelsiz bir şekilde gitmesinin önünü açacağını söyledi.
"Devletimizin kurumları teyakkuz halindedir"
Bazı devletlerin ’Terörsüz Türkiye’ sürecini sabote etmeye çalıştığını net bir şekilde gördüklerini dile getiren Çelik, "Devletimizin kurumları teyakkuz halindedir. Cumhurbaşkanımızın talimatları her türlü sabotaja, süreci akamete uğratmaya çalışan her türlü girişime karşı net talimatlarla kurumlarımızı görevlendirmiştir. Bu çerçevede sürecin kendi ritmi içerisinde kendi takvimi içerisinde hassasiyetle sürmesi gerektiğini belirtiyoruz. Burada esas mevzumuz terör örgütü PKK’nın feshi ve silahların tamamen ortadan kalkmasıdır. Bunu da daha önce ifade ettik. Bütün unsur, şube ve uzantılarıyla ve bütün boyutlarıyla bunun gerçekleşmesi gerekir" şeklinde konuştu.
‘Fesih ifadesinin altının somut olarak dolması gerekir’
"Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki komisyon Yüce Meclisi’nin iradesi adına PKK’nın fesih ve silahların bırakılması süreci için gerekli dayanakları oluşturan bir yaklaşım gösteriyor" ifadelerini kullanan Çelik, "Silahların bırakılmasının kesintisiz bir süreç olarak devam etmesi gerekir. Fesih ifadesinin altının somut olarak dolması gerekir. Dolayısıyla burada kilit olarak hem siyasetin bakacağı alan hem güvenlik kurumlarının bakacağı alan silahların bırakılması sürecinin kesintisiz net ve sahada teyit edilecek bir şekilde devam edip etmediğidir. Bu durum fiilen devam ettiği müddetçe silahların bırakılması ve fesih sürecinin fiilen hayata geçmesi bu durumda atılacak adımlar için bu hayata geçme gerçekleştikten sonra bu teyit edildikten sonra Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla devlet iradesi tamdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin ifadeleriyle Cumhur İttifakı’nın iradesi tamdır. Meclisteki komisyonun iradesi şimdiye kadar yapılan çalışmalar çerçevesinde tamdır. Dolayısıyla silahların bırakması bırakılması sürecinin ve tamamen bu meselenin gündemden çıkması sürecinin kesintisi bir biçimde devam etmesi ve fiilen sonuçlanmış olması ve güvenlik kurumları tarafından da teyidinin gerçekleşmesi gerekir" diye konuştu.
"Muhalefet partilerinin herhangi bir konuda tutarlı, ele alınabilecek iki paragraf bile görüşünün olmadığı görüldü"
Çelik, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Muhalefet partilerinin komisyonla ilgili yapılacak yasal düzenlemeler ve Suriye politikası konusunda AK Parti ve MHP arasında görüş farklılıkları bulunduğu iddialarına ilişkin soru üzerine Çelik, "Muhalefet kendi dinamikleriyle kendi tezleriyle yol alamayınca umudunu Cumhur İttifakı içerisinde bir çatlak var mı, Cumhur İttifakı içerisinde politik bir çelişki var mı gibi durumlara bağlıyor. Türkiye bütün bu süreçte bölgede bu kadar olay olurken ve burada Türkiye büyük bir kriz tablosunun içerisinde istikrarlı bir şekilde yönetilirken ve bütün bu krizlere karşı etkili cevaplar geliştirirken muhalefet partilerinin herhangi bir konuda tutarlı, ele alınabilecek iki paragraf bile görüşünün olmadığı görüldü. Ya görüş olarak iktidarımızın zaten yaptığı şeyleri söylüyorlar, ya da bunun dışında bir takım hiçbir şekilde siyaseten Türkiye’ye yol aldırmayacak meseleler konusundaki Türkiye’nin iradesini net bir şekilde göstermeyecek alanlarda şeyler söylüyorlar" cevabını verdi.
"Herhangi bir şekilde politik farklılığı politik çelişki olarak görmedik"
Cumhur İttifakı’nın içerisinde ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşma konundaki güç birliği konusunda herhangi bir şekilde bir zayıflamanın söz konusu olmayacağını söyleyen Çelik, "Bu güç birliği Cumhurbaşkanımızın iradesiyle ve Bahçeli’nin iradesiyle devam edecek ve daha da güçlenecek. Nihayetinde Cumhur İttifakı bir ittifak. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi iki ayrı siyasi parti. Gelenekleri farklı, siyasi olarak atıf yaptıkları düşünsel değerlerde çeşitli şekilde farklı gelenekler söz konusu olabilir. Dolayısıyla gerek bazı yasalarla ilgili olarak gerek bazı süreçlerle ilgili olarak hemen birçok konu gözümüzün önüne gelebilir. Bu muhalefet partilerinin bahsettiği siyasi bir takım farklılıklar olabilir. Biz hiçbir şekilde bu farklılıkların bir politik çatlağa dönüşmesine müsaade etmedik. Cumhurbaşkanımızın talimatı bu şekildedir. Herhangi bir şekilde politik farklılığı politik çelişki olarak da görmedik" ifadelerini kullandı.
"Şu ana kadar SDG’nin 10 Mart anlaşmasının maddelerini yerine getirmekle ilgili attığı hiçbir adım yoktur"
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın SDG ile temas için Haseke’ye gerçekleştirdiği ziyaretin sorulması üzerine Çelik, "Bizim için görüşmenin niteliği ve içeriği önemlidir. Burada SDG’nin 10 Mart mutabakatına uyması ve Suriye’de tek devlet, tek ordu ilkesine dönük doğru bir yaklaşım üretmesi çerçevesinde bir takım görüşler SDG’ye aktarılıyorsa bu görüşmeleri biz olumlu karşılarız. Ama bunun dışında bir yaklaşım olursa tabii ki olumlu bulmayız. Örneğin daha öncesinde Büyükelçi’nin 10 Mart anlaşmasına uyulmasıyla ilgili Suriye’de tek devlet ilkesinin var olmasıyla ilgili yaklaşımları söz konusu oldu, bunlar olumludur. Ama bütün bu süreç devam ederken SDG bir şekilde 10 Mart anlaşmasından firar etmek için özerklik, federasyon gibi konuları gündeme getirirken herhangi bir şekilde de müttefik devletlerden o olmasa da onun bir tık altı olabilir gibisinden yaklaşımları da olumlu bulmayız. Orada bir 10 Mart anlaşması var, bu anlaşmayı SDG’de imzalamış ve SDG belli bir tarih içerisinde bunu gerçekleştireceğini söylemiş. Şu ana kadar SDG’nin 10 Mart anlaşmasının maddelerini yerine getirmekle ilgili attığı hiçbir adım yoktur. Anlaşma kağıt üzerinde kalmamalıdır" ifadelerine yer verdi.
"Kriz çıkarma faaliyetinin müellifi Cumhuriyet Halk Partisi’dir"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dün partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik sarf ettiği sözlerin sorulması üzerine Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin siyasi meşruiyet gündemiyle ilgili yaptığı açıklamalar gerçekten birer manifesto niteliğindedir. Bu açıklamalar Sayın Özgür Özel’in siyasi meşruiyet konusunda alfabe düzeyinde bile bir bilgisi olmadığının beyanıdır. Siyasi rekabet edebilirsiniz, farklı siyasi partiler olabilirsiniz. Ama farklılıklarınıza rağmen sonuçta bir siyasi meşruiyet alanı vardır. Bir devlet meşruiyeti alanı vardır. Hepimizin bütün siyasi partilerin var olduğu alan milletin verdiği yetki ve anayasal düzendir. Şimdi siz kendi kendinize halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanımız şimdiye kadar girdiği her seçimde her seçimde doğrudan demokratik yarışa girerek sonuç almış Cumhurbaşkanımızı siyasi olarak gayrimeşru ilan etmeye kalkıyorsunuz. ‘AK Parti seçimi kaybedince kriz çıkardı’ diyor ya seçimi kaybedince kriz çıkarmanın telif hakları CHP’ye aittir. Bunlar seçimi kaybedince Menderes’e, Özal’a, Demirel’e ve Erbakan’a diktatör demiştir. Yani bu kriz çıkarma faaliyetinin müellifi Cumhuriyet Halk Partisi’dir" değerlendirmesinde bulundu.
"Herhangi bir siyasi parti kendi spesifik ajandasını sürecinin tamamının ajandası zannetmemelidir"
Çelik, TBMM’de terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın lehine slogan atılmasının Terörsüz Türkiye sürecine zarar verip vermediğinin sorulması üzerine şu ifadeleri kullandı:
"Sürecin sahibi vatandaşlarımızdır. Bu süreci yürütenler ya da siyaset alanında yetki kullananlar millet iradesi sayesinde varız. Bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi budur ki bu konuda çok büyük hatalar yapıldığını görüyorum. Herhangi bir siyasi parti kendi spesifik ajandasını sürecin tamamının ajandası zannetmemelidir. Herhangi bir siyasi parti kendi özel ideolojik siyasi gündemini sürecin tamamının siyasi gündemi diye düşünmemelidir. Bu tip süreçlerde yüksek siyasi akıl ve gerçekten çözüm odaklı yaklaşım farklı siyasi partilerin ve farklı yaklaşımların sürece dönük entegre bir siyasi akıl üretmesini ve yine sürece dönük entegre bir siyasi söylem üretmesini gerekir. Ama siz hem ben sürece gireyim hem çözümden yana olayım. Ama ortak akıl ve ortak söylem dışında kendi dar söylemi ya da spesifik ajandamı sürecin ana rengi haline getirmeye çalışayım derseniz o zaman başka tartışmalar çıkar. Şimdi günün sonunda siyaset açısından baktığınızda bu meselelerin bu görüntülerin ortaya çıkması bu sürecin doğru ilerlemesine mi katkı sağlamıştır? Yoksa başka tartışmaların kapısını mı açmıştır? Onun için herkesin son derece sorumlu davranması gerekir. Süreçten odağımızı uzaklaştıracak. Vatandaşlarımızda haklı tepkiler oluşturacak bir takım yaklaşımlar içerisine girilmemesi gerekir."