İstanbul'da İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in saldırgan Semih Çelik tarafından öldürülmesi Antalya’da protesto edildi. Antalya Kadın Platformu, ülkede yaşanan bu tür vahşetlere dikkat çekmek amacıyla Attalos Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi. Olaylara tepki gösteren kadınlar, çeşitli pankartlarla vahşeti protesto etti. Grup adına konuşan Kadriye Tuğcu, “Bu topraklarda her gün ölüyor, tacize ya da tecavüze uğruyoruz. Katledilen, şiddete uğrayan her kadının sorumlusu iktidara geldiği günden beri kadın düşmanı politikaları ile hayatımızı kuşatmaya çalışan AKP’dir. Failleri cezasızlık politikaları ile ödüllendirip cesaretlendiren ‘erkek adaletin’ ellerinde kadınların kanı var. Her yer suç mahalli. Semih Çelik isimli erkek, 19 yaşında Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner adlı iki genç kadını, İstanbul’un ortasında katletti. Beyoğlu’nda bir kadını taciz eden iki erkek fail gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Tepkiler üzerine tutuklandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, katledilen kadınların ardından ‘sıfır tolerans’ diyor. Buradan soruyoruz, İstanbul Sözleşmesini feshedip 6284 sayılı yasayı tartışmaya açmak failleri cezasızlıkla ödüllendirmek mi sizin sıfır tolerans dediğiniz? Kadınların nasıl doğum yapacağına müdahale edip bedenlerini denetim altına almaya çalışmak mı? Siz konuştukça biz ölüyoruz” diye konuştu.
Acı rakamları açıkladı
Kadriye Tuğcu, yaşanan kadın katliamlarına ilişkin şunları kaydetti: “2024 yılının ilk 8 ayında 261 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 164 kadının ölümü hala şüpheli. Sadece Eylül ayında 34 kadın öldürüldü. Eylül ayında öldürülen 34 kadının büyük bir kısmı boşanmak istediği, barışmayı, evlenmeyi ve ilişkiyi reddettiği için öldürüldü. Yine bu kadınların yaklaşık yüzde 80’i evinde öldürüldü. Yaşadığımız kentte Konyaaltı ilçesinde boşanmak üzere olduğu erkek tarafından evinde katledilen Fadim'in katiline yardım eden kişi serbest bırakıldı. Bu veriler kadınların çoğunlukla tanıdıkları ve hatta ailelerindeki erkekler tarafından öldürüldüğü gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır. ‘Kutsal aile’ diyerek kadınları ve çocukları hapsetmeye çalıştığınız ailenizde şiddet var, istismar var. Bu sayıların her geçen gün artmasının en önemli nedeni, ilişki içinde erkeklerin kadının rolüne yönelik çarpık, mülkiyetçi bakış açısının devlet ve adalet politikaları tarafından desteklenmesidir. Erkekler bu cinayetleri işlediklerinde caydırıcı cezalar almayacaklarını biliyor. Kadınlar da adalet mekanizmasının kendilerini korumadığını biliyor. Hukuken Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin ayrıldığına ilişkin beyanı anlam ifade etmese de toplum nezdinde bu çıkış erkek şiddeti önündeki barajı yıkan ve o günden bu yana hızla ve katlanarak artan kadın cinayetlerinin politik olduğunun en önemli kanıtıdır.”
‘Adalete inancımız kalmadı’
“Kadınların adalete inancı tamamen yok olmuştur. Bunun en önemli göstergesi salı günü Beyoğlu’nda iki kişi tarafından sokak ortasında yere yatırılarak taciz edilen genç kadının tacizcilerden şikayetçi olamamasıdır. Erkek şiddeti ve tacizi yaş ve sınır tanımamaktadır. Narin’in acısı hala tazeyken ve 90 haneli bir köyde bu cinayet aylardır çözüme kavuşmamışken bu kez de Osmaniye’de farklı yaşlardan 18 kişinin 14 yaşında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu haberiyle sarsıldık. Bu 18 kişi teşhis edilmiş olmasına rağmen, yine bu kişilerden sadece 10’u tutuklanmıştır. Kadınlar var olduklarından beri hakları için mücadele etmiştir. Bu ülkede kadınlar özgürce var olana kadar, bütün tacizciler, katiller ve işkenceciler hak ettikleri cezayı alana kadar kız kardeşlerimizle omuz omuza el ele mücadeleye devam edeceğiz. Tek bir adım bile geri adım atmayacağız. Cani, sapık, hasta münferit değil, devletin önlemediği erkek şiddeti. Ayşenur’un ve İkbal’in katili sadece Semih Çelik değil, kadın düşmanı AKP-MHP ittifakı da bu cinayetin suç ortağıdır. Öfkeliyiz, artık yeter. Yaşamak istiyoruz.”