Sevgili okurlarım bu hafta sizleri biraz düşünmeye davet ediyorum. Dün akşam bir yazı okudum ve çok etkilendim; Unutmayın ki insanlar kendilerini sevdikleri derecede sizi sevebilirler. Bu cümle beni saatlerce düşündürdü. Öz sevgi, aslında diğer insanlara verebildiğimiz sevgiyi mi etkiliyor, geçmişte deneyimlediğimiz duyguları bugüne mi taşıyoruz beraber düşünelim istiyorum.
     Sevgi her canlının en temel ihtiyaçlarından birisidir. Araştırmalar anne ve bebeğin iletişiminin henüz rahimde başladığını gösteriyor. Yaşamımızın ilk yıllarında yakın çevremizle kurduğumuz bağ ve iletişim, yetişkinlik döneminde nasıl birisi olduğumuzu doğrudan etkiliyor. Bu bağlamda sevilmek, sayılmak, değer görmek ve önemsenmek gibi olgular bir çocuk için hatta bebek için çok önemlidir. Dış dünyadan aldığı bu sevgi ihtiyacını içselleştirip, benlik algısını oluşturmada kullanır. Bu benlik algısı “Ben değerliyim” olabilecekken, “Ben beceriksizin tekiyim, sevilmeyi haketmiyorum” da olabilir. Bu kişiler kendileriyle ilgili değersizlik ve yetersizlik düşünceleri değiştirirler. Ancak bu düşüncelere sahip olan herkes davranışsal olarak aynı tepkileri vermez. Gelin, yetersizlik ve değersizlikle ilişkili olabilen yaygın davranış bozukluklarını beraber inceleyelim;
Bağımlı Kişilik
Bu kişiler başkaları olmadan hiçbir şeyi yapamayacaklarına inanırlar ve sürekli başkalarına ihtiyaç duyarlar. Başkalarına teslimiyetçi davranışlar sergilerler ve bu nedenle istismara maruz kalma riskleri oldukça yüksektir. “Hayır” deme konusunda çekingendirler, düşüncelerini rahatça ifade edemezler. Yalnız kalmaktan çok korkarlar ve yalnız kaldıklarında hemen bağlanacak başka bir kişiyi aramaya başlarlar. Bu nedenle terk edilme kaygıları yaşarlar.
Çekingen Kişilik
Tahmin ettiğiniz gibi değerli olma, kabul görme gibi alanlarda bozukluk olduğunda kişiler sosyal temastan kaçınabilir ve toplum tarafından çekingen olarak görülebilirler. Bu kişiler genellikle reddedilme korkusundan kaynaklı olarak yalnız kalmayı tercih ederler.
Histriyonik Kişilik
Bu kişilik örüntüsüne sahip bireyler ilgi çekmeye yönelik davranışlar sergilerler. Dış görünüşlerine oldukça önem veren bu kişiler dikkat çekici görünmeye çalışırlar. Bu kişiler başkalarının onayını alma ve dikkat çekme odaklı davranırlar. Genellikle dramatik ve çocukça tavırlar gösterirler.
Narsisistik Kişilik
Bu bozukluğa sahip bireyler içlerindeki sevgi eksikliğini aşırı üstünlük ve güç ile örtmeye çalışırlar. Empatiden yoksun bu kişiler oldukça özgüvenli görünmelerine rağmen içlerinde aşırı kırılgan bir özgüvene sahiptirler. Çevrelerinde hayranlık uyandıran davranışlar göstermeye çalışırlar. Sürekli kendilerine başarılarını ve güçlerini hatırlatan insanları çevrelerinde tutarlar.
     Yukarıda gördüğünüz gibi –ki bu örnekler çoğaltılabilir- aynı duygulara verilen tepkiler tamamen zıt olabiliyor. Bu kişilik örüntülerin bazıları az ya da çok hepimizde mevcut. Kendimizi daha iyi tanıyarak sevgi ve değer gibi ihtiyaçlarımıza nasıl tepkiler verdiğimizi fark edebiliriz ya da çevremizdeki insanların davranışlarını daha iyi analiz edebilir, ihtiyaçlarını daha net görebiliriz. Sevgiyle kalın.