Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) 30’uncu Grup İnşaat Faaliyetleri Meclis Üyesi Hasan Tunç, sözlerine depremde hayatını kaybedenlere baş sağlığı, yaralılara da şifalar diyerek başladı. Tunç, “Ülkemizde daha çok dar bir alanda yaşanan depremlerin ardından son afet gerçekten büyük bir bölgede etkisini göstermiş ve yıkımlara sebebiyet vermiştir. Afetin yaraları daha çok tazedir, devletimiz, sivil toplum örgütlerimiz ve tüm halkımız bu yaraları bir an önce sarmak için tüm güçleriyle çalışmaktadır. Bizler 30’uncu grup meslek komitesi yani inşaat faaliyetleri sektörü olarak, meslektaşlarımızı temsil etmekle görevliyiz. Yıkılan binaların enkaz haline gelmesine neden olan unsurlar hususunda ilgili kurum ve kuruluşların çalışmaları sonucunda kamuoyuna bilgi verileceğini düşünüyorum. Ancak söz konusu afetin bu kadar yıkıcı olmasında birçok faktörler etkin olmakla beraber binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin yetersizliği, inşa edildiği yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun olarak taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olmaları gibi hususlar en belirgin yıkım nedenlerinden ön görülmektedir. Yıkılan binlerce bina enkazının içinde ayakta kalan az hasarlı binalar da gördük. Dolayısıyla olması gerektiği bir şekilde inşa edilen, depreme dayanıklı biçimde yapılan binalar böylesine şiddetli afetlerde bile ayakta kalabiliyor. Burada, bizlere yani inşaat sektöründe faaliyet gösteren meslektaşlarımıza şunu açıkça gösterdi ki, doğru bir yapı imalatında, yasa ve yönetmelikler neyi emrediyorsa ondan taviz verilmemelidir. Bunun için de denetim mekanizması, en gerçekçi ve ciddi bir biçimde yerine getirmelidir” dedi. 

 

'Sadece eski binalar yıkılmadı' 

Kamuoyunu telaşlandırıcı söylemlerden kaçınılması gerektiğini belirten Tunç, “Ülkemizin ana gündemi elbette deprem. Yaralar sarılıncaya kadar da öyle olmalı. Bu süreçte özellikle odalarımızın, sivil toplum örgütlerimizin kamuoyuna yapacağı açıklamalar, halkımızı daha çok tedirgin etmemeli, telaşlandırıcı olmamalıdır. Elbette uyaralım ama bu uyarılar da bilimsel temellere dayandırılmalıdır. Son günlerde Antalya’da sanki 1999 yılı öncesi tüm binalarımızın risk taşıdığı gibi açıklamalar okuyoruz. Bu gibi açıklamaları sağlam bilgi ve verilere dayandırmamız bu kapsamda son derece önem arz etmektedir. Depremde de gördük ki, sadece eski binalar değil daha birkaç yıllık inşa edilenler de afette enkaz haline geldi. Bu durum da şu anda yürürlükte olan Deprem Yönetmeliğini sorgulanır hale getirmiştir. Dolayısıyla öncelik olan Antalya’mızın bilimsel çalışmalar sonucunda bilimsel bir yapı stokunun oluşturulması, bunun ardından üniversite, belediye, odalar ve yerel yönetimlerle birlikte devletimizin ilgili organlarıyla risk taşıyan binalar ivedilikle tespit edilmelidir” ifadelerini kullandı. 

 

'Ranta izin verilmemelidir' 

Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bildiğiniz gibi Antalya’da kentsel dönüşüm adı altında başlatılan çalışmalar devam etmektedir. Bahsettiğim çalışmalar ile birlikte tespit edilen riskli binalar kentsel dönüşümle bir an önce bu riskin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Kentsel dönüşümler sadece sağlam yapılar oluşturmanın yanında sosyal yaşam alanlarıyla da projelendirilmeli, asla rantsal bir dönüşüme izin verilmemelidir. Kentsel dönüşümde uygulamadaki eksikler giderilmelidir. Biz 30’uncu Grup İnşaat Faaliyetleri olarak bir önceki görev dönemimizde 2019-2020 yıllarında arkadaşlarımızla beraber Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Şehircilik ve İnşaat Komisyonu öncülüğünde ‘Kentsel Dönüşüm Raporu’ adlı çalışmamızı tamamlamıştık. Kentsel Dönüşüm Raporu, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Antalya Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Antalya İnşaat Mühendisleri Odası, Antalya Şehir Plancıları Odası, 

Antalya Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Şube Müdürlüğü ile görüşmeler gerçekleştirilerek ortak istişare yapılarak ortaya çıkmıştır. Fakat Covid-19 pandemisinin ortaya çıkmasıyla çalışmalar uygulanamadı. Belirttiğim kuruluşlar ile çalıştay gerçekleştirilecekti fakat pandemi nedeniyle gerçekleştirilemedi. Ama çalışmalarımız Antalya Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde rapor haline getirilerek kitapçık olarak bastırıldı. Antalya'mızı depremden korunaklı hale getirmek için elimizden geleni yapacağımızı belirtmek istiyorum.” 

 

Kentsel dönüşüme dikkat çekti 

“Kent merkezinde ‘çöküntü alanına’ dönüşmüş, ekonomik ve sosyal niteliklerini kaybetmekte olan eski ve sağlıksız yapı stokunun olduğu bölgelerin yıkılıp yeni ulaşım aksları, sosyal alanlar, yeşil alanlar yaratılmasını hedefleyen kentsel dönüşüm projeleri kentimizin en önemli konularından birisidir. Antalya'da eskimiş yapı stokunun bulunduğu çok sayıda alan veya semt bulunmaktadır. Binaların otopark alanları yoktur. Cadde ve sokaklar, sosyal donatı alanları, yeşil alanlar yetersizdir. Mimari bakımdan tarihsel kimliği ve estetiği olmayan yapılar hakimdir. Bu bölgelerde yeni bir bütünsel plan olmaksızın bireysel yenilemeler, yeni inşaatlar yapılmaktadır. Ancak bireysel yenilemeler ulaşım ve çirkin yapılaşma gibi sorunları çözmek bir yana, bu sorunları daha fazla arttırmaktadır. Bu nedenle, semtler düzeyinde planlama ile dönüşüm projeleri hızlandırılmalıdır. Arsa, bina veya kat mülkiyeti sahiplerinin de kabul edeceği daha modern çevre düzenlemelerine olanak verecek dönüşüm projelerinin yapılması mümkündür. Böyle bir hamle sadece birkaç sokağın değil, kent merkezinin nefes almasını, Antalya'nın dönüşmesini sağlayacaktır.” 

 

'Yüzde 50 üstü çoğunluk' 

“Kentsel dönüşümün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle kentsel dönüşümün önünü açacak düzenlemeler gerekmektedir. 6306 sayılı Riskli Yapı Kanunu’nda yapılan değişikle kentsel dönüşümde teminat yatırma zorunluluğu getirildi. Kentsel dönüşümü teşvik etmek yerine yavaşlatıcı düzenlemeler yapılmamalıdır. İlgili kanundaki yönetmelikteki değişikliğin kaldırılması gerekmektedir. Riskli binalar yıkıldıktan sonra arsa haline gelen taşınmazların malikleri tarafından sahip oldukları hisse oranında maliklerin en az 2/3 çoğunluğu ile karar veriliyor. Bu oranda iyileştirme yapılıp oranın düşürülmesi gerekmektedir. Bizim görüşümüz yüzde 50 üstü çoğunluk sağlandığı taktirde yapı inşaatına izin verilmesidir. Rant odaklı bir yapılaşmadan uzak durulmalıdır. Yapılarda verilen ruhsatlar, denetim raporları bir formalite, bürokratik bir işlem gibi görülmemeli, bununla ilgili diğer deprem ülkelerinin kanun ve yönetmelikleri incelenmelidir. Diğer yandan zaman zaman imar barışı ya da imar affı adında uygulamalar görülmektedir. Bilimsel temele dayanmayan, mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere de son verilmelidir.” 

 

Yıldız ÇİÇEK 

Kaynak: Haber Merkezi