Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) aralık ayı toplantısından çıkan 150 baz puanlık faiz indirimi, piyasaların genel beklentisinin üzerinde bir gevşeme olarak kayıtlara geçti. Politika faizinin %38 seviyesine çekilmesi, Banka’nın son bir yılda uyguladığı sert sıkılaştırma adımlarından sonra daha görünür bir “normalleşme” arayışına girdiğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Ancak kararın zamanlaması, kapsamı ve gerekçeleri ekonomik aktörler tarafından farklı açılardan tartışılıyor.
Enflasyonda Yavaşlama Var Ama Katılık Sürüyor
TCMB’nin karar metninde, enflasyonun özellikle son çeyrekte yıllık bazda aşağı yönlü hareket ettiği belirtilirken, hizmet enflasyonundaki yapışkanlık ve ücret maliyetleri halen en büyük risk alanlarından biri olarak öne çıkıyor.
Banka, çekirdek enflasyonda “momentum kaybı” olduğunu belirtiyor; bu ifade aslında son dönemde fiyat artışlarının hızının kısmen yavaşladığını, ancak yüksek seviyenin devam ettiğini gösteriyor.
Dolayısıyla bu faiz indirimi bir “gevşeme döngüsüne hızlı bir giriş” olarak değil, daha çok artık aşırı sıkı duruşun kademeli olarak yumuşatılması şeklinde yorumlanmalı. Çünkü TCMB’nin de bildiği üzere, enflasyon beklentileri hâlâ kırılgan ve fiyatlama davranışı tam anlamıyla normalleşmiş değil.
İç Talepte Dengelenme ve Ekonomik Soğuma: İndirim İçin Zemin Oluşturdu
2024 sonundan bu yana tüketim talebinde gözlenen yavaşlama, kredi kartı harcamalarındaki gerileme ve dayanıklı tüketim mallarına olan talepteki düzeltme, Merkez Bankası’nın elini nispeten rahatlattı.
Firmalar cephesinde ise maliyet baskılarının kısmen hafiflemesi ve ithalat fiyatlarının düşüş eğilimi, enflasyona yukarı yönlü baskı yapan dinamiklerin bir bölümünü zayıflattı.
Özetle, talep koşullarında belirgin bir soğuma sinyali var ve Merkez Bankası bunu kullanarak daha yumuşak bir dengeye geçmek istiyor. Zira aşırı sıkı bir para politikası uzun süre sürdüğünde büyüme üzerinde kalıcı hasar yaratabilir, yatırım iştahını zayıflatabilir ve reel sektör için finansmana erişimi zorlaştırabilir.
Kararın Piyasa Etkisi: TL Kırılgan Ama Tepki Sınırlı
Faiz indirimi açıklanır açıklanmaz döviz tarafında sınırlı bir dalgalanma yaşandı; TL’nin değer kaybı hızlı olsa da kısa sürede yatay bir banda oturdu. Bunun iki nedeni var:
Piyasa kararı kısmen fiyatlamıştı, çünkü son haftalarda Merkez Bankası’ndan daha istekli bir indirim eğilimi sinyali alınmıştı.
Küresel finans koşulları Türkiye’nin lehine dönmüş durumda. ABD Merkez Bankası FED’in art arda indirimlere başlaması, gelişmekte olan ülkelerin risk primlerini düşürdü.
Borsa İstanbul ise karara pozitif bir çerçeveden yaklaştı. Özellikle banka hisselerinde risk iştahının sürdüğü görüldü; çünkü daha düşük politika faizi, kredi kanallarının orta vadede biraz daha hareketlenebileceğine işaret ediyor.
Reel Sektör Beklentileri: “Maliyetler Düşsün Ama Kredi Kanalları Açık Kalsın”
Faiz indirimi reel sektör açısından iki yönlü okunuyor:
Bir yandan finansman maliyetlerinin kademeli olarak düşmesi, yatırım kararlarını hızlandırabilir.
Öte yandan, makro ihtiyati çerçevenin hâlâ sıkı olması, kredi akışının eskisi kadar rahat olmayacağı anlamına geliyor.
Firma yöneticileri uzun süredir “finansman erişimi maliyetten daha önemli hale geldi” diyordu. Bu nedenle faiz indiriminin direkt kredi faizlerine hızlı yansıması beklenmese de 2026’da yatırım ortamının daha öngörülebilir hale gelmesine katkı sağlayabilir.
Politika Çerçevesi: TCMB “Kontrollü Gevşeme” Mesajını Net Verdi
Karar metninin en kritik paragrafı, para politikasında “veriye bağlı, kademeli ve temkinli adımların” devam edeceği ifadesi oldu.
Bu ifade Merkez Bankası’nın hızlı bir indirim patikasına girmeyeceğini, her toplantının kendi dinamikleri içinde değerlendirileceğini gösteriyor.
Ancak yine de şunu belirtmek gerekiyor:
Eğer enflasyon beklenenden hızlı bir düşüş gösterirse, ilk çeyrekten itibaren 50–100 baz puanlık ek indirimler gündeme gelebilir.
Eğer enflasyon tekrar yukarı yönlü ivmelenirse, TCMB mevcut seviyeyi uzun süre korumak zorunda kalabilir.
Önümüzdeki Döneme İlişkin Riskler: Kur, Maaş Artışları ve Hizmet Sektörü
Faiz indiriminin riskleri göz ardı edilmemeli:
Kur üzerindeki baskı artabilir. Özellikle yaz aylarında turizm gelirlerinin azalmasıyla bu konu daha görünür hale gelebilir.
Asgari ücret ve kamu çalışanları zamları, hizmet enflasyonunu yeniden yukarı çekebilir.
Enerji fiyatlarındaki olası küresel oynaklık, enflasyon patikasını alt üst edebilir.
Bu nedenle TCMB’nin politika tercihleri kadar iletişim stratejisi de önümüzdeki dönemde belirleyici olacak. Güven verici, öngörülebilir ve şeffaf bir iletişim, faiz indirimlerinin makroekonomik istikrarı bozmadan devam edebilmesi için kritik önem taşıyor.
Sonuç: İndirim Ekonomiye “Nefes” Veriyor Ama Yol Uzun
Merkez Bankası’nın faiz indirimi ekonomide bir nefes alanı yarattı. Ancak bu nefesin kalıcı bir rahatlamaya dönüşmesi için:
Enflasyon beklentilerinin daha net şekilde kırılması,
Reel sektörün yatırım iştahının artması,
Finansman koşullarının sürdürülebilir hale gelmesi
Gerekiyor.
Politika faizi %38’e çekilmiş olabilir, fakat Türkiye ekonomisinin normalleşme süreci hâlâ kırılgan dengeler üzerine kurulu. Bu nedenle önümüzdeki aylarda veriye dayalı karar setleri ve güçlü bir iletişim çerçevesi her zamankinden daha kritik.