Dün sosyal medyada bir tartışmaya şahit oldum..

Geçmişini, “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Fen Fak- İST Yüksek Öğretmen Okulu 1970” olarak künyesine koyan Muharrem Yellice, “dinle ilgili bir paylaşım” yapmış..

Paylaşım, tartışmayı da beraberinde getirmiş..

Bir sürü yorum yapılıyor..

Bugün, bunu konuşmak istiyorum..

“EĞİTMEN”E DİN DERSİ

Muharrem Yellice şöyle diyor paylaşımında:

(Not: Bir eğitmenin epeyce imla hatası yaptığı bu kısa metni düzelterek veriyorum..)

“Din bir şartlanmadır..

Aynı slogan ve aynı deyişlerin binlerce yıl tekrar edilmesi insanlara doğru gibi gelir..

Hiçbir din kendini sorgulatmaz..

Sorgulayanı cehennemle cezalandırır..

Sorgulanamayan hiçbir şey doğru değildir..

Hiçbir din devletinin kendine has bir medeniyeti yoktur..

Yaratılan güzel sanatsal yapılar ya taklittir ya da o sanatı yaratan kişi zamanında dinsizlikle suçlanmış günahkardır..

Sokrat, ‘dine karşı geldi’ diye idam edildi..

Anasagoras (m.ö 6. Yy) ‘ay taş parçası, güneş de ateştir’ dediği için ölüme mahkûm edildi..

Papa Bruna, ‘matematik’le ilgilendiğinden, Roma meydanında yakıldı..

‘Dinsiz’ diye Hallacı Mansur ve Nesimi'nin derileri yüzüldü..

Akıldan ve sorgulamadan uzak kalmayalım, Atatürk aydınlığında kalalım..”

Buna çok farklı yorumlar yapılmış, “kendini inançlı zanneden” bazılarının da kafası karışmış ki, bu paylaşıma “katılıyorum” demişler..

Ama, Hasan Kolcu hepsine gereken dersi vermiş:

 “Sayın Yellice, din bir şartlanma değil, kabullenmedir..

İster kabullenir, ister reddederim..

Yani dinde teklif var, ısrar yoktur..

Bu bir rıza lokmasıdır, herkes yiyemez..

Din akıl işidir, İslam, ‘kendini akla onaylatan’ tek dindir..

‘Sorgulatmaz’ yargınız, yanılgınızdır..

Din üzerine konuşmak, hele İslam üzerine konuşmak ciddi bir iştir, adam öldürmeye benzemez..”

Buna söyleyecek bir sözünüz var mı?

ZOR BİR SORUM VAR

Geçelim..

Bir “eğitmen”in İNANÇ üzerine yaptığı paylaşım ve açtığı tartışmaya bir de başka yönden bakalım..

Yellice;

“Akıldan ve sorgulamadan uzak kalmayalım, Atatürk aydınlığında kalalım” diyor ..

Yani, “dinin şartlanmışlığı karanlıktır, siz Atatürk’ün aydınlığında kalın” demeye getiriyor..

Konu “şartlanma” olunca ve bu tartışmanın altına Atatürk’ün adı da konunca..

Ben de şunu sormak istiyorum:

Din dahil her şey ve herkes sorgulansın tamam da, Atatürk'ün sorgulanmasına/tartışılmasına niye karşı çıkıyorsunuz?

“Atatürk’le ilgili aynı slogan ve aynı deyişlerin onlarca yıldır yazılı/sözlü olarak tekrar edilmesi” insanlara doğru gibi geliyor olamaz mı?

Üstelik, dini reddetme hakkınız var, ama “Atatürk’ü reddetme” gibi bir hakkınız yok..

Bu bir “şartlanma” değil mi?

Buna bir cevabınız vardır sanırım..

ADD’NİN ŞARTLANMASI

Öte yandan..

Bu “Atatürk şartlanması” birçok yerde kendini gösteriyor..

Atatürkçü Düşünce Derneği, “3. havaalanının adı Atatürk olsun” diyerek bir imza kampanyası başlattı..

Gerekçesini de şöyle açıklıyor:

“3. Havaalanıyla İstanbul Atatürk Havaalanı'nın kapatılacağını ve Millet Bahçesi’ne dönüştürüleceğini bizzat Cumhurbaşkanı söylemiştir.. Bu bir taşınma, bir geçiş ve bir yer değişikliğidir.. Bu nedenle isim değiştirilemez, başka bir isim verilemez, yeni bir isim aranamaz.. Bu bir hukuki ve ahlaki sorumluluktur..”

Yani..

“Eğer 3. havaalanının adı Atatürk olmazsa, bunu yapmayanlar ‘hukuk tanımayan ahlaksızlar’ olarak nitelenecektir” demeye getiriyor ve Atatürk adını dayatıyor..

“Şartlanmayı” görüyor musunuz?

Hani “din” şartlanmaydı?

Herhangi bir derneğin çıkıp da, “dine inanmayan ahlaksızdır” diye dayattığını gördünüz mü?

Ama, aynı Atatürkçü Düşünce Derneği, Atatürk’ü bir kez bile ağzına almayan, üstelik Atatürk’ün arzularının aksi işler yapan CHP Genel Başkanı ve ekibine karşı tek kelime etmedi/etmiyor..

Üstelik, hep destekledi/destekliyor..

Bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum artık..

TARTIŞMAK İYİDİR

Aslında bu tür tartışmalar, “faydalı tartışmalar”dır..

Dine ya da Atatürk’e veya başka şeylere körü körüne değil, öğrenerek ve bilerek inanmayı sağlar..

Zaten birçok konuda gerçeği öğrendikçe, inandıklarınıza karşı “inançlarınızın” nasıl değiştiğini de hayretle göreceksiniz..

Yeter ki, “adam gibi tartışabilelim”..