Geçtiğimiz günlerde..
Haftada 1.6 milyon kopya satan İngiltere merkezli finans ve siyaset dergisi The Economist, geçen haftaki sayısında..
Türkiye’deki seçimlere geniş yer ayırdı..
Bu arada..
Yayınladığı “imzasız” bir makalede..
Türk seçmenleri, AKP’nin seçimden sonra tek başına anayasa yapmasını önlemeye çağırdı..
“İyi bir demokrasi için CHP’ye oy verin” dedi..
Yazının özeti şöyle:
“Başbakan Erdoğan’a destek kaygı verici boyuta ulaştı..
Erdoğan’ın tek başına anayasa yapmasını engellemek ve onu durdurmak gerek..”

Önce şunu söyleyeyim..
“İmzasız” yayınlanan bir makale, o yayın kuruluşunun “genel görüşünü” yansıtır..
Böylesine “ciddi” bir yayın organının “Erdoğan’ı durdurun” şeklindeki çağrısı niye yapılmıştı acaba?
Merak ettim ve yazıyı birkaç kez okudum..
“Erdoğan neden durdurulmalı”ymış biliyor musunuz?
Bunu da yazının içinde yine kendisi açıklıyor..
Economist’e göre..
1- Erdoğan milliyetçi bir söylem benimsiyor..
2- Ak Parti ekonomi, dış politika ve ordunun siyasetin dışına itilmesi gibi alanlarda başarılı bir performans sergiliyor..
3- Türkiye bölgesinde ve dünyada ekonomik ve siyasi bir güç haline geliyor..
4- Erdoğan’a halkın destek seviyesi “çok büyük”..

Bu yazının “yorumunu” sizlere bırakıyorum..
Sadece şunu söyleyeyim:
Bir sosyal demokrat olarak..
Bugüne kadar oyumu hangi partiye vereceğim konusunda gel-gitler yaşıyordum..
Economist’in bu yazısından sonra durum netleşti..
Oyum Ak Parti’nindir..

BAYKAL ‘BİLEREK’ Mİ KONUŞUYOR..
Deniz Baykal, Burdurlular Derneği'ni ziyaret etti..
Burada, şöyle bir laf etti:
“Gecenin bir yarısında kadınlar her yerde rahatça gezebilirler, alışverişini yaparlar, hayvanlarını parklarda gezdirirler..
Bu neyin sonucudur?
Bunun altında, sosyal demokrat bir yapı yatmaktadır..”

Ya biz Antalya’da yaşamıyoruz, ya da Baykal Antalya’dan söz etmiyor..
Böylesine “saçma” bir lafı nasıl söyleyebiliyor, anlayamadım..

16 yıldır bu kentte yaşıyorum..
CHP’li Bekir Kumbul dönemi ile öncesinde..
Antalya’nın sokaklarında da, parklarında da akşamları dolaşmak “mangal gibi yürek” isterdi..
Özellikle Atatürk ve Karaalioğlu parklarına girmek mümkün değildi..
Neredeyse her akşam yaralama, taciz, tecavüz, fuhuş hatta cinayet olayları yaşanıyordu..
Yollarda eşimiz, kızımız yürüyemiyordu bile..
O yıllarda sürekli yazdık, TV’lerde programlar yaptık..
Medya olarak, parkları ve yolları aydınlatmadığımız sürece kimsenin sokağa çıkamayacağını anlattık..
İlgililerin dikkatini çektik..
Valilik, Emniyet ve belediyelerin ortak çalışması ve bunu sürdürmesi ile bugünlere gelindi..

Bugün, “gecenin bir yarısında kadınlar her yerde rahatça gezebiliyor, alışverişini yapıyor, hayvanlarını parklarda gezdirebiliyor”larsa..
Bunun altında, “sosyal demokrat bir yapı” aramak, milleti kandırmaktan başka bir şey değildir..
Bu konuda emek verenlerin içinde “sosyal demokrat bir yapı”da olmayanlar da var..
Baykal, konuyu sadece “kendi yönlerine” çekerek, bencillik etmiyor mu sizce?
Bunu da bir düşünün isterseniz..