Artık kuşkum yok. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu “perde arkası”ndan yöneten “temiz olmayan eller” var. Çünkü Kılıçdaroğlu seçim yaklaştıkça bizim yerel seçimler öncesi tanıdığımız, bildiğimiz, bazı kesimlerin benimsediği ve umut bağladığı Kılıçdaroğlu değil. Gün geçtikçe batıyor. Çırpındıkça, dibe gidiyor.
Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu inanılmaz derecede yalan söylemeye, akıl almaz biçimde sertleşmeye, vurdumduymaz biçimde hakaret, küfür ve bu milletin tasvip etmesi imkansız tavırlar içerisine girmeye başladı. Ortaya öyle bir görüntü çıkmaya başladıki, ya 2009 yerel seçimlerinden önceki Kılıçdaroğlu sahteydi, yada bu seçim sürecindeki Kılıçdaroğlu gerçek değil. Bu konuda bir yorum yapmak istemiyorum. Millet yorumunu zaten yapıyor.
Ben Kılıçdaroğlu’nun bazı kesimler tarafından adeta teslim alındığına inanıyorum. Perde arkasından belki de onun da tasvip etmediği ölçüde yönetildiğini düşünüyorum. Bunun son örneğini ÖSYM’ye gönderildiğini iddia ettiği “torpil maili iddiası”nda da gördük. Birileri bu iddiayı eline tutuşturdu. Kılıçdaroğlu arkasına, önüne bakmadan, hiçbir şekilde araştırma ihtiyacı hissetmeden çıkıp, sonradan kendisini rezil edecek açıklamalar yaptı. Tıpkı Zonguldak mitinginde ağzına aldığı küfür gibi. Tıpkı günlerdir sonucunu düşünmeden bir milyon 700 bin öğrenciyi siyaset malzemesi yaptığı gibi.
“YGS’de şifre iddiası” ortaya çıktığı günden bu yana, 1 milyon 700 bin öğrencinin hayalleri, umutları düşünülmeden siyasi malzeme yapılıyor. Başı da Kılıçdaroğlu çekiyor. Halbuki doğrusu, yargıya gitmiş bir konunun sonucunu beklemekti. Gençleri bu kadar huzursuz etmeye hiç kimsenin hakkı yoktu. Sonuç ne oldu? Sınavda kopya olmadığı zaten ilk günden belliydi. Yargı da aldığı karar ile “kopya yok” dedi. Burada bir sorun çıksa bile, bunun iktidar ile zaten bir ilgisi yoktu. Şimdi gelinen noktada, bunun bir kurgu olduğunu, bunun bazı kesimler tarafından hükümeti yıpratmak için bilinçli bir şekilde yürütüldüğünü düşünsek, haksız mı oluruz?
Kılıçdaroğlu çıktı, dürüstlüğü ile örnek bir insan olan Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’yı diline doladı. Yeğeni için ÖSYM’den torpil istediğini ima ve iddia etti. Sonuç ne oldu? Bırakın torpili, Yazıcı’nın yeğeni olmadığı ortaya çıktı. Yahu insan böyle bir meseleyi diline dolamadan önce bir araştırma gereği hissetmez mi? Sağına, soluna, önüne, arkasına bir bakmaz mı? Bunu Kılıçdaroğlu’nun eline tutuşturanların, tuzu kuru. Peki Kılıçdaroğlu zor durumda kalanın kendisi olacağını hiç düşünmez mi?
Bunun gibi sayısız örnek var. Yazmaya kalksak, sayfalar alır.
Benim üzerinde durmak istediğim konu, Kılıçdaroğlu’nun adeta ipin ucunu kaçırmış olmasıdır. Belliki daha Genel Başkan olma sürecinde elini kaptırmış, şimdi onu kurtaramadığı gibi, kolunu da vermiştir. Umarım bir an önce kendine gelir. Umarım bir an önce “Ben ne yapıyorum?” der. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti tarihin en kısa süreli Genel Başkanlarından biri olarak tarihteki yerini alır.