Piyasa ekonomisinin temel direklerinden biri olan rekabet, tüketici refahını artırmanın ve kaynakların etkin dağılmasının en güçlü aracıdır. Ancak bazı durumlarda firmalar, birbirleriyle açık bir anlaşma yapmadan da rekabeti sınırlayabilirler. Bu durum “örtülü fiyat koordinasyonu” olarak adlandırılır. Adı üzerinde, açık bir iletişim ya da yazılı mutabakat yoktur; fakat fiyatlar, üretim miktarları veya pazar payları konusunda işletmeler arasında fiilen bir “örtülü uzlaşma” doğar. Bu yazıda, modern ekonomilerde gittikçe daha karmaşık hale gelen örtülü fiyat koordinasyonu olgusunu, ekonomik dinamikleri, hukuki sınırları ve tüketici üzerindeki etkileriyle birlikte ele alacağız.
Görünmez Anlaşmanın Anatomisi
Örtülü fiyat koordinasyonu, temelde “tacirler arası sessiz uyum” anlamına gelir. İki ya da daha fazla firma, piyasadaki fiyat hareketlerini izleyerek birbirlerinin tepkilerini ölçer. Böylece, yazılı bir anlaşma olmaksızın fiyatları belli bir seviyede tutma veya aynı anda artırma eğilimi ortaya çıkar. Bu durum, özellikle piyasada az sayıda büyük oyuncunun olduğu oligopol yapılarında daha sık görülür.
Örneğin, üç büyük çimento üreticisinin faaliyet gösterdiği bir bölgede, firmalardan biri fiyatı yükselttiğinde diğerleri de kısa sürede aynı yönde hareket ediyorsa, burada rekabetçi bir süreçten ziyade örtülü bir koordinasyon ihtimali doğar. Yani hiçbir zaman “gelin fiyatları birlikte yükseltelim” denmez; ama davranış kalıpları, piyasa sinyalleri üzerinden ortak bir anlayış oluşturur.
Böyle durumlarda genellikle “lider-follower” (lider-takipçi) dinamiği gözlemlenir. Piyasada güçlü konumda olan bir firma, fiyat değişikliğine ilk adımı atar. Diğerleri, bu davranışı dikkatle izler ve aynı stratejiyi benimser. Zamanla, bu alışkanlık haline gelir ve piyasa fiyatları doğal rekabetin dışında, “örtülü uzlaşmayla şekillenir.
Ekonomik Arka Plan: Rasyonel Taklit mi, Kollektif Uyum mu?
Örtülü fiyat koordinasyonu, sadece kötü niyetle değil, ekonomik rasyonaliteyle de açıklanabilir. Firmalar, yoğun rekabet ortamında fiyat savaşlarının yıkıcı sonuçlarını deneyimlediklerinde, “fiyat istikrarını” korumayı kendi çıkarlarına uygun görebilirler. Özellikle yüksek sabit maliyetlerin olduğu sektörlerde (havayolu, enerji, çimento, telekomünikasyon gibi), fiyat kırma rekabeti tüm oyuncuların zararına olabilir.
Dolayısıyla firmalar, açık bir anlaşma yapmadan da birbirlerinin çıkarına uygun bir “denge” ye ulaşabilir. Ekonomi literatüründe bu, “tekrarlanan oyunlar teorisi” çerçevesinde incelenir. Yani firmalar birbirlerinin geçmiş davranışlarını gözlemleyerek gelecekteki adımlarını tahmin ederler. Bu şekilde, “fiyat istikrarı” sağlanır; ama aynı zamanda tüketicinin daha yüksek fiyat ödemesine neden olan örtülü bir iş birliği ortaya çıkar.
Örneğin havayolu şirketleri, geçmişteki fiyat değişimlerine göre birbirlerinin stratejilerini tahmin eder. Hiçbir yazılı anlaşma olmadan, bilet fiyatları benzer seviyelerde kalabilir. Çünkü herkes bilir ki birinin agresif indirim yapması, kısa vadede pazar payı kazandırsa da uzun vadede tüm sektörü zora sokar. Bu da örtülü koordinasyonun rasyonel zemini olur.
Hukuki Boyut: Rekabet Kurumlarının Zor Alanı
Örtülü fiyat koordinasyonunun tespiti, rekabet otoriteleri açısından en zor konulardan biridir. Çünkü ortada “anlaşmayı kanıtlayacak bir sözleşme, e-posta, toplantı tutanağı veya yazılı delil yoktur. O nedenle Avrupa Komisyonu, ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) veya Türkiye Rekabet Kurumu gibi kurumlar, genellikle “davranışsal paralellik” ve “piyasa koşullarının açıklayamadığı eşgüdüm” kriterlerini birlikte değerlendirir.
Türkiye’de Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “rekabeti kısıtlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarını” yasaklar. Ancak “uyumlu eylem” kavramı, örtülü koordinasyonu da kapsayabilir. Yani kurum, doğrudan anlaşma yerine davranışsal uyumu da ihlal olarak değerlendirebilir.
Buna rağmen kanıt standardı yüksektir. Çünkü benzer fiyat hareketleri bazen tamamen bağımsız ekonomik nedenlerden kaynaklanabilir. Örneğin hammadde maliyetlerindeki ortak artış, aynı anda yapılan fiyat zamlarını doğal kılabilir. Dolayısıyla örtülü fiyat koordinasyonunun tespiti, salt benzer davranışla değil, “bağımsız karar alma olasılığının dışlandığı” durumlarda mümkündür.
Rekabet Kurumu, geçmişte akaryakıt, çimento, gıda ve bankacılık sektörlerinde bu tür incelemeler yürütmüştür. Örneğin 2013 yılında bankalar arasında yürütülen soruşturma, faiz oranlarının koordinasyonuna ilişkin iddiaları gündeme taşımıştı. Her ne kadar açık bir anlaşma kanıtlanamasa da piyasadaki eşgüdüm davranışı “örtülü iş birliği” tartışmalarını alevlendirmişti.
Tüketici ve Piyasa Üzerindeki Etkiler
Örtülü fiyat koordinasyonu, rekabetin en görünmez ama en etkili biçimde zayıfladığı durumları yaratır. Tüketici açısından bu, genellikle daha yüksek fiyatlar, sınırlı ürün çeşitliliği ve düşük yenilikçilik anlamına gelir. Çünkü firmalar rekabet baskısı hissetmediklerinde, maliyet düşürme veya ürün kalitesini artırma motivasyonları da azalır.
Ayrıca bu tür koordinasyon, piyasaya yeni girmek isteyen küçük işletmelerin önünü tıkar. Fiyatların belirli bir seviyede sabitlenmesi, giriş engellerini artırır. Böylece piyasa birkaç büyük oyuncunun elinde kalır; uzun vadede monopol benzeri bir yapı oluşur.
Bunun yanı sıra, örtülü koordinasyon tüketicinin “rekabet varmış gibi görünen ama aslında sınırlı olan” bir piyasa deneyimi yaşamasına yol açar. Fiyatlar birbirine çok yakın seyreder, promosyonlar benzer zamanlarda yapılır ve alternatifler sahte bir çeşitlilik sunar. Bu durum, serbest piyasanın özüne aykırıdır.
Sonuç: Sessiz Uyumun Görünür Sonuçları
Örtülü fiyat koordinasyonu, modern ekonomilerde rekabetin en sofistike biçimde bozulduğu alanlardan biridir. Yazılı bir anlaşma olmaksızın, fiyatların veya stratejilerin uyumlu biçimde ilerlemesi hem tüketicinin refahını hem de piyasa dinamizmini zedeler.
Rekabet otoriteleri, yapay zekâ ve büyük veri analizlerinin yardımıyla artık bu tür davranışları daha iyi tespit edebilmektedir. Ancak teknoloji ilerledikçe, firmalar da daha karmaşık koordinasyon biçimlerine yönelebilir. Bu nedenle, piyasalarda “doğal fiyat hareketleri” ile “örtülü iş birliği” arasındaki sınırın netleştirilmesi, adil rekabetin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.
Kısacası, örtülü fiyat koordinasyonu bir “sessiz anlaşma” değildir sadece; piyasanın görünmez elinin, rekabetin ruhunu zedeleyen bir biçimde yönlendirilmesidir. Ekonomi politikalarının, düzenleyici kurumların ve bilinçli tüketicilerin bu görünmez zinciri fark etmesi, piyasa özgürlüğünün en temel güvencesi olacaktır.