1. SIKI PARA POLİTİKASININ GENİŞ TANIMI
Sıkı para politikası, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak, döviz kuru istikrarını sağlamak, iç talebi frenlemek ve genel olarak makroekonomik dengeleri korumak amacıyla uyguladıkları daraltıcı nitelikteki para politikasıdır. Bu politika çerçevesinde temel araç, faiz oranlarının artırılmasıdır. Merkez bankaları politika faizini yükselterek piyasadaki likiditeyi kısıtlar, kredi genişlemesini zorlaştırır ve tüketim ile yatırım harcamalarını sınırlamaya çalışır. Bunun yanında zorunlu karşılık oranlarının artırılması, açık piyasa işlemleriyle piyasadan likidite çekilmesi gibi enstrümanlar da kullanılır.
Sıkı para politikasının temel mantığı, para arzını daraltarak ekonomik faaliyetleri yavaşlatmak ve talep yönlü enflasyon baskılarını kontrol altına almaktır. Yüksek faiz ortamında hane halkı daha az tüketmeye, şirketler ise daha az yatırım yapmaya eğilim gösterir. Bu da toplam talebin düşmesini ve dolayısıyla fiyat artışlarının hız kesmesini sağlar. Bununla birlikte sıkı para politikasının kısa vadede büyüme ve istihdam üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Ekonomik yavaşlama, işsizlik oranında artışa, üretimde daralmaya ve hane halkı gelirlerinde gerilemeye yol açabilir.
2. TÜRKİYE’DE SIKI PARA POLİTİKASININ UYGULANMASI
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), özellikle yüksek enflasyonun kronikleştiği dönemlerde sıkı para politikasına yönelmiştir. Enflasyonun tek haneden çift haneye sıçradığı ve fiyat istikrarının bozulduğu dönemlerde TCMB'nin önceliği fiyat istikrarını sağlamak olmuştur. 2021-2023 yılları arasında düşük faiz politikası izlenmesine rağmen enflasyonun hızla yükselmesi ve döviz kurundaki dalgalanmalar, 2023 ortasında yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesiyle birlikte para politikasında keskin bir yön değişikliğine neden oldu.
Haziran 2023 itibarıyla TCMB, enflasyonla mücadele amacıyla politika faizini kademeli olarak artırmaya başlamış ve 2024 yılı içinde faiz oranı %50 seviyelerine kadar yükseltilmiştir. Bu politika ile hedeflenen; tüketim ve kredi talebini azaltarak iç talep baskısını düşürmek, enflasyon beklentilerini çıpalamak ve döviz kurundaki aşırı oynaklığı sınırlamaktır. Aynı zamanda TCMB rezervlerini güçlendirmek, cari açığı azaltmak ve finansal istikrarı sağlamak da politikaların yan hedefleri arasında yer almıştır.
Faiz artışlarıyla birlikte bankaların kredi verme iştahı azalmış, bireysel ve ticari kredilerde büyüme yavaşlamış, konut ve otomobil gibi dayanıklı tüketim mallarına olan talep gerilemiştir. Ayrıca iç talepteki zayıflama ithalatı yavaşlatmış, bu da cari dengeye olumlu katkı sunmuştur. Ancak bu sıkılaşmanın aynı zamanda ekonomik büyümeyi aşağıya çektiği, özellikle inşaat ve perakende gibi sektörlerde durgunluğa yol açtığı görülmüştür.
3. SIKI PARA POLİTİKASININ TÜRKİYE’DEKİ SONUÇLARI
TCMB’nin sıkı para politikası uygulamaları, bazı alanlarda olumlu sonuçlar üretmiş olsa da diğer alanlarda maliyetli etkiler doğurmuştur. Enflasyon, 2024’ün ikinci yarısında hala yüksek seyretmekle birlikte, önceki yıllara kıyasla daha kontrollü bir görünüm sergilemiştir. Enflasyon beklentilerinde kısmi bir iyileşme gözlemlenmiş; iş dünyası ve finansal piyasalarda fiyatlama davranışlarında göreli bir rasyonelleşme sağlanmıştır. Özellikle Türk lirasına olan güvenin artmasıyla birlikte döviz talebinde azalma yaşanmış ve rezerv pozisyonu iyileşmiştir.
Bununla birlikte yüksek faiz ortamı ekonomik büyümeyi baskılamış, özellikle iç talep bağımlılığı yüksek olan sektörlerde üretim ve istihdam olumsuz etkilenmiştir. Tüketici güven endekslerinde düşüş gözlemlenirken, hane halkının alım gücü faiz ve fiyat artışları karşısında daralmıştır. Reel sektörün yatırım iştahı ise artan finansman maliyetleri nedeniyle zayıf seyretmiştir. Ayrıca kamu maliyesi açısından da sıkı para politikasının maliyetleri ortaya çıkmış; yüksek faizli iç borçlanmalar, bütçe üzerindeki faiz yükünü artırmıştır.
Bir diğer önemli sonuç, ekonomi yönetiminin kredibilitesinde yaşanan toparlanmadır. 2023 yazından itibaren uygulanan Ortodoks para politikaları, uluslararası yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güvenini kısmen artırmış ve yabancı portföy yatırımlarında bir artışa yol açmıştır. Kredi risk primi (CDS) düşerken, TL cinsinden borçlanma imkânları da görece iyileşmiştir. Bu da uzun vadede ekonomik istikrarın yeniden tesis edilmesine katkı sağlayabilecek bir gelişme olarak öne çıkmaktadır.
SONUÇ OLARAK, sıkı para politikası Türkiye’de özellikle 2023 sonrası dönemde enflasyonu kontrol altına alma ve makroekonomik istikrarı yeniden kurma amacıyla önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Bu politika çerçevesinde elde edilen bazı başarılar, fiyat istikrarı ve finansal denge açısından olumlu değerlendirilse de büyüme ve istihdam üzerindeki kısa vadeli baskılar dikkat çekicidir. Önümüzdeki dönemde bu politikanın ne ölçüde sürdürüleceği, enflasyonla mücadeledeki kararlılığın yanı sıra maliye politikaları ve yapısal reformlarla ne ölçüde destekleneceğine bağlı olacaktır. Ekonomik dengeyi sağlamak adına sıkı para politikası kadar, güven veren bütüncül bir ekonomi programı da kritik öneme sahiptir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar