Aslen Kahramanmaraşlı olan ancak uzun yıllardır Antalya’da yaşayan Yazar Emine Ertekin, yazma serüvenine ortaokul 2. sınıftan itibaren başladı. Türkçe öğretmeninin yazılıda beyin göçü ile ilgili bir kompozisyon yazmasını istemesiyle başlayan yazarlık serüveni Ertekin’e büyük bir motivasyon kaynağı oldu. İlerleyen zamanlarda etkilendiği şeylerle ilgili anı defterleri tutmaya başlayan Emine Ertekin, emeklilikte de yazılarını sosyal medyadan paylaşmaya başlayınca hikayeleri arkadaşlarının teşvikiyle öykü ve romanlara dönüştü. Ertekin, bugüne kadar zorlandığı hiçbir şey olmadığını, takıldığı noktalarda kardeşlerine danıştığını ifade ederek, “Ailede 2 yazarımız daha var, onlar beni yönlendirdi. Türk edebiyatından Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eseri ‘Çalıkuşu’nda hiçbir yazarda görmediğim edebi güzellik var, bu yazar ve esere hayranım. Ünlü edebiyatçılardan Yaşar Kemal de dünya çapında bir yazar, bütün eserlerini okudum. Hele ilk öykü kitabı olan ‘Sarı Sıcak’ beni çok etkilemiştir. Yaşar Kemal, bana göre bir dahidir. Bunun haricinde Orhan Kemal ve ‘El Kızı’ romanı, Yakup Kadri Karaosmanoglu’nun‘Yaban’ romanı. Roman olarak ilk okuduğum Fakir Bayburt'un ‘Onuncu Köy’, cumhuriyetin ilk yazarlarından Faruk Nafiz Çamlıbel'den ‘Handuvarları’. Yabancı yazarlardan Turgenyev'in ‘Donkıyısında Hasat’ ve ‘Uyandırılmış Topraklar’, Rus ekim devrimi sonrasında halk isyanları ve üretimin devletleştirilmedeki çabalarını anlatan muhteşem bir eser. Dostoyevski'nin ‘Suç ve Ceza’ romanı, Tolstoy'dan ‘Savaş ve Barış’ romanları, Dimtri Dimov'dan ‘Tütün’ romanı, Maksim Gorki'nin ‘Ana’ adlı romanı ve adını hatırlayamadığım yüzlerce eser ama beni duygusal olarak da edebi olarak da bu yazdıklarım çok etkilemiştir” diye konuştu.
‘Eserin olgunlaşması bir ömür’
Kitap telif haklarının çok önemli olduğunu vurgulayan Emine Ertekin, şunları kaydetti: “Telif hakkı yazarın emeği demektir. Bir eserin yazım süreci iki yıldır ama onun doğup büyümesi, olgunlaşması bir ömürdür. Bir ömrün maddi bedeli korunmalı mı yoksa çalınmalı mı? Böyle bakarsak daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Dijitalleşme sürecinde de bir şeyler değişebilir. Tıpkı yayınevleriyle yapılan anlaşmalar gibi yazar lehine yeni anlaşmalar yapılabilir. Ama şu da var ki dijital ortam elinize aldığınız kitabın tadını verir mi, onu da zaman gösterecek. Yazar yazdıklarıyla kendini mutlu hisseder ama okuyucunun eseri beğenmesi daha farklı bir duygu. İnsanın çocuğunu sevmesi, haz alması ne ise okurun beğenisi de aynı duyguyu çağrıştırıyor bende.” Telif hakkıyla ilgili hiç deneyimi olmadığını söyleyen Ertekin, “İnsanın bilgisi olmadan fikri olamayacağı gibi bir eser meydana getirirken de çok okumak, doğru bilgilenmek en önemlisi de milli kültürünü aktarabilecek bilgiye sahip olmak gerek. Bugün yapay zeka da her şeyi yapabiliyor ama duygunun, hislerin aktarımı mümkün mü? Altyapı dolmalı. Ben bir Türk kızıyım, benim yaşadığım coğrafya, beni etkileyen tarih, milli şuur, yaşam şartları, milli kültür, edebiyat sayesinde anlatılır. Benim yukarıda saydığım yazarlar sayesinde o ülkelerin yaşamları hakkında bilgi sahibi olduğum gibi. Eserlerimin başka dile çevrilmesinden onur ve gurur duyarım. Türkiye'nin aydınlık yüzü olmak isterim. Ülkesinin aydınlık yüzü olmalı. Tarihimizi bilmeliyiz ama zamana da uymalıyız. Dünyaya bizi tanıtan korkunç şeyler yerine sevilerek okunan modern görüşte edebi eserler olmalı. Eserler meydana getirirken dilimizi ön plana çıkarmalıyız. Bir milleti dili temsil eder, dilini kaybeden toplumlar kaybolmaya mahkumdur. Ona hak ettiği özeni göstermeli milli kimliğimizi korumalıyız” dedi.