Güven Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Kabaçam, karaciğer sağlığına ilişkin açıklamalarda bulundu. Kabaçam, karaciğeri tehdit eden en önemli hastalık gruplarının hepatitler ve karaciğer yağlanması olduğunu belirterek, Türkiye’de hepatit taşıyıcılığının halen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kabaçam, “En son yapılan çalışmalara göre Türk popülasyonunun yüzde 4,5’i aktif hepatit B taşıyıcısı. Hepatit B de çok kolay bulaşan bir virüstür. Bu nedenle bizim için çok önemli bir tehlikelidir. Aşılama programlarıyla yeni nesil daha korunaklıdır. Tabii 2000’lerden itibaren aşılamayla birlikte artık çocuklarımız, yeni jenerasyon bu konuda daha bağışık ve daha korunaklı geliyorlar. Ama eski jenerasyonda öyle bir şey yok. Hepatit C için de Hepatit C yüzde 0,8 ama hepatit C’de son yıllarda mutlaka duymuşsunuzdur, çok çığır açan yeni tedavilerimiz var ve bu tedavilerle birlikte yüzde 99’a, yüzde 100’e varan başarılı tedaviler yapabiliyoruz. Hepatit B tedavisine dair ise, B’de biz virüsü baskılayarak ilerlemesini durduruyoruz. Siroz, kanser olmasını durdurabiliyoruz. Ama henüz söküp atabilecek bir yaklaşım geliştirmiş değiliz. Onu da bekliyoruz” diye konuştu.
Prof. Dr. Kabaçam, “Karaciğer yağlanması, önümüzdeki 10 yıl içinde naklin en önemli nedeni haline gelecek. Günümüzde karaciğeri en çok tehdit eden faktör, obezitedir. Sadece hepatit virüsleri değil, karaciğeri iltihaplandıran en önemli tehlike aslında çağımızın hastalığı obezite. En son çalışmalarda mesela Türkiye’de yağlı karaciğer olma oranı yüzde 45’tir. 2 kişiden 1’i karaciğer yağlanması yaşamaktadır. Her yağlı karaciğer siroz anlamına gelmemektedir. Her yağlı karaciğer iltihaplanıyor mu? Hayır. Belli başlı faktörler, şekeri olması, kolesterol yüksekliği, yanında alkol kullanıyor olması, genetik, kilonun yağlanmanın özellikle göbek içerisinde, kor bölgesinde olması gibi nedenler karaciğer yağlanmasına bağlı iltihabı, yani yağlı karaciğer iltihabı, steatohepatit dediğimiz durumu tetikleyebiliyor. Bu en son yapılan projeksiyonlara göre önümüzdeki 10 yıl içerisinde karaciğer kanseri, siroz, karaciğer naklinin en önemli nedeni haline gelecek. Karaciğer yağlanması, çoğu zaman sessiz ve sinsi seyretmektedir. O kadar sessiz seyirli, sinsi seyirli bir hastalık ki, kişi anlamadan siroz olmuş olabiliyor. Yavaş seyrediyor, biyokimyasal parametrelerden anlayamayabiliyorsunuz. Yani hastanın mutlaka görüntüleme ve deneyimli bir merkezin takibinde olması gerekiyor. Altı aydan uzun süren karaciğer enzim yüksekliği bizim hepatit dediğimiz tablodur. Karaciğer iltihabı demek. Bu hepatit, siroza ve kansere gitme riskinin arttığı demektir” dedi.
Biyopsi ihtiyacını azaltan ölçüm yöntemi ‘fibroscan’ ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Kabaçam şunları söyledi:
“Çok çığır açan yeni dönemde fibroscan dediğimiz bu aletle, bu bir ultrasonik ölçüm yapıyor, 5 dakika süren bir ölçüm, hastaya bir zararı yok. Bize eskiden ancak biyopsi aldığımızda, karaciğerden parça aldığımızda verilen karaciğerde yıpranma oranı yani fibrozis oranı artı yağlanma oranını sayısal olarak veriyor. Ve bu biyopsiyle yüzde 90 korele. Bu yöntem uzun vadeli takipte büyük avantaj sağlamaktadır. Yağlanma azaldı, enzim düştü; acaba fibrozis geriledi mi, yağlanma geriledi mi ölçebiliyoruz. Veya tam tersine baktık işler ters gidiyor, fibrozis ilerledi, yağlanma ilerledi; diyoruz ki sizde sıkıntılı bir durum var, siroza kansere gitme riskiniz yükseldi. Şimdi çok fazla her yerde bulunabilen bir alet değil. Bazı özelleşmiş merkezlerde bulunuyor. Herkese de bunu yapalım şeyinde değiliz, cost efektif değil. Mutlaka bunu hekimlerine hastalarımızın danışmasını öneriyoruz.”
Karaciğer yağlanmasının tedavisinde temel yaklaşımın yaşam tarzı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gökhan Kabaçam, “Disiplin şart. Bunun bir ilacı yok. Bu yaşam tarzı değişikliğiyle tedavi edilebilir bir şey. Biz çok şanslı bir ülkeyiz. Akdeniz tipi beslenebilecek hâlen imkânlarımız var. Sebze meyve ağırlıklı beslenmemiz, beyaz eti daha çok tercih etmemiz, yağsız kırmızı etler ve karbonhidrattan uzak durmamız; günlük egzersiz, yürüyüş. Mesela haftada 150 dakika hafif terleyecek tempoda bir spor yapmak karaciğer sağlığına çok ciddi fayda sağlıyor. Eğer midenizde bir sıkıntı yoksa günde iki bardak kahve içmenin çok ciddi faydaları olduğunu biliyoruz. Şekeriniz, kolesterolünüz veya metabolik başka bir probleminiz varsa bunun tedavisi için gerekli önlemlerin alınması da çok önemli. Obezite ve bunun getirdiği metabolik karaciğer hastalığı yani yağlı karaciğer, yaşam tarzı değişimiyle, kilo vermeyle ve diğer altta yatan hastalıkların kontrolüyle gerileyebiliyor, durabiliyor ve geriletebiliyoruz. Geriliyor olması çok iyi bir şey; çünkü zaten karaciğer rejenere olan bir organ, sadece ona o zemini hazırlıyor olmak lazım” dedi.





