Okulların başlamasına yakın, “bir aile fotoğrafınızı” göstermek istiyorum sizlere..

Bakıp da göremediğiniz, görüp de umursamadığınız ve sonunda çocuklarınıza büyük zararlar verdiğiniz bir fotoğraf bu..

Aile fotoğrafınıza, bu yazıyı okuduktan sonra bir daha bakın lütfen..

“Farkı” farkedeceksiniz..

VELETŞAHİ BİR DÖNÜŞÜM

Yüzlerce yıldır “pederşahi”yani evde babanın (ya da annenin) otoritesinin geçerli olduğu bir aile yapısından geliyoruz..

Ama son yıllarda bu durum çok değişti..

“Pederşahi” bir aile yapısından, “veletşahi” bir aile yapısına dönüşüyoruz artık..

Şöyle bir düşünün;

1- Anne baba olarak, çocuklarımızı adeta taparcasına baş tacı yaptık; önlerine bir yığın pahalı oyuncak yığdık; sofralarını zenginleştirdik; marka kıyafetler ve son model telefonlar aldık..

2- Hafta sonu, tatil programları çocuklarımızı mutlu etme üzerine yapılır oldu..

3- Bizler para kazanıyoruz, ama yaşamlarımızla ilgili programları sadece onlar için yapar olduk..

4- Neredeyse hiçbir anne ve baba “kendi hayatını” yaşayamaz hale geldi..

5- Ekonomik imkanlar iyileştiği halde “mutsuzluk ve boşanmalar” arttı..

Ve..

6- Çok daha mutsuz, çalışmayı sevmeyen, zora hiç gelemeyen, strese dayanamayan, hayatın gerçeklerinden bihaber, sağlam bir hedefi olmayan, haz odaklı bir nesil çıktı ortaya..

ÇALIŞMAM, BÖYLE RAHATIM

Taze bir örnek vereyim..

Maddi imkanı kıt olan yakın arkadaşlarımızdan biri..

Geçtiğimiz hafta içinde oğlunu Isparta’ya götürdü, üniversiteye yazdırdı..

Bir de dayalı döşeli ev tuttu..

Okula akşamları gideceği için, gündüzleri boştu..

Bir yerde çay içerken hem eve hem okula yakın bir yerdeki dükkanın camında, “part time çalışacak eleman aranıyor” yazısını gördüler..

Arkadaşım oğluna dönüp, “bak ne güzel, gündüzleri çalışabilir, en azından harçlığını çıkartırsın” dedi..

Oğulun verdiği cevap; “yok baba ya, ben böyle rahatım”..

Arkadaşım bu olayı anlattığında, “büyük hata yapıyorsun, 21 yaşında bir genç artık kendi ayakları üzerinde durmalı, niye ısrar edip işe başlatmadın” dedim..

“Ne bileyim abi” dedi, “böyle alıştırmışız, şimdi üzerine fazla gidemiyorum.. Gözümüzde hala bir çocuk o..”

“Ona kötülük ettiğinin farkındasın değil mi” dedim tekrar..

Başını salladı, “evet farkındayım, ama tıpkı anne-babalarımızın bize baktığı gibi, gözümüzde hala bir çocuk o..”

Acı acı gülmekten yapacak başka bir şey yoktu..

SEVMİYOR DEĞİL, BİLMİYOR

Endüstri mühendisliği tahsil eden, ama sosyal sorumluluk projelerine yönelen Banu Uzkut Onuk, bu konuda bakın neler söylüyor:

“Anne-babaların, ‘biz çektik onlar çekmesin’ yaklaşımı, esasında çocuklarımız için büyük bir kötülük..

Aileler çırpındıkça (kendi tabirleriyle saçlarını süpürge ettikçe) ve çocuklarının her istediklerine ‘evet/tamam’ dedikçe..

Mutlu olmayı bilemeyen, yaşam motivasyonu çabucak düşen çocuklar yetiştirdik..

Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenemedikleri için, hep daha fazlasını istiyorlar..

‘Hayır’ cevabına alışık olmadıkları için,  ilk duyduklarında sinir krizi geçirebiliyorlar..

Birçok genç öğrencim depresyon ilacı kullanıyor..

Koçluk görüşmelerimde ve seminerlerimde en çok duyduğum cümle şu: ‘Bizim çocuk çok zeki ama çalışmayı sevmiyor..’

Çocuklar/gençler aslında çalışmayı sevmiyor değil, çalışmayı bilmiyor bence..

Sorumluluk almayı hiç öğrenmemiş çocuk ve genç, bilmediği bir şeyi nasıl yapsın?

İKİ GENÇ, İKİ ÇARPICI ÖRNEK

1- Örneğin; evin tek oğlu olan, ‘paşa’ olarak yetiştirilmiş bir üniversite öğrencisi, ‘askerde nasıl yatak toplayacağım’ diye haklı olarak endişe ediyordu..

Çünkü yatağını hiç toplamamıştı..

Hatta hayata bir yerinden de başlamamıştı hiç..

2- Türkiye’nin en büyük tekstil firmalarının başında gelen Holding Başkanı’nın oğlu,  yaz aylarını çalışarak geçiriyordu..

Milyar dolarlık şirketin veliahdının, Bodrum Yalıkavak’taki yazlıklarının yakınında bulunan su sporlarında 50 TL yevmiye ile çalışması görenleri şaşkınlık içerisinde bırakıyordu..

Lise öğrencisi genç, tatilini çalışarak geçirmesini şöyle açıkladı:

“Bir yerden başlamam lazımdı, üstelik kendi harçlığımı çıkarmanın keyfi de farklı oluyor..”

ENGELLERİ KALDIRMAYIN

Şimdiki gençlerin yüzde 90’ı maalesef iş beğenmiyor, çalışmayı sevmiyor, zorluklara katlanmıyor..

Ve bunun tek suçlusu da -bence- o gençlere yaşamın zorluklarını öğretmeyen ebeveynleridir..

Zorluklar, çileler, problemler onları güzel yarınlara taşıyan vasıtalardır..

Bırakın çocuklarımız da “hatalarından öğrensinler”..

Çocuklarımızın önünden engelleri kaldırarak, onların “hayatı öğrenmesine” de engel olmayın..

Şimdi..

Bunları iyice bir düşünün, aile fotoğrafınıza bir kez daha bakın ve gereğini yapın artık..