Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk dün Radikal gazetesinde Başbakan Erdoğan’a hitaben bir yazı kaleme almış..
Şöyle diyor:
“AB’ye girmek isteyen Türkiye, hızla AB hukukundan uzaklaşmaktadır ve bu haliyle Belçika’nın 181, Bolivya’nın 151, Fransa’nın da 142 yıl gerisindedir..”
…
Büyük bir hayal kırıklığına uğradım..
“Hukukçu” Sami Selçuk ya “hukuk” bilmiyor, ya da AB’nin bir emir eri haline gelmiş ve buyrulanları Türk kamuoyuna aktararak görevini yerine getiriyor..
Yoksa..
Yukarıdaki gibi, “Türkiye AB hukukundan uzaklaşmaktadır” gibi bir laf etmezdi..
Bir hukuk adamı bile AB hukukundan bihaberse, demek ki bilmeyen çok kişi var..
Bu nedenle..
AB’yi ve AB hukukunu isterseniz biraz öğrenelim..
…
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin üyesidir, ama Avrupa Birliği’nin üyesi değildir..
Avrupa Birliği, siyasi bir kuruluştur..
Avrupa Birliği, Lizbon Anlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesiyle, bir “devlet” konumuna girmiştir..
Artık Avrupa Birliği’ne, “Avrupa Birliği Devleti” dememiz gerekmektedir..
Çünkü..
Avrupa Birliği Devleti’nin; “parlamentosu, hükümeti, yargı organları, merkez bankası, birimi Avro olan parası, 27 ülkenin toplamından oluşan toprakları, sınırları, 490 milyonu aşan nüfusu, Avropol denilen polis teşkilatı, bayrağı, marşı ve 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Anayasası” vardır..
Bir de
“Avrupa Birliği Müktesebatı” vardır..
Son 60 yıldır Avrupa Birliği ülkelerinde çıkmış yasaların, kararnamelerin, yönergelerin tümü “AB Müktesebatı”nı oluşturur..
Yani, bir çeşit “içtihat”tır..
İngilizcesi 100 bin sayfayı aşan bu Müktesebatın tamamını, AB’ye aday olan her ülke peşinen kabul etmek zorundadır..
Ancak bu kabulden sonra, AB ile aday ülke arasında müzakereler başlar..
“Müzakere süreci” ise asla bir “pazarlık süreci” değildir..
Pazarlık söz konusu bile edilmez..
Müzakere sürecinde aday ülke, “müktesebata uyum sağlayacak” yasalar çıkarır, düzenlemeler yapar..
“AB ile müzakere masasına oturmuş” bir aday ülke, AB’nin hem Anayasası’nı hem de Müktesebatı’nı “olduğu gibi kabul etmiş” sayılır..
“Avrupa Birliği’ne girmek” demek, “bir yabancı devletin vesayeti altına girmek” demektir..
Yani..
“AB mandası”nı kabul etmek demektir..
Peki..
AB’nin vesayeti altına girerek bağımsızlığını tümden kaybetmiş bir ülkede, “yargı bağımsızlığı”ndan söz edilebilir mi?
Bakın..
AB Anayasasının I. Bölüm 6. Maddesi ne diyor:
“AB Anayasası ve kendilerine verilmiş yetkileri kullanan AB kurumlarının kabul ettiği yasalar, üye devletlerin yasalarının üstünde olacaktır..”
Bu çok açık ve net olarak şu demektir:
“Türkiye AB’ye üye olduğunda..
AB Anayasası ve yasaları, T.C. Anayasası ve yasalarının üstünde olacaktır..
Türkiye AB’ye üye olduğunda..
Büyük bir ihtimalle üye olmadan önce (yani Müzakereler aşamasında) tüm Türk yargı organları, AB yargı organlarının buyruğu altına girecektir..
Söyleyin bakalım..
“AB Yargıtayı”nın buyruğu altına girmiş bir “Türk Yargıtayı”nın bağımsızlığından söz edebilir misiniz?
Şunu da iyi anlayın..
Bir AB ülkesindeki bir şüpheli hakkında, başka bir AB ülkesindeki mahkeme tarafından “tutuklama emri” çıkarılabilmektedir..
Tutuklama emrini alan mahkeme; kanıt, tanık aramadan şüpheliyi 48 saat içinde bulup tutuklamakta ve 10 gün içinde tutukluyu, “tutuklama emrini çıkaran mahkemenin bulunduğu ülkeye” göndermektedir..
Geniş yetkilerle donanmış bir de “Avrupa Savcısı” var..
Bu savcı, bir zanlının bir yargıç ya da mahkeme önüne çıkarılmadan altı aya kadar gözaltında tutulmasını isteyebilecek ve bu süreyi, üçer aylık dilimlerle istediği kadar sürdürebilecektir..
…
Konu uzun, yerim dar..
Böyle bir AB hukukundan uzaklaşmak, yapılacak en iyi şey değil de nedir, söyler misiniz?
Şu kadarcık bilgi ışığında bile hukukçu(!) Sami Selçuk’un yazdıklarını değerlendirdiğinizde, aslında kimin ne peşinde olduğu daha açık bir biçimde ortaya çıkacaktır..
Yine de karar sizin tabii..
* Koyu yazılmış bölüm, Yılmaz Dikbaş’ın “İğfal” isimli kitabından alınmıştır.. Araştırmacı-yazar Yılmaz Dikbaş’ın (tamamen araştırma ve gerçeklere dayanarak yazılmış) bu kitabını okuduğunuzda.. Hem “bağımsızlığımızı bitirecek” Avrupa Birliği gerçeğini.. Hem de Türkiye’nin mutlaka AB’ye girmesi için çırpınanları tanıyacaksınız.. Bakalım, hala “AB’ye girmeliyiz” diyenleri haklı bulacak mısınız..
Trend Haberler

Erol Bulut’un ekibi belli oldu! İşte Antalyaspor’un yeni hocasının antrenörleri...

Antalya Büyükşehir’de hafriyat krizi: Müdür görevden alındı

Manavgat Merkez Jandarma Karakol Komutanı Çetin göreve başladı

Antalyaspor’da Erman Kılıç ve Veysel Sarı’ya PFDK’dan ağır fatura

Antalya Büyükşehir’e operasyon: 6 gözaltı

Nuri Şahin'in eski yardımcısı Boluspor'un başına geçti!