17 Kasım’da Atatürk Kültür Merkezi’nde yazımın başlığında verdiğim adla bir program yaptık. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin himayelerinde gerçekleştirdiğimiz bu programa destek veren başta Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanı İsmail Oskay’a teşekkür ederim. Seçkin dinleyicilerin katıldığı programda Cumhuriyetimizin 100. yılında, Cumhuriyet’in en önde gelen aydınlarından biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ı konuştuk. Balıkesir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salim Çonoğlu ve Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Balcı davetimize icabet ederek Antalya'mıza geldiler ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın farklı cephelerini bize anlattılar.
Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdullah Kök’ün moderatörlüğünde başlayan programda Prof. Dr. Yunus Balcı bize Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiir evrenini anlattı. Çok cepheli bir isim olan Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir, roman, hikâye, deneme, edebiyat tarihi, makale gibi türlerde eserler vermesine karşın daha çok şairliği ve romancılığı ile tanınır. Köklü bir kültür birikimine sahip olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Türk şiirine Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in etkisinde başlayan, Fransız şiirinden de epeyce etkilenen Ahmet Hamdi, daha sonra kendine has bir şiir evreni kurmayı başarabilmiş önemli bir isimdir. Yunus Balcı hoca Tanpınar’ın şiirindeki trajik yolculuğa dikkat çekti. Özellikle Gaston Bachelard’ın Tanpınar üzerindeki etkisini ve onun rüya estetiği dediğimiz tarafının büyük oranda Gaston Bachelard’dan geldiğini ifade etti. Tanpınar’ın şiirlerinden örnekler vererek düşüncelerini somutlaştırdı.
Prof. Dr. Salim Çonoğlu, Tanpınar’ın Huzur romanı özelinden hareketle onun eserlerinde şehrin bir canlı organizma gibi algılanıp onun medeniyet ve kültürün taşıyıcısı olduğunu belirtti. Yıkılan bir imparatorluğun bütün acı, ıstırap ve krizlerini yaşayan duyarlı bir aydın olan Tanpınar’ın kurulmakta olan yeni kültürü de anlamaya çalıştığını görürüz. O ne bir çırpıda eskiden kurtulmak ister ne de tamamen yeni olana teslim olur. İşte bu düalizm onun eserlerinde sıklıkla karşımıza çıkar. Salim Çonoğlu hoca, İstanbul’un Huzur romanının kahramanı olarak ele alınabileceğinin, romanın kahramanlarının da esasında İstanbul ile bir anlam ifade ettiklerinin altını çizdi. Bütünüyle şehir bir kültür ve medeniyetin timsalidir. Tanpınar’ın “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” fikrinin en somut şekilde şehirde kendisini bulduğunu Huzur’dan pasajlar okuyarak bize anlattı.
Ben de Tanpınar’ın o meşhur “Antalyalı Genç Kız’a Mektub”unun gerçekten genç bir kıza mı yoksa genç bir erkeğe mi yazıldığı konusunu ele alarak bu poetik mektubun Tanpınar’ın sanat estetiğindeki yerine değindim. Mehmet Kaplan’ın adlandırması ile meşhur olan bu mektup sanıldığı gibi genç bir kıza değil genç bir erkeğe yazılmıştır. Antalya Lisesinde edebiyat öğretmenince verilen bir ödev gereği, lise talebeleri, kendisi ve sanatı hakkında bilgi vermesi talebiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a mektup yazarlar. Bu mektuplar içerisinde bir genç kız tarafından yazılan mektup da vardır. Fakat Tanpınar’ın sanat estetiğinin önemli bir metni olan bu cevabi mektubu genç bir erkeğe yazmıştır. Tanpınar, bu mektubunda sanatının temel nüvesi olan isimlerin ve eserlerin adını anar. Özellikle kendi kişisel hayatının sanatına akseden kısımlarıyla ilgili verdiği bilgiler açısından bu mektup önemlidir.
Bu tür faaliyetler daha çok bir turizm kenti olarak tanınan Antalya’nın esasında bir kültür kenti de olduğunu vurgulamak için önemli adımlardır. Bu seri panellere önümüzdeki günlerde yolu Antalya’dan geçen başka yazar ve şairlerle devam etmek istiyoruz. Şehrin bu potansiyeli gözden kaçırılmamalı ve daha geniş kitlelere mâl edilebilecek faaliyetler yapılmalıdır.