Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın “doğruları söyleme” konusundaki arızası hala devam ediyor..

Yılan hikayesine dönen Büyükşehir Belediyesi’nin Andızlı Mezarlığı yanındaki yeni hizmet binasını biliyorsunuz..

Menderes Türel’in ilk döneminde inşaatı başlamış, seçimde Akaydın kazanınca inşaata bir kazma bile vurulmamıştı..

Trilyonlarca lira harcanan bina 5 yıl boyunca çürümeye terk edilmişti..

Yeniden Başkan seçilen Türel, geçtiğimiz hafta içinde binanın inşaatını yeniden başlattı..

Başlatırken, (doğal olarak) binayı çürümeye terk edenleri eleştirdi..

Kamu hizmetlerinde “devamlılık” olması gerektiğini belirterek, Akaydın’ın bu hizmeti devam ettirmemekle “kamu zararı”na yol açtığını belirtti..

Vay sen misin Akaydın’ı suçlayan..

Akaydın hemen bir basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilere inşaatı yeniden başlatılan yeni Büyükşehir hizmet binası ile ilgili olarak da Türel’e cevap vermiş..

Bununla da kalmamış..

Türel’i hiç sevmeyen bir gazeteye, “kafa karıştırıcı” sorular dikte ettirmiş.. (Birçok şey gibi yine bunu da inkar edecektir..)

Buraya kadar olan-biten (soruları dikte ettirmesi dahil) her şeyi normal karşılıyorum..

Fikir ayrılıkları olacaktır..

Eleştirilere ya da suçlamalara karşı “kullanılmaya müsait” kişiler kullanılacaktır..

Ve suçlanan kişi kendini elbette savunacaktır..

Ama..

Bütün bunları yaparken, “doğruları” söylemelidir,  vatandaşı kandırmamalıdır..

Akaydın, -maalesef- rektörlüğü ve belediye başkanlığı dönemlerinde yaptığı gibi, bir kez daha kamuoyuna  doğruları söylememiştir..

Basın toplantısında yaptığı açıklamada aynen şunları söylüyor:

“Hizmet binası yüzde 30-40 bitmiş bir binaydı.. Astarı yüzünden pahalı bir binaydı.. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bu kadar borcu varken ihale de ettik.. İhaleden sonra müteahhide ‘ödeyecek paramız yok, ağırdan al’ dedik.. Çünkü önceliğimizde yoktu.. Niye o kadar masrafın altına gireyim?”

Akaydın, “ihale ettik, ama müteahhide işi ağırdan al dedik” diyor ya..

İşte kamuoyunu da burada yanıltıyor..

Çünkü..

Kamu kurumlarında bir ihalenin yapılabilmesi için, kesinlikle ödeneğinin de olması gerekiyor..

Bina için ihaleye çıkıldıysa..

Hesap İşleri Dairesi’nin, o ihalenin ödeneğini ayırmış olması gerekiyor..

Yani Akaydın, “ihale ettik, ama paramız yoktu” derken doğruyu söylemiyor..

Yani “ödenek(para)” yoksa, “ihale” de yok..

Akaydın’ın bunu bilmiyor olması mümkün mü?

Elbette değil..

Ama Akaydın’ın, “insanların gözlerinin içine baka baka doğruları söylememek” gibi bir huyu var..

Bu huyunu bırakmaya da hiç niyeti yok..

Öte yandan..

Biliyorsunuz artık..

Akaydın hakkında; “Antalya’ya maddi ve manevi zararlar vermek ve görevini kötüye kullanmak”la ilgili İçişleri Bakanlığı, Sayıştay ve savcıların yürüttüğü onlarca inceleme ve soruşturma var..

Akıllı kartla ilgili olarak da Ağır Ceza’da 65 yıl hapis istemiyle yargılanıyor..

Bunlara rağmen, “seçilebilir bir yerden CHP’nin milletvekili adayı” olarak karşınızda..

Bütün derdi, bu soruşturma ve davalardan kurtulmak için “dokunulmazlık zırhına” kavuşmak..

Özetle, “Akaydın bildiğiniz gibi” ve hiç değişmiyor, gelişmiyor..

CHP’ye oy verecek seçmeni bir kez daha uyarıyorum..

Böyle bir adamı seçip, hesap vermekten kurtaracak mısınız?

 Yoksa, CHP’nin bu tür kişilerden kurtulmasını mı sağlayacaksınız?

Bu kararı 7 Haziran’da siz vereceksiniz..

İyi düşünün..