Mustafa Akaydın, -elini hiç çekmediği- Üniversite’ye davet(!) edilmiş..
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerinin “kamu yönetimi”yle ilgili sorularını yanıtlamış..
Bana büyükbabam hep şunu söylerdi:
“Evlat, bilmediğin bir konuda kimseye ders vermeye kalkma..”
“Meme cerrahı” Akaydın, hasbelkader “Belediye Başkanı” olunca, kendisini “iyi bir kamu yöneticisi” gibi falan görmeye başladı galiba..
Tıpkı yaptığı işler gibi, öğrencilere de bol bol “masal” anlatmış..

Ben öğrencilerin yerinde olsam, önce şunu sorardım:
“Kamu yönetimini biliyor musunuz Hocam?”
Büyük bir ihtimalle Akaydın’ın cevabı, “çocuklar ben dersime iyi çalışırım, Başkan da olduğuma göre elbette kamu yönetimini biliyorum” şeklinde olacaktı..
Ardından hemen şunları söylerdim:
“Hocam, siz belediye başkanı seçildiniz, tamam..
Ama..
Belediyeciliği bilmiyorsunuz, bu ortada..
Olabilir, herkes belediyeci doğmaz..
Ancak, Üniversite’den Büyükşehir’e taşıdığınız adamlar da belediyeciliği bilmiyordu..
Bununla da kalmadınız..
Belediye’den belediyeciliği bilenleri de sağa-sola savurdunuz..
Peki, belediye hizmetlerini, belediyeciliği bilmeyenlerle nereye kadar götürebileceğinizi sanıyorsunuz?
Şu geçen 3 yıl gösterdi ki..
Ne siz, ne de Üniversite’den götürdükleriniz bu kente –eğlence ve cadde güzelleştirmesinden- başka bir şey vermedi..
Kalan 2 yılda Antalya hak ettiği hizmeti alabilecek mi?
Burada nasıl bir ‘kamu yönetimi’ uygulamayı düşünüyorsunuz acaba?”

Gerçekte bu sorulara Akaydın’ın vereceği bir cevabı yok..
Ama..
O’nun sustuğunu göreniniz oldu mu hiç?
Yalanlarla-inkarlarla dolu bir konuşma yapar..
Yapacağı işleri başkalarının (özellikle hükümetin ya da kendine muhalif CHP’li meclis üyelerinin) engellediğini söyler..
Laf kalabalığı yapar, dikkati başka yöne çeker..
Öğrenciler de bunu yutar mı, orasını bilmem..
Ancak..
Eminim, sordukları her sorunun hep “muallakta” kaldığını fark etmişlerdir..

Nitekim..
Öğrencilere, “Siyasete girin” demiş..
Ve şöyle devam etmiş:
“Siyaseti önce ülke, sonra mevcut partiniz ve en sonda da kendiniz için yapın..”
Bu arada kendini ele vermiş..
“Siyaseti hoşgörüyle yapın, karşı partideki insanlara tolerans gösterin, siyaseti ironiyle yapın” diye konuşmuş..
Gören-duyan Allah için söylesin..
Hoca’da hoşgörü veya karşı partidekilere tolerans var mı?
Bugüne kadar, (kendi partisi dahil) kendisine biat etmeyenlerle sürekli bir çekişme ve kavga halinde değil mi?
Sadece kavga-çekişme olsa yine iyi..
Partili-partisiz, vekil-sade vatandaş her önüne gelenle dalga geçip, alay etmiyor mu?
Bu “ironik siyaset” mi oluyor?

Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğrencileri, bence Akaydın’ın söylediklerini değil, söylediklerinin aksini yapmalı..
Yoksa..
“Kamu yönetimi”nden habersiz birer mezun olarak hayata atılmak zorunda kalabilirler..
Hatta..
Kendilerini Akaydın’la hiç karşılaşmamış, onun söylediklerini hiç dinlememiş olarak kabul etsinler..
Böylece..
Kendilerini büyük bir yanlıştan da kurtarmış olurlar..

Daha ne diyeyim?