Geçtiğimiz haftalarda anoreksiya nervoza hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren ünlü fenomen Nihal Candan’dan sonra bu rahatsızlık merak edilen konular arasında yer aldı. Anoreksiya nervozanın bireyin aşırı kilo almaktan korkması ve kendisini olması gerekenden daha kilolu algıladığı ciddi bir yeme bozukluğu olarak tanımlandığını ifade eden Klinik Psikolog Nükte Balcı, “Bu durum, kişinin kilo vermek için aşırı kısıtlayıcı diyetler yapmasına, aşırı egzersiz yapmasına veya uygunsuz yiyeceklerden kaçınmasına yol açar. Tanı, genellikle bir psikiyatrist veya psikolog tarafından, kişinin beslenme alışkanlıkları, vücut ağırlığı, psikolojik durumu ve diğer fiziksel belirtiler değerlendirilerek konulur. Teşhis için kullanılan kriterler arasında şunlar bulunur: Sağlıklı bir kilonun altında olma, kilo almaktan aşırı korkma, vücut ağırlığı veya şekli hakkında çarpık bir algıya sahip olma” diye değerlendirdi.
‘Kilo verme saplantı haline gelir’
Anoreksiya nervozanın çeşitli davranışsal belirtilerle kendini gösterdiğini söyleyen Nükte Balcı, hangi davranışların anoreksiya nervozaya işaret ettiğini şöyle açıkladı: “Bunlar şunları içerebilir; “Yemekleri reddetme, sadece belirli yiyecekleri yeme veya çok küçük porsiyonlar tüketme. Yemek tarifleri ve kalorilerle aşırı meşgul olma. Sosyal ortamlarda yemekten kaçınma. Yemekleri parçalara ayırma, tabakta dağıtma veya yeme hızını yavaşlatma gibi tuhaf yeme ritüelleri geliştirme. Aşırı egzersiz yapma. Sık sık tartılma veya vücudunu aynada inceleme. Kilo vermeyi istemek genellikle sağlıklı bir hedeftir ve kişinin daha iyi hissetmesini sağlamayı amaçlar. Ancak anoreksiya nervozada kilo verme isteği bir saplantı haline gelir. Kişi, sağlıklı bir kilonun çok altında olmasına rağmen hala kilolu olduğunu düşünür. Bu durum, bir kontrol kaybı ve psikolojik rahatsızlık belirtisidir.
‘Ciddi psikolojik belirtiler gösterir’
Anoreksiya, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ciddi psikolojik belirtiler de gösterdiğine dikkat çeken Balcı, “Depresyon, anksiyete ve panik ataklar; hastalığın neden olduğu stres ve yetersiz beslenme, bu duygusal sorunları tetikleyebilir. Sosyal izolasyon; kişi, yemekle ilgili endişeleri nedeniyle sosyal etkinliklerden uzaklaşır. Mükemmeliyetçilik, genellikle yüksek beklentileri olan ve kendilerine karşı aşırı eleştirel olan kişilerde görülür. Obsesif-kompulsif eğilimler; yeme ve egzersizle ilgili takıntılar ve zorlayıcı davranışlar görülebilir. İrritabilite ve duygu durum dalgalanmaları; yetersiz beslenme, beyin kimyasını etkileyerek ruh halini bozabilir. Anoreksiya nervozanın tek bir nedeni yoktur. Genellikle biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanır. Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki (serotonin gibi) dengesizlikler ve hormonal faktörler risk faktörüdür. Düşük özgüven, mükemmeliyetçilik, kontrol ihtiyacı ve vücut imajından memnun olmama gibi faktörler tetikleyici olabilir. Medyanın dayattığı güzellik standartları, akran baskısı ve aile beklentileri gibi çevresel faktörler de önemli bir rol oynar” diye açıkladı.
‘İdeal bedenler baskı oluşturur’
Aile içi dinamiklerin ve travmalar anoreksiya nervozanın ortaya çıkmasında önemli bir rol oynayabildiğine değinen Balcı şöyle konuştu: “Aile içinde yüksek beklentiler, eleştirici bir ortam, kontrolcü ebeveynler veya duygusal ihmal gibi durumlar, kişinin kontrol hissini kaybetmesine ve bu kontrolü yemek yeme davranışıyla sağlamaya çalışmasına neden olabilir. Ayrıca, cinsel veya fiziksel istismar gibi travmatik olaylar da yeme bozukluklarını tetikleyebilir. Sosyal medya, anoreksiya nervozanın yayılmasında ve sürdürülmesinde büyük bir rol oynar. ‘İdeal’ olarak sunulan zayıf bedenler, gençleri ve yetişkinleri gerçek dışı güzellik standartlarına ulaşmak için baskı altında bırakır. Influencer'lar tarafından paylaşılan zayıflık, sağlıklı bir yaşam tarzı olarak gösterilse de, çoğu zaman sağlıksız davranışları teşvik eder. Bu durum, kişinin kendi bedenini sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırmasına ve beden algısının bozulmasına neden olur.”
İşte tedavi yöntemleri
Anoreksiya tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin ‘psikoterapi’ olduğunu söyleyen Nükte Balcı bu tedavi yöntemlerinden şu şekilde bahsetti: “Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Hastanın yeme, kilo ve beden imajı hakkındaki çarpık düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmeyi hedefler. Aile Temelli Terapi (FTT): Özellikle genç hastalar için etkilidir. Aileyi tedavi sürecine aktif olarak dahil eder ve hastanın sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasına yardımcı olur. Diyalektik Davranış Terapisi (DDT): Özellikle duygusal düzensizlik yaşayan bireyler için uygundur. Hem bireysel hem de grup terapisi, tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır. Bireysel terapi, kişinin kişisel sorunlarına ve travmalarına odaklanırken, grup terapisi kişinin yalnız olmadığını hissetmesini sağlar ve benzer sorunları yaşayan diğer insanlarla deneyimlerini paylaşmasına olanak tanır. Genellikle, en etkili tedavi, her iki yaklaşımın da birleştirilmesiyle sağlanır. Anoreksiya nervoza tedavisinde ilaçlar genellikle ilk tercih değildir, ancak depresyon, anksiyete veya obsesif-kompulsif bozukluk gibi eşlik eden psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabilir. Antidepresanlar ve anksiyolitikler bu durumda yardımcı olabilir.”
‘Tekrarlama riski var’
“Anoreksiya nervoza tedaviden sonra tekrarlama riski olan bir hastalıktır. Özellikle stresli dönemlerde, kaygı veya depresyonun arttığı zamanlarda nüks görülebilir. Bu nedenle, tedavi bittikten sonra bile devamlılık önemlidir. Düzenli terapi seanslarına devam etmek: Tedavi bittikten sonra bile periyodik olarak bir terapistle görüşmek nüksü önleyebilir. Stres yönetimi becerilerini geliştirmek: Yoga, meditasyon veya mindfulness gibi teknikler stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Sağlıklı yaşam tarzını sürdürmek: Düzenli beslenme, yeterli uyku ve fiziksel aktivite, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı korur. Erken belirtileri tanımak: Hastalığın geri dönüşüne işaret eden ilk belirtileri fark etmek ve hemen yardım istemek önemlidir. Anoreksiya nervoza, kendi başına iyileşmesi neredeyse imkansız olan ciddi bir hastalıktır. Profesyonel yardım olmadan, hastalık kronikleşebilir ve ölümcül sonuçlara yol açabilir. Mutlaka bir uzman, psikiyatrist, psikolog veya beslenme uzmanından destek alınmalıdır.”