CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’ya geldi..
Geldi de, “ne için geldiğini” ben anlayamadım..
Büyükşehir 3 yılda 300 proje yapmış, 301’incisinin de temeli atılacakmış..
Büyükşehir Başkanı Mustafa Akaydın, “Genel Başkanım, benim yaptıklarımı açmaya geliyor, bir çukurun ortadan kalkması için temeli de o atacak” diyor..
Muratpaşa Başkanı Süleyman Evcilmen, “Düden’le beraber Falez-1 parkı ile Dutlubahçe Kültür ve Toplum Merkezi’nin açılışını yapacak” diyor..
Konyaaltı Başkanı Muhittin Böcek, “Enfes bir park yaptım, adı Nashira.. Genel Başkanım burasının açılışını yapacak” diyor..
Hepsinde bir heyecan bir heyecan sormayın gitsin..
“Bu kadar açılış onbinleri toplar, CHP iyi bir gövde gösterisi yapar” diye düşünüyorsunuz..
Bırakın on bini, 1-2 bin kişinin dışında ne açılışa ne başkanlara ne de genel başkana rağbet eden yok..
Daha önemlisi..
CHP’nin Antalyalı eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile “emir eri” bir milletvekili törenlerde hiç yok..
Dün Büyükşehir’den geçilen “açılış fotoğrafı” herşeyi açık-seçik gösteriyor..
CHP’nin genel manzarası bu işte..
Demek ki..
“AKP’ye tepki oyları” olmasa, CHP barajı bile zor geçecek..

Öte yandan..
Kılıçdaroğlu’na bakıyorsunuz..
Torununun elinden tutmuş, mutlu mutlu gülümsüyor..
Ne yapılacak açılışlar, ne atılacak temel, ne Baykal’ın tepkisi umurunda bile değil..
Çok özlediği torunu ile hasret gideriyor..
Ayıp olmayacağını, arkasından konuşulmayacağını bilse, açılışların hiçbirini yapmayacak belki..
Torun sevgisi hepsini unutturuyor..

Her şeye rağmen..
Bir genel başkan olarak, yapması gerekenler var..
Yüreği torun ve evlat sevgisi ile dolu olan Kılıçdaroğlu, “kürsü”ye çıkınca bir anda değişiyor..
Yalanların, iftiraların, korkuların, kısacası “siyasetin” büyük bir neferi haline geliveriyor..
Ve başlıyor oklarını sağa-sola atmaya..
O oklar bu milleti yaralar ya da öldürürmüş, en azından bu ülkeye zarar verirmiş, hiçbirini düşünmüyor..
“CHP’yi bu başkan değiştirecektir” diye düşünenleri yine yanıltıyor..
Ve..
Sadece yüz nakli yapılmış gibi..
Baykal’dan da, Sav’dan da, Topuz’dan da hiçbir farkının olmadığını ortaya koyuyor..

31 Mart gününden bir başka manzara..
Kılıçdaroğlu, “babacan” bir tavır sergiliyor..
3 belediye başkanı ile il başkanının aralarını bulmaya çalışıyor..
“Anlaşamıyorlar diye bir şeyler duyuyorum, öyle lüksünüz yok, herkes anlaşacak” diyor..
Ve..
Birbirlerinin ellerinden tutturup havaya kaldırıyor..
Yine yüzünde bir gülümseme..
Sanki, “ben barıştırırım arkadaş” diyor..
Diyor da; Mustafa Akaydın’la barışmanın, adam gibi konuşmanın, birlikte çalışmanın imkansız olduğunu da bilmiyor mu?
Biliyor elbet..
Ama..
En azından, “ben elimden geleni yaptım, koca koca adamlar, artık kendileri bilir” dediğini cümle aleme göstermiş oluyor..

“Kılıçdaroğlu’nun Antalya’ya ne kadar ilgisiz olduğu” bu gelişinde iyice su yüzüne çıktı..
Öğleye doğru başladı konuşmaya, akşam uçağa bininceye kadar konuştu..
Antalya’yla ilgili neler söyledi, hatırlayanınız var mı?
Pek bir şey söylemedi..
Söyleseydi, kalırdı aklınızda bir şeyler..

Antalya’da bir bayram havasının yaşanması gereken 31 Mart 2012 gününün manzarası “böyle bir şey”di işte..
Bu “şey”in adını da siz koyun artık..