Bizdeki “seçmen manzarası” şöyle:

BİR.. Babadan-atadan partililer..
Bunlar genellikle o partiye niye oy verdiklerini veya vereceklerini pek bilmezler..
Ne kendi adaylarının ne de diğer parti adaylarının konuşmalarına ve projelerine falan bakmazlar..
Seçim günü gider baba-ata mirası partiye oylarını atarlar..
Bunların içinde aydın(!)lar da çokça vardır…

İKİ.. Çıkar peşinde koşan partililer..
Bunlar için ideoloji-görüş-düşünce-hizmet gibi olgular hiçbir şey ifade etmez..
Seçileceklerden biri olmak için uğraşır-didinirler..
Olmazsa seçilecek kişinin en yakınında yer alıp, onun nimetlerinden yararlanmaya bakarlar..
Maddi ve manevi çıkar peşindedirler..
Sayıları düşünemeyeceğiniz kadar fazladır..
ÜÇ.. Hizmet isteyen partililer..
Bunlar “bilinçli” kişilerdir..
Vizyonları ve projeleri olan partileri takip ederler..
Oyları değişkendir..
Asla “takım tutar” gibi parti tutmazlar, araştırırlar..
Seçim zamanında projelere dikkat eder, vaadlerini yerine getireceğine inandıkları kişi ya da partilere oy verirler..
En ideal seçmen kesimi bunlardır..
Sayıları -ne yazık ki- yok denecek azdır..
DÖRT.. Partisiz partililer..
Bunlar da kısmen “bilinçli” seçmen sayılır..
Siyasetle ilgilenmez, siyasi konuşmaları dinlemez gibi görünürler, ama iyi bir gözlem yaparlar..
Lafa-söze-vaade bakmaz, genellikle oy kullandığı andaki duygularına kaptırırlar kendilerini..
Hangi partiye ya da kişiye oy vereceklerine son anda karar verirler..
Büyük bir çoğunluğu sandığa bile gitmezler..

Dönelim Antalya’ya…
Yukarıda saydığım özellikler Antalya seçmeni için de geçerli..
Ama..
Antalya halkının en büyük özelliği “rahatlarına çok düşkün” olmalarıdır..
“Her türlü hizmet en iyi şekliyle yapılsın, ama bizim rahatımız asla bozulmasın” isterler..
Örneğin cadde ve sokakları mı asfaltlanacak?
Kanalizasyon ya da drenaj boruları mı döşenecek?
Veya tramvay-kavşak falan mı yapılacak?
“Yapılsın, ama biz gece yatalım sabah kalktığımızda her şey bitmiş olsun” isterler…
Olmazsa?
Dünyanın en çalışkan belediye başkanı da olsa, Antalya’ya tarihinin en çok ve en iyi hizmetlerini de yapsa, bir daha asla seçim kazanamaz..
“Menderes Türel örneği”nde olduğu gibi..

Kepez Kent Konseyi Başkanı Bekir Bülent Özsoy, 2009 seçimlerinden birkaç gün önce şunu söylemişti:
“Antalya’da artık Menderes Türel öncesi ve sonrası olacaktır..
Sayın Türel hizmet çıtasını o kadar yukarılara taşıdı ki, yeni biri seçilirse, bu çıtayı aşması için çok fazla çalışması gerekecek..”
Türel seçimi kaybetti, Mustafa Akaydın seçildi..
Ancak..
Akaydın o çıtanın yanına bile yaklaşamadı ve “Antalya’nın alması gereken öncelikli hizmetleri” açısından büyük bir hayal kırıklığı oldu..
Bunu partili-partisiz, hatta kendi partilileri bile söylüyor..
Buna rağmen..
CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu (Antalya’yı hiç sevmiyor olmalı ki), Akaydın’ı yeniden partisinin adayı yaptı..
Gariptir..
Akaydın yapılan anketlerde hala ilk üç içerisinde yer alabiliyor..
Bunun en büyük nedeni; “5 yıl boyunca Antalya halkının rahatını hiç bozmaması, bol bol eğlendirmesi ve sadece CHP’li olması”dır..
Antalya halkı böyle bir başkan mı istiyor yoksa?

Bence Antalya halkı..
Kent içinde rahat ve çabuk yolculuk yapmak, bol kazanç sağlamak, turistleri kent içinde görmek, kültür ve sanatla buluşmak, kent içinde çoluk-çocuk keyifle vakit geçireceğim ortamlar bulmak sosyal aktivitelerin içinde olmak, güvenle yolculuk etmek, tertemiz bir denize girmek istiyor..
İyi de, bunları bu kent halkına kim verebilir?
Antalya seçmeni, 30 Mart’ta işte buna karar verecek..
Antalya seçmeni “3 no.lu seçmen grubu” gibi düşünürse, bu kent yaşadı..
Yoksa….
Ötesini düşünmek bile istemiyorum..