Dün sabah Akdeniz Manşet’in Haber Müdürü Şifa Çiçek geldi yanıma..
“Antalya.. Akaydın.. Ve Yalanlar..” başlıklı yazımı okuduktan sonra garip bir hisse kapıldığını söyledi..
“Yazdıklarının hepsi doğru abi” dedi, “ama bu yazıyı okuyanlar, sanki senin Akaydın’a karşı bir art niyetin varmış gibi algılar diye düşündüm bir an..”
Devam etti:
“Akaydın dahil, hiç kimseye karşı art niyetli olmadığını ve yazmadığını en iyi bilenlerdenim, ama bu yazıyı okuyan bu şekilde düşünür bence..”
Bir an durakladım..
Şifa böyle hissetmişse, beni yeterince tanımayanlar yanlış bir kanıya kapılmış olabilirdi..
Bu nedenle, konuya açıklık getirmem gerektiğini hissettim..
Ve bu yazı çıktı ortaya..

Öncelikle şunu söyleyeyim..
Mustafa Akaydın’ı rektörlüğü dönemlerinden beri yazıyorum..
Yaptığı işlerle ilgili bir yanlışını veya eksiğini görürsem, eleştiriyorum..
Sadece eleştirmekle kalmıyor, eleştirdiğim konuyla ilgili “doğru”ları da ortaya koyuyor, öneriler getiriyorum..
Bunu neye göre yapıyorum?
Akademisyen değilim, ama genel konularda en az Akaydın kadar bilgim var..
Siyasetin içine o yeni girdi, ben 40 yıldır içindeyim..
Yerel ve genel hizmetler konusunda, Akaydın’dan çok daha fazla bilgim ve tecrübem var..
Çünkü, O’nunla birlikte yüzlerce yerel yönetici tanıdım, TV’de programlarıma konuk ettim, tartıştım..
Yerel yönetimlerle ilgili yasaları iyi bildiğimi sanıyorum..
Genel siyaset ve uluslararası ilişkiler ile ekonomi üzerine yaptığım programların sayısını hatırlamıyorum bile..
Her program için günlerce ders çalışırım..
Bu kadar bilgi-birikim ile bir siyasetçiyi de bir yöneticiyi de, hatta Bakan ve Başbakanları da eleştirme hakkım vardır sanırım..
Yeter ki eleştiri, “eleştiri” gibi olsun..

Aslında..
Akaydın’ın (hatta bu kenti yöneten herkesin) en iyi dostu olduğuma inanıyorum..
Çünkü..
Antalya’yı çok seviyorum..
“Dost acı söyler”miş..
Akaydın’ın çevresini dolduranlar (gazeteciler dahil) O’na yanlışını asla söylemezler..
Söyleyemezler, zira onlar için kişi değil “çıkarları” ön plandadır..
Akaydın o yalakalar için hep “ağa”dır, “paşa”dır, “işi en iyi yapan”dır, hiç yanlışı olmayan”dır..
O yalaka takımı, yanlış ya da doğru, Akaydın’ın her yaptığına övgüler düzer, eleştireni de susturmaya çalışırlar..
Dün Hasan Subaşı, Bekir Kumbul, Menderes Türel’in çevresini sarmışlardı, bugün Akaydın’ı kuşatmış durumdalar..
Yarın bir başkası geldiğinde, bu defa onu çembere alacaklar..
Bu ülkede, özellikle de Antalya’da o kadar çok “Zübük” var ki..

Böyle bir manzara içerisinde bulunan başta Akaydın olmak üzere kenti yönetenlere “gerçeği, sadece gerçeği” göstermek de bizim gibi “dost”lara kalıyor maalesef..
Bir elin parmakları kadarız..
Yanlışı da doğruyu da ortaya koymaya çalışıyoruz..
Aldıran olmazsa, biraz dürtüyoruz..
Daha da aldırmazlarsa, çuvaldızı sokuyoruz..
Ne zamana kadar?
Yanlışlarının farkına vardırıncaya kadar..
Peki, yanlışlarının farkına varan var mı?
İşte bundan biraz şüpheliyim..
Bu nedenle de biz “dostça” uyarmaya hala devam ediyoruz..

Bugünlerde belediyelerin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor, operasyonlar yapılıyor..
Olur a, bir gün Büyükşehir de bunlardan biri olabilir..
Merak ediyorum..
Akaydın’ın başı derde girerse..
Çevresindekilerden hangisi O’nun yanında yer alır acaba?

Büyükşehir Başkanı bunları biraz düşünsün bence..
Ve..
“En iyi dostu” olduğumu da aklından hiç çıkarmasın..