Bu soruya cevap aramaya çalıştım uzun zamandır. Bu çalışmam hala da devam etmektedir. Ara sıra bulduğum yeni fikirlerimi sizlerle paylaştım ve de paylaşmaya da devam edeceğim.

**Hala çocuk eğitiminin çocuk sahibi olmadan önce başlaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü anne babanın davranışsal seçenekleri, uğraşıları, öncelikleri, heyecanları, korkuları ve bilumum hayat şekli anne karnındaki çocuğa genetik ya da hücresel kodlar aracılığı ile geçebileceğine dair çok geniş ve yaygın araştırma sonuçlarını görüyoruz.

Eğitim adına her ne planlıyorsak ve yapıyorsak bu durumu göz ardı edemeyiz.

O halde nereden başlamalıyız eğitim ve öğretim konusu üzerine çalışma yapmaya?

&&Öncelikle içinde yaşadığımız zamanın şartlarını iyi okuyup öz cümlelerle ifade edilmiş eğitim ve öğretim ilkeleri belirlemeliyiz.

&&Geçmişten bugüne ve bugünden yakın ve uzak geleceği okuyarak lazım olan ihtiyaçlar çerçevesinde bir gelişme ve ilerleme raporu oluşturmak gerekmektedir.

&&Her zaman geçerli olan doğruları da hesap ederek geçmişten geleceğe uzanan bir temel eğitim sistemi oluşturulmalıdır.

&&Bu sistemin temeline her şeyden önce eğitimin ahlakiliği ilkesi yerleştirilmelidir. Bu şekilde eğitimi meslekler üstü ve her şeyden öte, varlık sebebimiz olan bir ihtiyaç olarak görme konusunu ciddiye almalıyız.

&&Her kademedeki çocukların en önemli dersi ahlaki ilkeler ve bu temelle oluşturulmuş davranış bilimleri derslerinin müfredatı oluşturulmalıdır.

&&Dini eğitim konusunda da her yaşın seviyesine göre öncelikle ahlaki ilkeleri sözlü ve temsili olarak öğretilmelidir.

&&Bu temel anlayışla birlikte her okul modelinde, her seviyede ve her dersle ilgili öğretme ve öğrenme ilkeleri eğitimin ahlakiliği çerçevesinde olmasına gayret etmelidir.

&&Bir yerlerde okumuştum. Eğitimde ve öğretimde en önemli kurallardan birisinin ödev değil görev ruhu olmalıdır diyordu bir dertli yürek. Eğitici, öğretice ve ebeveynler çocuklarda görev bilinci oluşturmalıdır. Görev bilinciyle öğrenmeyi ve eğitilmeyi istemeleri sağlanmalıdır.

&&Bu temelde oluşan eğitim sistemi üzerine her bilim dalı ve meslek eğitimi içeriği pedagojik bir usulle müfredatlar oluşturulmalıdır.

&&Sınav sistemi kesinlikle ezbere dayalı bir içerikten çıkarmalıdır. Sınav sistemini kişinin gelişimini hedefleyen, bilginin akılla işlenmesine katkı sağlayan, fikir ve bilgi üretmek üzerine planlanmış bir müfredat oluşturulmalıdır.

&&Eğitim sistemini özgür bir şekilde gözlemleyen ve denetleyen bir kurum oluşturulmalıdır. Bu kurum elemanları bir yandan dünyadaki diğer eğitim sistemlerini her yönüyle incelerken diğer yandan sistemin aksayan yönlerini tespit edip çözüme kavuşturmalıdırlar.

**Bu arada öğretmen ve eğitmen yetiştirme sistemini de yukarıda yazdığım ilkeler çerçevesinde yeniden kurgulayıp imkanları üst seviyelere çıkarmalıdır.

**Bir eğitmen, bir öğretmen ülkemizin her yerinde geçim endişesi yaşamamalıdır. Eğitim ve öğretimin ilkelerini uygularken hiçbir engelle karşılaşmamalıdır.

Bu çerçevede aylarca sürecek bir çalışma için alanında uzman bir çalışma gurubu oluşturulmalıdır. Hiçbir konu hiçbir gerekçeyle oldu bittiye getirmemelidir. Konu her şeyden daha öncelikli olarak ele alınmalıdır.

Yazarlar, mütefekkirler, din adamları, sosyologlar, toplum bilimciler, psikologlar ve hayatın içindeki en etkili ve yetki kişi ve kurumlar bu konuda açık fikirli zihinsel çalışmalar yapıp bunları yetkililer ve halkla paylaşmalıdırlar.

Bu şekilde doğru ve kalıcı bir çözüm bulunabilir diye düşünüyorum. Bu konuyu ciddiye alan her bir vatandaşımıza selam olsun.

Haydi hepimize kolay gelsin.