Anlı-şanlı “Baro” başkanları TV’lere çıkıp ahkam kesiyor..
“Basına hiçbir batı ülkesinde bu kadar baskı yapılmıyor..
Gazeteci hür olmalıdır.
Fikirlerini açıkça anlatabilmelidir..
Eleştirilerini –edebini bozmadan- özgürce yapabilmelidir..”

Bu sözlerin altına imza koymayacak kimse var mı?
Yok..
Ama..
Benim bu sözü söyleyenlere “itirazım” var..

Baro başkanları ve avukatlar..
TV’leri izleyin, gazeteleri okuyun göreceksiniz..
Özgür olmayı da, özgürlüğü savunmayı da çok severler..
Hele konu “gazeteciler” olunca..
“Ateşli” bir şekilde yaptıkları “özgürlük” savunmalarıyla, mahkeme salonlarını bile aratırlar..
Ancak..
Mahkemelerde “gazeteciler” aleyhine açılmış yüzlerce davanın da “vekilliğini” yaparlar..
Avukatlar tarafından gazetecilere açılan davaların yüzde 99’u “eleştirme”yi kapsıyor..

Eleştiri kimin hoşuna gitmiyorsa, doğruca avukatlara koşuyor..
“Aç şu davayı, haddini bi bildirelim şuna” diyor..
O “özgür, fikrini açıkça söyleyebilmeli” diyen avukatlarımız da bu isteği hemen yerine getiriyor..
“Yahu hele bir dur bakalım.. Adam özgürce fikrini ortaya koyuyor.. Gazeteci olarak eleştiri hakkını kullanıyor..Ben bu hakkın olmasını savunurken ona nasıl dava açarım” demiyor..
“Öyle dersem başka avukata gider, ben de cukkadan olurum” diye düşünüyor..
Yani..
TV’lerde “basın özgür olmalıdır” diye önüne gelene sallayan avukat..
Konu “para” olunca “özgürlüğü” iplemiyor..

“Özgürlük” sınırları biraz muğlak bir olgudur..
Hiçbir yasa maddesi bunu kesin çizgilerle sınırlayamamıştır..
Bunun sıkıntısını en çok gazeteciler ve yazarlar, hatta sanatçılar çekmektedir..
“Kişilik haklarına saldırı” nedeniyle açılmış davalar birbirine çok benzer..
Ama..
Aynı konudan dolayı biri mahkum olur, diğeri beraat eder..
.
İşin detayı oldukça uzun..
Burada, hukuk adamlarının ikiyüzlü davranışlarını anlatmaya çalışıyorum..
Eğer yapabilirsem..
Amacım..
TV ve gazetelerde “gazeteci özgür olmalı” şeklindeki konuşmalarının önüne geçmek..
Ya da..
Konuşmalarıyla paralel hareket etmelerini sağlamak..

Öte yandan..
Bu avukat arkadaşlarımızın biraz “gazetecilik” bilgisine sahip olmaları gerektiğine inanıyorum..
Söyledikleri gibi “batı basını” öyle özgür-mözgür değil..
ABD’de “Pentagon” ülke güvenliği bahanesiyle bütün gazeteleri kontrolü altında tutar..
Özellikle uluslararası bir konuda istedikleri gibi asla haber yapamazlar, yazı yazamazlar..
Avrupa ise bambaşka bir alem..
Özellikle AB ülkeleri için kurulan “özel güvenlik birimi AVROPOLİS” sorgusuz sualsiz tutuklama, gözaltı, eserlere ve bilgisayar gibi gazetecinin kullandığı her şeye el koyma yetkisine sahiptir..
Bunu gerektiği zaman uygulamaktan çekinmez..
Uygulamıştır, örnekleri de vardır..

Ülkemizde ise gazeteciler 1980’den sonra zaten hiç özgür olmadılar, olamadılar..
Tıpkı avukatlar gibi –istisnaları hariç- cukkaya kendilerini teslim ettiler..
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasının ve bir kitap taslağının toplanmasının ardından yapılan “özgür basın” vaveylalarının tek nedeni de yine “cukka”..
Kim hangi siyasi görüşten yana ise, bir şekilde “ödül”ünü alıyor ya da alacaktır..

Özetle..
Bizim meslekte hep “her şeye bir NEDEN sorusu sorun” denir..
Bu misal..
Gördüğünüze duyduğunuza hemen inanmayın..
Sizlerde o konuşmalar karşısında NEDEN diye bir sorun..
Gerçeğe böyle ulaşabilirsiniz..
Avukatları ben anlattım..
Diğerlerini buna göre değerlendirebilirsiniz..