Öncelikle bunca yüklü gündem arasında benimle ilgili bilgi kirliliği olmaması için bazı konuları açıklamak zorunda kaldığımdan ve zamanınızı aldığımdan dolayı özür dileyerek başlayayım.

1- Antalya Gazeteciler Cemiyetinin değil, uluslararası tanınırlığı ve kabulü olan “Küresel Gazeteciler Konseyi” üyesiyim…

2- 1993-1997 yılları arasında Sivas ve Antalya İl Kültür Müdürlüğü görevlerinde bulundum.

2 Temmuz 1993 günü yaşanan Madımak Katliamı sırasında Sivas İl Kültür Müdürüydüm.

Pir Sultan Abdal Kültür Şenliklerinin hazırlanmasının öncesini, yaşanan olayları ve sonrasını, bunların siyaseten arka odalarında neler olduğunu en iyi bilenlerdenim…

Bu nedenle Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu tarafından hazırlatılan “Kötü Bir Şey Oldu” isimli belgeselde bunları anlattım.

Bu belgesel şimdi üç dilde tüm dünyada gösterimde…

Yani demem o ki, Madımak Katliamı konusunda bana yönelik bir şeyler söylemeye kalkanlar iki kere değil, bin kere düşünmelidirler…

Nitekim katliama uzanan bu kalkışmada “radikal İslamcı” örgütlerin hedefi oldum.

FETÖCÜ emniyet ve hakimler tarafından sürekli olur-olmaz konularda gözaltı uygulandı, teknik ve fiziki takibe alındım.

3- 1995 yılında kurulan Refah-DYP Koalisyon Hükümetinin Kültür Bakanı “İsmail Kahraman” tarafından 8 kez sürgün edilmem sonrası Antalya’da görevimden emekli olarak yarıda bıraktığım gazeteciliğe yeniden başladım ve Ekspres Gazetesinin 8 yıl patronluğunu yaptım.

Kasırga Operasyonunda temizlik şirketlerinden birinin reklamını yayınladığımızdan ve yapılan ihaledeki “usulsüzlüğü” haber yaptığımızdan dolayı savcılık tarafından gözaltı işlemi uygulandı ancak sonuçta mahkeme tarafından beraat kararı verildi.

Çünkü biz habercilik yapmıştık…

Şimdi merak edeceksiniz, bunları niye yazdığımı…

Antalya’da ortaya çıkardığım ve üzerine gittiğim olaylarda hemen bazı eller medyadaki kimi zavallılarla “duygusal” ilişki kurarak bana bu konularda bilgi kirliliği yaratıp saldırtarak sözüm ona “itibar kaybı” yaratmak istiyorlar…

Arkalarında kir izi bırakanların kirlerini, yolsuzluk yapanların yolsuzluklarını gün ışığına çıkardığım için hep bu yönteme başvururlar…

Bir evim ve bir arabam dışında öldüğüm zaman çocuklarıma ve torunlarıma sadece onurum, dürüstlüğüm ve birazda köşeli hallerimi miras olarak bırakacağım…

***

Bu arada “Lider Gazetesine ve yazarı İbrahim Okumamış’a” ANFAŞ ile ilgili yaptıkları haberden dolayı teşekkür ediyorum…

ANFAŞ’ın ipliğini pazara çıkarmıştım, onlarda sağ olsunlar bu iplikleri tel tel ayıkladılar.

Antalya’nın ekmeğini yemek bir yana yağıyla balıyla ve kaymağıyla yutan ANFAŞ’ın patronu “Ali Bıdı’ya” tavsiyem:

Kasabalı kafasıyla ve duygusal(!) iletişimle bana saldırmayı bırakırsan senin yararına olur…

Şu ana kadar sadece ANFAŞ denen kuruluşun korsan faaliyetlerini, hukuk dışı varlığını belgeleriyle birlikte yayınladım, hiç kişiselleştirmedim…

Beni arayıp ya da aratıp bunların yalan, yanlış olduğunu işin aslının ne olduğunu anlatmak yerine beni susturmak için olmadık itibar suikastları yaptırmaya kalkışman sana daha ciddi zararlar verir…

Kimi genç kızların ve ailelerinin seninle ilgili anlattıklarını yazmadım.

Çünkü bunlar beni ve kamuyu ilgilendirmeyen kişisel hayatınla ilgiliydi…

Ne dersin Ali Bıdı, devam edelim mi?