Şimdi anlatacağım olay birilerine masal yada hikaye gibi gelebilir ancak.,
Bizzat yaşayan kişiyim.
Hem de dün.
Öğle saatleri yaklaşmıştı. Ramada Otel’de kuaförlük yapan Hasan Fidan’ın yanına gittim. Berber işlemleri, sohbet ve çay-kahve içimleri derken, İdris Özyol’u (Kendisini tanımayan olabilir, gazetecidir) telefon ile aradım.
“Ofisteyim gel çay içelim” demesiyle, aracımla Atatürk Stadyumu’nun arkasından, Karaalioğlu Parkı’nın içinden, Büyükşehir Belediyesi hudutlarının kenarından Yeni Kapı’ya geldim. Büyükşehir Belediyesi’nin önünde birileriyle sohbet eden, Belediye çalışanı güzel insan Mustafa Düzenli’ye aracımı gölgeye park edip, edemeyeceğimi sordum.
“Memnuniyetle ağabey ne demek” diyerek yardımcı oldu. Anahtarı da gereksim olabilir düşüncesiyle ABİM yetkililerine bıraktım.
İdris Özyol’un ofisine gittim. Çay-kahve ve sohbetin ardından, Özyol’un çıkarttığı “Son nokta” dergisinin toplam 6 sayısını da yanıma alarak oradan ayrıldım.
Aşağıya indiğimde çantacılık yapan ve uzun süredir kendisiyle görüşemediğim eski basketbol hakemi ağabeyimiz ile karşılaştık. Hal-hatır sorma faslı arasında gözüm bir çantaya ilişti. Fiyatını sordum, makul bir fiyat söyleyince aldım. 6 tane Son Nokta dergisini de çantanın içerisine koyup, arabaya doğru yöneldim.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı girişindeki ABİM merkezinde olan aracımın anahtarını almak için, Mustafa Düzenli’ye seslendim.
“Ağabey. Terlemişsin gel bi soğuk suyumuzu iç” diyerek içeriye davet etti.
İçeride bizim fırıncı Fatih de gazete okuyor.
Böylece Büyükşehir Belediyesi’nin bir bardak da olsa suyunu içmek nasip oldu.
Suyumuzu içip, nefeslendikten sonra çantayı alıp, arabaya gittim ve gazeteye gelmek üzere yola çıktım. Tam eski Öğretmenevi’nin yanındaki ışıkta bekliyorum, cep telefonum çaldı.
Telefonun karşısındaki ses
“Oooooo Vedat kardeş. Bir çanta dolusu parayla Büyükşehir Belediyesi’nden çıkmışsın” demez mi?
“Çıkmışsın!..”
Ne kadar da basitçe söylenen bir kelime?
O kapıdan girip-çıkan herkes için bu söz söylenmese de, yakıştıranların olduğu çok olmuştur.
Ama benim bırakın bir çanta dolusu param olmasını, cüzdanımda maaş günleri hariç, hiç parayla dolaştığım olmadı.
Ve tel açan dostuma bir cevap vermem gerekiyordu.
“Eeeee.. Kardeş, herkesin bir bedeli vardır. Bizim değerimiz için de hesap uzmanları 29 ay ince eleyip, sık dokudular sonunda rakamı çıkarttılar. Onu almaya gittik. Çantayı biraz küçük getirmişiz sığmadı bile. Kalanını almak için yarın kamyonla gideceğim” dedim.
“Hehehehe” diyerek telefonu kapattı.
Sahi..
Herkesin mutlaka bir bedeli var mıdır?
Trend Haberler

Antalya’da EDS'lerin devreye gireceği tarih belli oldu

Antalya’nın köklü kuyumcusu sessizce kapandı: Gökhan Böcek yaktı ve kaçtı

Ali Yılmaz sessizliğini bozdu: ‘İş birliği olsaydı davalık olmazdım’

Manavgat Şelalesi’nde şaşırtan görüntü!

Yapay zeka terapi yerine geçemez: Empatiyi sadece taklit eder

Antalyaspor’dan flaş hamle: Mathew Ryan’a resmi teklif