Bugün biraz bizden söz edeceğim. Yani gazetecilerden.. Belki bu mesleği seçmek isteyenler vardır ya da bu mesleği tanımak,  anlamak isteyen. İnsanların her derdine derman olmaya çalışan gazeteciler. Çok acıdır. Gerçekten zavallı durumdalar. O gazeteciler ki dünyanın en zor mesleğini icra etmeye çalışıyor. Mesai saatleri yok. Çok büyük bir bölümü inşaat işçisi kadar bile maaş almıyor. İş güvenceleri yok. Çalışma hayatları patronun iki dudağı arasında. O gazeteciler ki çok okumak, kendini geliştirmek, genel kültürünü artırmak zorunda. Çevresinde,  kentinde,  ülkesinde ve dünyada  olup  biten her şeyden haberdar olmak zorunda. Tatilde bile işini düşünmek zorunda. Mesleğini, ailesinden bile önde tutmak zorunda. Her konudan  çok şey bilmek zorunda ve en önemlisi hata yapmamak zorunda. Bu özellikler, dünyada var olan başka hiçbir meslekte yok. İşte bu nedenle de dünyanın en zor mesleğidir gazetecilik. Ama örgütlenemiyorlar. Çünkü gazeteciler herkesin hakkını savunurken, sıra kendi haklarına geldiğinde kayıtsız kalabiliyorlar. Ve inşaat sektörü ne kadar kuralsızsa, medya sektörü de aynı oranda kuralsız. Evet kimse Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)’ye üye olamazsın ya da kimse TGS’ye, bu işyerinde örgütlenemezsin demiyor. Ama işe girdiğinde boş bir kağıda imza attırılan gazeteci. Hangi güvenceyle sendikaya üye olabilir ki? Özetle Türkiye’de bugün 11 binden fazla gazeteci işsiz içler acısı yaşamını sürdürüyor. Sayıları bini bulmaz onlardan kimileri televizyonlara çıkıp ahkam kesiyor. Meslekte eski olmayan yeni başlayan veya başlamak isteyen gazeteciler ile gazete okuyanlara, bu mesleğin ne olduğunu biraz anlatmak istedim.