Şehir yaşamının getirdiği yüksek tempo, trafik yoğunluğu ve sosyoekonomik baskılar, Türkiye’nin bazı büyük şehirlerini adeta birer ‘stres adasına’ dönüştürmüş durumda. Son yıllarda yapılan yaşam kalitesi endeksleri ve demografik veriler, kentlerin stres seviyeleri ile kronik kalp hastalıkları ve hipertansiyon vakaları arasında doğrudan bir korelasyon bulunduğunu ortaya koyuyor. Sağlık otoriteleri bu durumun sadece bireysel bir problem olmaktan çıkıp, ulusal bir halk sağlığı sorunu haline geldiği konusunda uyarıyor.

Stresin yıkıcı etkisi

Araştırmacılar, kentlerdeki yüksek stresin bireylerin biyolojisini nasıl etkilediğini şöyle açıklıyor: Sürekli stres altında kalmak, vücutta kortizol adı verilen stres hormonunun seviyesini kalıcı olarak yükseltir. Kortizoldeki bu artış, uzun vadede yüksek tansiyona, obeziteye ve diyabet riskine yol açarak kalbin yükünü artırır. Büyük şehirlerdeki stres faktörleri ise, trafik kaosu, günlük yaşamın büyük bir kısmının trafikte kaybedilmesi ve sürekli korna sesine maruz kalma. Barınma baskısı, fahiş kira ve konut fiyatlarının yarattığı sürekli ekonomik kaygı. Sosyal izolasyon kalabalık şehirlerde bile derin bir yalnızlık ve sosyal destek eksikliği hissi. Bu faktörlerin yoğunlaştığı İstanbul, Ankara ve hızla büyüyen metropoller (özellikle yoğun göç alan sanayi ve turizm merkezleri), kronik stresin en belirgin sonuçlarının görüldüğü bölgeler olarak öne çıkıyor.

Coğrafi farkındalık şart

Tüketiciler Birliği: Yerel ekonomiye omuz verin
Tüketiciler Birliği: Yerel ekonomiye omuz verin
İçeriği Görüntüle

Şehir planlama uzmanları, bir kentteki yaşam kalitesi endekslerinin (ulaşım kolaylığı, yeşil alan miktarı, hava kalitesi gibi) doğrudan o şehirdeki genel sağlık durumuyla bağlantılı olduğunu belirtiyor. Daha az yeşil alana, daha fazla hava kirliliğine ve daha uzun işe gidiş-geliş sürelerine sahip kentlerde yaşayan bireylerin, kardiyovasküler risklerinin de yüksek olduğu gözlemleniyor. Bu durum, şehir yönetimlerinin sadece yol ve bina yapmakla kalmayıp, aynı zamanda ‘sağlık altyapısı"’olarak değerlendirilebilecek yeşil alan, gürültü kontrolü ve erişilebilir toplu taşımaya odaklanması gerektiğini gösteriyor. Sağlık otoriteleri, bu coğrafi riskten korunmak için bireylere basit ancak etkili yaşam tarzı değişiklikleri öneriyor. Stresi yönetmek için düzenli fiziksel aktivite ve nefes egzersizleri uygulamak. Günün belirli saatlerinde teknolojik cihazlardan uzaklaşarak zihni dinlendirmek. Hafta sonları mutlaka kentteki park ve ormanlık alanlarda vakit geçirerek doğanın yatıştırıcı etkisinden faydalanmak. Uzmanlar, uzun vadede çözümün ise sistemden geçtiğini vurguluyor. Sağlıklı bir toplum için, kentlerin stres yükünü azaltacak bütüncül, insan odaklı planlama ve yönetim anlayışına geçilmesi zorunlu.

Muhabir: Esra ALTUNKES