Hiç beyninizde sıkışıp kalmış, tekrar tekrar çalmaya devam eden bir pop şarkısı gibi aklınızdan atamadığınız düşünceleriniz oldu mu? Hepimizin istemediğimiz düşüncelerden kaçmaya çalıştığı zamanlar vardır. En çok karşılaştığımız istenmeyen düşünce konuları kendine ya da sevilen birine bir şey olacakmış hissine kapılmak, bir hatayı yapmak veya herhangi kabul edilmeyen dürtüsel bir eylemi gerçekleştirmeniz üzerine düşünceler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düşünceler hepimiz için normaldir. Hayatta kalmak için gerekli stresi yaratıp önlem almamızı sağlarlar. Ancak günlük hayatımızı, işlevselliğimizi ve ruhsal sağlığımızı etkileyecek boyuta geldiklerinde müdahale zamanı gelmiş demektir.

     İşlevsel olmayan düşünceler bazı tetikleyici olaylarla aktif hale gelirler ancak temel kaynakları genellikle erken yaş deneyimlerine dayanır. Örneğin, kişi bir olay karşısında “ben zaten çirkinim” gibi etiketleme yapabilir, “hep kötü şeyler beni bulur” gibi genelleme yapabilir ya da “patronum işe gelmedi beni görmek istemiyor” gibi kişiselleştirebilir.Konu insan ilişkileri olduğunda beynimiz belirsiz olan her durumu duygusal yönde tamamlamaya programlanmıştır. Bu düşüncelerin hepsi otomatik olarak isteğimizin dışında gelirler. Bu düşüncelere sebep yukarıda bahsettiğim gibi ufak tetikleyici olaylardır. Arkadaşınızın buluşmaya geç gelmesi size değer vermediği anlamına gelmez ya da patronunuzun suratının asık olması sizi işten çıkarmayı düşündüğüne dair bir kanıt olamaz.  

     Ben genelde bu şikayetlerle gelen danışanlarıma öncelikle bu düşüncelerin gerçeği yansıtmadığını görmelerini istiyorum. Evet bu düşünceler var ancak sen bu konuda hassas olduğun için bu anlamları yaşadığın olaya yüklüyorsun.

     Bizler yaşamımız boyunca 5 soruyu sorarız; Ben var mıyım?, Kabul ediliyor muyum?, Seviliyor muyum?, Değerli miyim?, Yapabilir miyim?. Bu sorulara verdiğimiz cevaplar genellikle erken yaşam deneyimleriyle oluşurlar. Babası tarafından takdir edilmemiş erkek çocuğu, yetişkin bir birey olduğunda iş ortamında amirleri tarafından takdir edilmeyi gereğinden fazla önemseyebilir ve takdir edilmediğini hissettiğinde işlevsel olmayan düşüncelerin ortaya çıkmasıyla bu erken deneyimlerle oluşan şemalar aktif hale gelir ve eskide kalan o duygular tekrar uyanır. Dolayısıyla kişi kendini beceriksiz, değersiz gibi hissedebilir. Burada öncelikle bu hissiyatın gerçeğe dayanmadığını bir kez kabul ettiğimizde yolun yarısını gitmiş oluyoruz. Bu nedenle danışanlarıma şunu soruyorum, gerçekten böyle düşünmek için başka sebeplerin de var mı? Sence çok bilge bir kişi böyle bir durumda nasıl hissederdi? Daha sonrasında Bu düşüncelerin gerçeği eskisi kadar yansıtmadığını farkettiğinizde neden böyle hissettiğinizi düşünmeye başlamalısınız. Eski yılları düşünün. İlk değersiz ya da sevgisiz hissettiğiniz günlere gitmeye çalışın. İlk tecrübelerinizi tekrar değerlendirdiğinizde daha güçlü ve daha objektif olmaya başladığınızı farkedeceksiniz. Kendinizde keşfe çıkmaktan korkmayın. Zayıf yönlerinizi geliştirmek öncelikle onları kabul etmekle başlar. Sevgiyle kalın.