Avrupa Merkez Bankası (ECB), küresel düzeyde giderek yoğunlaşan ticaret savaşlarına karşı çok net bir uyarı yayınladı. ECB’nin internet sitesinde yayımlanan ve kurumun ekonomistleri tarafından kaleme alınan raporda, özellikle büyük ekonomiler arasındaki ticaret gerilimlerinin hem Euro Bölgesi’nin finansal istikrarı üzerinde hem de reel ekonomi üzerinde ciddi tehditler oluşturabileceği vurgulandı. Ticaret politikalarındaki belirsizliklerin yaygınlaşmasının, yalnızca ihracat ve ithalat akışını değil, aynı zamanda bankacılık sisteminin dayanak noktalarını da sarstığına dikkat çekildi.
TİCARET SAVAŞLARI ARTIK SADECE GÜMRÜK TARİFESİ MESELESİ DEĞİL
Geçmişte ticaret savaşları daha çok tarifeler, kotalar ve korumacı uygulamalar etrafında şekillenirdi. Ancak günümüzde yaşanan gerilimler, artık doğrudan finansal piyasalar üzerinde etkili olmaya başladı. Avrupa Merkez Bankası’nın raporuna göre, ticaret politikalarında yaşanan belirsizlikler şirketlerin yatırım kararlarını ertelemesine yol açıyor. Bu durum, ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olurken, aynı zamanda bankaların kredi verme iştahını da azaltıyor. Çünkü belirsizlik ortamı arttıkça kredi riskleri de büyüyor.
Rapor, ticaret savaşlarının etkisinin yalnızca ekonomik aktiviteyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bankaların fonlama koşullarını, tahvil piyasasındaki risk primlerini ve hisse senedi fiyatlarını da etkilediğini açıkça ortaya koyuyor. Özellikle yatırımcı güveninin zayıflaması sonucunda banka hisselerinde düşüş yaşanırken, bankaların tahvil ihraçlarında daha yüksek faiz talep edilmesi, maliyetlerin artmasına neden oluyor.
EURO BÖLGESİ BANKALARI İÇİN RİSK ÇOK DAHA YÜKSEK
ECB’ye göre Euro Bölgesi bankaları, küresel ticaretin olumsuz etkilerine karşı oldukça hassas. Özellikle ABD gibi büyük ticaret ortaklarına bağımlı olan sektörlere yüksek miktarda kredi kullandırmış bankalar, ticari gerilimlerin artması halinde daha büyük zararlarla karşılaşabilir. Ticaret kısıtlamaları nedeniyle ihracatı düşen ya da üretim maliyetleri artan şirketler, borçlarını geri ödemekte zorlanabilir. Bu da bankaların batık kredi oranlarını artırarak bilançolarını bozar.
Ayrıca, finansal istikrar açısından önem taşıyan bir diğer unsur da ticaretin yön değiştirme olasılığıdır. Eğer mevcut ticaret ortaklıkları zayıflar ve ülkeler farklı pazarlara yönelirse, bu değişim finansal akışları da yeniden şekillendirebilir. Bankalar açısından bu durum yeni risklerin doğmasına neden olabilir.
ECB’DEN BANKALARA ÜÇLÜ UYARI: ÇEŞİTLENDİRİN, TEST EDİN, HAZIRLANIN
Raporda yer alan tavsiyeler, finansal kurumların bu riskli ortama karşı nasıl önlem alabileceğini de açıklıyor. ECB, bankalara şu üç temel öneride bulunuyor:
Portföy Çeşitlendirmesi: Tek bir pazara ya da sektöre bağımlılık, kriz dönemlerinde büyük kayıplara yol açabilir. Bankalar hem sektör bazında hem de coğrafi açıdan yatırımlarını ve kredi portföylerini çeşitlendirmeli.
Stres Testleri ve Senaryo Analizleri: Ticari ve jeopolitik gelişmelerin bankaların finansal pozisyonunu nasıl etkileyeceğini görebilmek için düzenli stres testleri yapılmalı. Bankalar, farklı senaryolar altında nasıl tepki vereceklerini önceden hesaplamalı.
Acil Durum Planlaması: Kriz zamanlarında hızlı hareket edebilmek için bankaların önceden hazırlanmış kriz yönetim planlarına sahip olması şart. Bu planlar sayesinde finansal kuruluşlar, potansiyel şoklara karşı daha dirençli hâle gelebilir.
KÜRESEL RİSKLERİN YEREL YANSIMALARI
Avrupa Merkez Bankası’nın uyarıları sadece Avrupa’yı ilgilendirmiyor. Küresel ticaretin iç içe geçtiği bir dönemde, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan ticari gerilim, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de doğrudan veya dolaylı etkiler yaratabilir. Türkiye’nin ihracat yapısında büyük paya sahip olan Avrupa pazarında yaşanacak bir daralma, ülkemizdeki sanayi üretimi, istihdam ve bankacılık sektörü üzerinde de baskı oluşturabilir.
SONUÇ: EKONOMİLERİN SİGORTASI ARTIK SADECE PARA POLİTİKASI DEĞİL
Eskiden finansal istikrar denildiğinde akla genellikle merkez bankalarının faiz kararları gelirdi. Ancak günümüzde jeopolitik riskler, ticaret savaşları, enerji krizleri gibi dışsal faktörler finansal sistemin kırılganlığını artırıyor. ECB’nin bu raporu, günümüz dünyasında sağlam bir ekonomik yapının sadece para politikalarıyla değil, aynı zamanda etkin risk yönetimiyle mümkün olabileceğini gösteriyor.
Küresel ticaretin yön değiştirdiği, belirsizliklerin arttığı bu dönemde hem kamu otoriteleri hem de finansal kuruluşlar, yeni dönemin dinamiklerine uygun stratejiler geliştirmek zorunda. Aksi halde, bir sonraki şok geldiğinde buna hazırlıksız yakalanmak kaçınılmaz olur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar