Ekim 2025 itibarıyla Türkiye ekonomisi, bir yandan büyüme ivmesini korumaya çalışırken diğer yandan yüksek enflasyon ve döviz kuru dalgalanmalarıyla mücadele ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı verilere göre, 2025’in ilk çeyreğinde ekonomik büyüme yıllık bazda %2 civarında gerçekleşti. Dünya Bankası ve uluslararası kuruluşların tahminleri ise Türkiye’nin yıl genelinde yaklaşık %3 büyüyeceğini öngörüyor. Ancak bu büyüme, yatırımlar ve ihracat kalemlerindeki yavaşlamadan dolayı beklentilerin altında seyrediyor.

Enflasyon Türkiye için hâlâ ana risk unsuru olarak öne çıkıyor. Ekim ayında yıllık enflasyon oranı %40’lara yaklaşırken, hükümet yıl sonu için enflasyon tahminini %28,5 olarak açıkladı. Bu durum, özellikle dar gelirli haneler üzerinde baskı yaratırken, merkez bankasının para politikası araçlarını etkin bir şekilde kullanmasını da zorlaştırıyor. Döviz kuru ve TL’deki değer kaybı, ekonomik belirsizliği artıran diğer önemli faktörler arasında yer alıyor.

Dış ticaret ve cari işlemler cephesinde ise sınırlı iyileşmeler göze çarpıyor. Türkiye’nin ihracat performansı yılın ilk yarısında bir miktar artış gösterirken, ithalat maliyetlerindeki yükseliş dış ticaret açığını sınırlı ölçüde artırıyor. Finansal göstergeler ise dalgalı bir seyir izliyor; kredi maliyetleri yüksek ve piyasadaki likidite koşulları hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu durum, yatırım kararlarını erteleyen firmalar ve tüketici güveninde düşüş yaratan bir faktör olarak öne çıkıyor.

Yapısal Reformlar ve Riskler

Uzmanlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Yüksek enflasyon, döviz oynaklığı, dış borç yapısı ve üretim altyapısındaki kırılganlıklar, ekonomiyi olası şoklara karşı hassas kılıyor. Ayrıca küresel belirsizlikler, ticaret ve dış politika riskleri, Türkiye’nin ekonomik dengelerini yakından etkilemeye devam ediyor. Özetle, Ekim 2025 itibarıyla Türkiye ekonomisi “ılımlı büyüme ve yüksek enflasyon” çerçevesinde bir tablo çiziyor.

Küresel Ekonomi: Yavaş Büyüme, Belirsizlikler Devam Ediyor

Dünya ekonomisi açısından 2025’in ikinci yarısı, ılımlı büyüme ve yüksek belirsizliklerle şekilleniyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2025 yılı küresel büyüme tahminini %3,2 olarak açıkladı. Gelişmiş ekonomilerde büyüme oranları %2’nin altında seyrederken, gelişmekte olan ekonomilerde bu oran yaklaşık %4 civarında tahmin ediliyor. OECD verileri de benzer şekilde küresel büyümenin yavaşladığını, 2026’da ise %2,9’a gerileyebileceğini gösteriyor.

Küresel ticarette yavaşlama ve yatırım harcamalarındaki belirsizlikler, özellikle tarifeler, jeopolitik riskler ve tedarik zinciri bozulmaları nedeniyle ön plana çıkıyor. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verileri, 2025 yılı dünya mal ticareti hacminde yalnızca %2,4 oranında bir artış öngörüyor. Bu durum, ihracata dayalı büyüme stratejisi izleyen ülkeler için ciddi bir sınav anlamına geliyor.

Enflasyon küresel ölçekte düşüş eğiliminde olsa da bazı gelişmekte olan ekonomiler yüksek faiz ve fiyat baskısı altında. ABD, Euro Bölgesi ve Japonya gibi büyük ekonomilerde merkez bankaları, kontrollü adımlarla fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyor. Bu dönemde, özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar, enflasyon üzerinde belirleyici oluyor.

Teknoloji ve Yatırım Eğilimleri

Küresel ekonomide dikkat çeken bir diğer trend ise yapay zekâ (AI) ve teknoloji yatırımları. IMF ve diğer uluslararası raporlar, AI yatırımlarının bazı ülkelerde ekonomik aktiviteyi desteklediğini ve işgücü verimliliğini artırdığını belirtiyor. Ancak teknolojiye erişimdeki eşitsizlik, gelişmekte olan ülkeler için hâlâ bir sınırlılık unsuru olarak görülüyor.

Jeopolitik belirsizlikler, ticaret savaşları ve doğal kaynak fiyatlarındaki oynaklık, küresel ekonomik riskleri artıran unsurlar arasında. Uzmanlar, 2025’in ikinci yarısında dünya ekonomisinin sakin bir büyüme dönemine girdiğini, ancak ani şoklara karşı kırılgan olduğunu vurguluyor.

Türkiye ve Dünya: Ortak Perspektif

Türkiye ve dünya ekonomisi arasında ortak bir tema öne çıkıyor: belirsizlikler ve temkinli iyimserlik. Türkiye, yüksek enflasyon ve finansal dalgalanmalarla mücadele ederken, dünya ekonomisi yavaşlayan büyüme ve ticari risklerle karşı karşıya. Her iki düzeyde de politika yapıcılar, dengeli ve sürdürülebilir büyüme için dikkatli adımlar atmak zorunda.

Özetle, Ekim 2025 ekonomisi hem Türkiye hem de küresel ekonomi açısından “temkinli iyimserlik” dönemi olarak nitelendirilebilir. Büyük bir kriz görünmese de hızlı toparlanma sinyalleri sınırlı. Bu nedenle, yatırımcılar, hane halkı ve politika yapıcılar için “dikkatli ve ölçülü hareket etmek” en güvenli strateji olarak öne çıkıyor.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]