Her yenidoğan bebek için anne, tüm dünyadır. Çocuğun ilk ilişkilerinde deneyimlediği güvenlik seviyesi, dünyanın bir yetişkin olarak ne kadar güvenli görüneceğini etkiler. Kabaca anlatacak olursam, güvende olmamıza yardımcı olmak için beynin bir parçası olan amigdala çevreden bilgiler alır. Beklenmedik herhangi bir şey, amigdalanın stres hormonları salmasına neden olur. Amigdala zararsız bir şeye tepki veriyor olsa da, hormonlar savaşma ve kaçma dürtüsüne neden olur.
     Çocukken deneyimlediğimiz bağlanma kalıpları, bizi yaşamımız boyunca güçlü şekillerde etkiler. Ebeveynlerimize veya diğer bakıcılarımıza olan bağlılıklarımızı anlamak, bugün hayatlarımızı neden bu şekilde yaşadığımıza ve özellikle ilişkilerimizi nasıl yürüttüğümüze dair inanılmaz bir içgörü sağlayabilir. İlk ilişkilerimiz, dünyanın nasıl çalışmasını beklediğimiz ve başkalarının nasıl davranacağını tahmin ettiğimiz konusunda model teşkil ederler. Farkında olmadan, bu eski dinamikleri şimdiki hayatımıza taşırız. Güvensiz bir bağlanma örüntüsü yaşarsak, en yakın ilişkilerimizde, özellikle romantik partnerlerimizle ve kendi çocuklarımızla güvensizliği yeniden yaşama olasılığımız daha yüksektir.
     Güvenli bağlanma deneyiminde, bir bakıcının ihtiyaca cevabı ve konuyu çözme durumu vardır. Bu güvenlik duygusu, parasempatik sinir sisteminin, ihtiyacın takip ettiği duyguları bastırmasına neden olur. Ancak güvensiz bağlanma deneyiminde ise, alarm duygularına bir bakıcı tarafından yanıt verilmez ya da tutarsız bir cevap söz konusudur. İlişki temelinde işleyen parasempatik sinir sisteminin devreye girme durumu yoktur. Böylece alarm duyguları devam eder. Alarm tehlike ile ilişkili olduğu için, durumun doğru değerlendirilmesi zorlaşır. Korku paniğe dönüşebilir.
     Kalıplarımızı anlamak için, farklı bağlanma kategorilerini anlamamızda fayda var. Örneğin, bakıcımız duygusal olarak müsait değilse ve ihtiyaçlarımızı ifade etmemize cevap vermediyse, kaçınan bağlanma kalıpları geliştirmiş olabiliriz ve ihtiyaçlarımızdan kopuk olma eğiliminde olabiliriz, ihtiyaç duyduğumuz için utanç duyabiliriz ve ihtiyaçları ifade eden insanları kötü düşünebiliriz. Bir ilişkide yakınlığa dirençli olabilir veya kendi ihtiyaçlarımızı reddedebilir ve partnerimizin ihtiyaçlarını karşılayamayabiliriz.
     Diğer yandan, ihtiyaçlarımıza tutarsız bir şekilde yanıt veren bir ebeveynimiz olsaydı, endişeli bağlanma kalıpları geliştirmiş olabilirdik. Bu tür bir ebeveyn bazen ihtiyaçlarımıza cevap vermiş olsun, ancak diğer zamanlarda duygusal olarak kendi ihtiyaçları doğrultusunda hareket etsin. Bağlanma ihtiyaçlarımızı agresif bir şekilde aktarmayı, endişelerimizi yüksek sesle ifade etmeyi ve ebeveynlerimize yapışmayı, dikkatlerini çekmek için sık sık çığlık atıp bağırmayı öğrendik, ancak boş hissediyorduk. Kaygılı bağlanma ile yetişkinler haline gelmiş olabiliriz ve yetişkin ilişkilerimizde endişeli, güvensiz, güvensiz veya tepkisel hissetme eğiliminde olabiliriz. Bu durumların her birinde, erken uyarlamalarımızın hem kendimize nasıl davrandığımızda hem de başkalarıyla nasıl ilişki kurduğumuzda bizi nasıl incittiğini görebiliriz.
     İyi bir terapi ilişkisi, bir kişinin terapistle güvenli bir bağ kurmasına izin verir. Sürekli olarak güvenli bir temel sağlayabilen ve hikayemizi hissetmemizi ve anlamlandırmamızı sağlayan biriyle iyileştirici bir duygusal deneyim yaşamak hayatımızın her alanında bize fayda sağlayabilecek bir deneyimdir
     Güvenli bağlanma modelleriyle büyüdüğünü hissedenler de dahil herkes erken yaşamlarında irili ufaklı kopmalar yaşamıştır. Sonuç olarak ister kişilerarası, ister terapötik bir ilişkide olsun, her birimiz tutarlı ve daha güvenli bağlar oluşturma sürecinden yararlanabiliriz. Geçmişimiz ne olursa olsun iç güvenliği geliştirmek bize gerçek benliğimiz olma ve hayatlarımızı ve ilişkilerimizi sağlıklı yaşama özgürlüğü veren bir süreçtir. Sevgiyle kalın dostlarım.