2016’ya girerken, Cizre ve Sur'da şehit düşen 4 güvenlik görevlisi (polis memurları Kenan Ardıç, Orhan Dilekçi ve Erol Aktürk ile Astsubay Abdülkadir Öner) gözyaşları ile toprağa verildi..
Bu haber, televizyonlarda “birinci haber” olarak yer aldı..
15 dakika boyunca, yakınlarıyla röportajlar yapıldı, acılı feryatlar yansıtıldı..
Teröre lanet okundu..
…
2016’nın ilk gününde..
TEM Otoyolu'nda kar temizleyen 3 karayolu işçisi de (Abdullah Ceylan, Alican Gürkan ve Selahattin Karaman) şehitlerle aynı gün toprağa verildi..
Bu haber, televizyonlarda “onbeşinci haber” olarak yer aldı..
Sadece bir-iki dakika sürdü..
Yakınlarıyla röportaj falan da yapılmadı, sadece sessiz görüntüler yansıtıldı o kadar..
…
HER İKİSİ DE ‘ŞEHİT’ DEĞİL Mİ?
Şehit de düşse, trafik kazası da geçirse ölüm ölümdür..
Yakınlarına “aynı acıyı” yaşatır, hanesine “aynı ateşi” düşürür..
Kaldı ki..
O karayolu işçileri de birer “görev şehidi”ydi..
Ama..
Her nedense, şehit düşen güvenlik görevlilerinin ölümü haberlerde hep ön plana çıkartılır..
Yakınlarıyla röportajlar yapılır, acı içindeki ailenin duyguları kamuoyuna aktarılır..
Çünkü..
“Onlar bu vatan için canlarından olmuşlardır..”
İyi de..
Karayolunu karlardan temizleyen, insanların güven içinde yolculuk etmesini sağlamaya çalışan o karayolu işçileri, “bu vatan için canlarından olmadı mı?”
Biri PKK terörüne, diğeri trafik terörüne kurban gitmiş..
Birinin katili eli silahlı bir terörist, diğerinin katili sarhoş bir terörist..
Nihayetinde her ikisi de “terör” kurbanı..
Niye bir taraf hep ön plana çıkartılır da, diğeri “önemsizleştirilir” ve arkalara atılır?
İşte bunu anlamakta zorlanıyorum..
“Ön plana çıkmak” için ille de olayın “siyasi” bir bağlantısı mı olmalı?
…
HABERCİLİKTE ADALETSİZLİK
Anlatmaya çalıştığım konu, yeni yılın ilk günü meydana gelen bu ölümlerle sınırlı değil..
80’li yılların başından bu yana PKK terörü nedeniyle genç-yaşlı, kadın-erkek, bebek-çocuk binlerce insanımızı kaybettik..
Aynı tarihlerde meydana gelen “trafik terörü” nedeniyle de genç-yaşlı, kadın-erkek, bebek-çocuk binlerce insanımızı kaybettik..
Binlerce haneye ateş düştü..
Binlerce insan evlat, kardeş, ana-baba acısı yaşadı..
Bu ölümlerin hangi birini diğerinden ayırabilirsiniz?
Ama..
PKK terörü nedeniyle ölenler (yukarıda da belirttiğim gibi) hep birinci haber oldu..
Trafik terörü haberleri ise, eğer çok sayıda ölüm ve hasar yoksa, hep geri plana itildi..
…
Görüyorsunuz, “habercilik”te bile adaleti sağlayamıyoruz..
Niye?
Çünkü..
Ne yazık ki, “siyaset” milletimizi esir almış durumda..
Eğer herhangi bir konu “siyasi” değilse, ilgimizi pek çekmiyor..
“Ölüm” gibi, insana acı veren “insani konular”da birkaç tane “cılız” ses çıkıyor, o kadar..
Sonra ne oluyor?
Bu ülkeyi yönetenler de, bu ülkeyi bilgilendirmekle yükümlü olanlar da, “halkın bu eğilimi”ne göre hareket ediyor..
…
ÖNCE BİZ DÜZELMELİYİZ
Eğer halk “insani konularda” duyarsız olursa, yönetenler ve haber verenler de “insani konularda” duyarsız olur..
Bu ülkede gidişat düzelecekse, bu ülkede “adalet” sağlanacaksa..
Düzelme önce bizden başlayacak..
Önce biz “adaletli ve ahlaklı” olacağız..
…
Unutmayın..
Bu ülkeyi yönetenler de, haber verip bilgilendirenler de bu halkın arasından çıkıyor..
Hepsi bizim “ayna”mız..