Facebook’ta bir video vardı..

Trafikte, siyasette, bürokraside, sosyal yaşamda Avrupa’yla Türkiye’deki insanların davranışları karikatürize edilerek kıyaslanıyor..

Bu görüntüleri beğenen de çoktu, paylaşan da..

Altında “gülelim mi ağlayalım mı” dedirtecek yorumlar da eksik kalmamıştı..

Birilerinin “Türkleri kötü gösterme” çabalarını haklı çıkarmak için, birileri epeyce bir gayret sarfetmiş yani..

MADALYONUN TEK TARAFI BU

Türk insanını “aşağılayacak-kötüleyecek” tarzda yapılmış bu kıyaslamaya göre..

Avrupalı her işi düzgün yapar..

Türk insanı ise her işi ağzına-yüzüne bulaştırır..

Bizde sürücülerin hem yayalara hem diğer sürücülere hiç saygısı yoktur..

Ama, Avrupalı saygılıdır..

Bizdeki siyasetçi ya da STK başkanları bir koltuğu oturur ve kök salar..

Ama Avrupalı süresi dolunca çekilir gider..

Bizde bürokraside işi olan biri masa masa dolaştırılır, hatta “bugün git yarın gel” diyerek baştan savılır..

Ama Avrupa’da bir masaya gidersiniz, orada işiniz görülür..

Vesaire.. vesaire..

Bu kıyaslamaya “bir tarafıyla” ben de katılıyorum..

Ama..

Bir de madalyonun öteki tarafına bakalım mı?

AVRUPA’DA ÖZGÜRLÜK YOKTUR

Avrupa’da sürücü ya da yayaların, trafik kurallarını çiğnemeleri için “çok ağır cezaları” göze alması gerekir..

Sadece trafikte değil, her konuda “polis korkusu”  Avrupalıların hücrelerine kadar yayılmıştır..

“Sigara içilmez” denilen yerde sigara içerse hem ceza alır, hem oradan kovulur..

Ve o mekana bir daha asla gidemez..

Avrupa’da siyasetçiler, kendilerini halktan önce krallarına ya da prenslerine beğendirmek zorundadır..

Ve “at sahibine göre kişner” lafını adeta haklı çıkartırlar..

Yani, krallar asla birini uzun süre iktidarda tutmazlar, halk da buna boyun eğer..

Avrupalı “algı yönetecileri” de başka ülkelerdeki insanlara bunu “çağdaş demokrasi” diye yutturmaya falan kalkar, biz de buna inandırılmaya çalışılırız..

Özetle..

Evet, Avrupa’da her şey düzgün bir şekilde işler..

Çünkü..

Avrupa’da insanlar “özgür” değildir..

Yasalar ve kuralların çevirdiği çemberin dışına kimse çıkamaz..

Çıkan yanar..

Bunu da kimse göze almaz, alamaz..

AKILCI DEĞİL “ÇOK DUYGUSALIZ”

Gelelim bize..

Yasa ve kuralları, önce yasa koyucular deler..

Örneğin, bir “çelenk koyma” konusu bile “vatan hainliği” noktasına getirilir..

Bu konuda konmuş bir kural, milletvekili öncülüğünde “yarılır ve geçilir”..

İşveren ve esnaf, “vergiden ne kadar kaçırabilirim”in hesabını yapar hep..

Sonra da “dürüstlük” abidesi kesilir..

Bürokraside “rüşvet” çarkını kıranın hayatı tehlikeye girer..

Her konuda hiçkimse suçu üstlenmez, herkes suçlayacak birini arar..

Elini taşın altına koyacak adam bulmakta zorlandığımız için, koltuğa oturan kök salar..

Toplum düzeni için yapılacak uygulamaları “Avrupa düzeyine” getirmeye kalkanlar da, hemen “diktatör” ilan edilir..

Ağaçlar veya bir başka ülkedeki işgal bahane edilerek, “demokrasi” bir kenara atılır ve hükümeti değiştirmek için “isyan” falan çıkartılır..

Üstelik biz, seçtiğimiz yöneticilere çok kızar çok şikayet ederiz..

Onların, bu insanların arasından çıktığını ve toplumumuzun aynası olduğunu hiç düşünmeyiz..

Aklımızı kullanmak yerine “duygularımızla hareket etmeyi” yeğleriz..

ÜLKEMİ HİÇBİR YERE DEĞİŞMEM

Öte yandan..

Bizdeki “özgürlük istiyoruz” diye bağıranları çağdaş(!) Avrupa’ya gönderelim..

İddia ediyorum,  1 yıl içinde Türkiye’ye dönmek için çırpınırlar..

Avrupa’dan Türkiye’ye “özgürlük turları” düzenlendiğini biliyor muydunuz?

“Demokrasi kılıcı”nın korkusuyla kendilerini “cendereye sıkışmış” hisseden Avrupalılar Türkiye’ye koşa koşa geliyor..

Niye?

Birazcık rahat nefes almak ve özgür yaşayabilmek için..

Peki bu kadar özgürlük iyi midir?

Onu bilemem..

Bu “hayata bakış açısı”yla ilgili bir konu..

Kendi adıma, ben o çağdaş(!) Avrupa’da yaşamak istemem..

Ve o video gösterisini de kabul etmem..

Ülkemin en kötüsünü, Avrupa’nın en iyisiyle değişmem..

Ya siz?