Meslektaşım sevgili Erdoğan Kahya, “Halkkart”la ilgili bir yazı yazmış, bu yazıya Büyükşehir Başkanı Mustafa Akaydın cevap vermiş, Kahya bu cevabı aynen köşesine taşırken (mecburen) dipnotlarla bu cevaplara bir cevap verme gereği duymuş..
Bu yazının, “Akaydın’ın cevapları” bölümü köşe yazdığı gazetede yer alırken, “dipnotlar” sansürlenmiş, konmamış..
Bunun üzerine Kahya, yazısını olduğu gibi internet sitesinde yayınlamış..
Ve..
Yazısına “sansür” uygulayan gazete ile ilgisini kesmiş..
Bu konuda CHP’nin ya da CHP’li bir Başkan’ın “etkisi”nin olduğuna inanıyor..

Bu birinci rezalet..
Bir de Akaydın’ın Kahya’ya verdiği cevaplarla kendini rezil etmesi var ki..
Sizlere bunu anlatmam gerekiyor..

Akaydın’ın Kahya’ya verdiği cevap mektubunda şöyle bir ifade var:
“…Bir diğer önemli husus da A-Kent ihalesinin koşulları ve teknolojisinin Antkart'ın 2-3 nesil önünde ve 2-3 kat pahalı olmasıdır.. Sadece kartların maliyeti bile eski sistemden 6 kat daha fazladır..”
Allah’ın tokadı yok, insanı nasıl da şaşırtıveriyor..
Bu sözleriyle Akaydın, alenen kendini ele veriyor..
Zerre kadar sıkılmadan, sakınmadan ve korkmadan..
O sözlerinden sonra Akaydın’a hemen sormak gerekiyor:
“Sen Antkart’ın cihazının birim fiyatını nereden biliyorsun?
Hadi onu öğrendin, taşeronun A-Kent’in validatör diye yutturmaya çalıştığı zerzevatın fiyatına nasıl bu kadar hakimsin?
Yoksa bu şirketin ortağı mısın?”

Hiçbir şirket, kendine ait özel bilgileri ortaklarından başkasıyla paylaşmaz..
Bu özel bilgileri edinmenin yolları farklıdır..
Tutup da şirketin son ortaklık yapısını gösterir ticaret sicil gazetesini göstermeye de kalkmasın..
Böyle şeylerin belgesi olmaz..
Hani öyle demişti ya..

Akaydın’ın söylediği şeylerden biri de şu:
“Yazınızda belediyenin A-Kent ile hukuki bağını kestiği, dolayısı ile %2 gelirinden olduğunu iddia etmişsiniz. Maalesef ki %2 gelirimizi kaybettik, ama bunun sebebi bizim tercihlerimiz değil, mahkeme kararıdır.”
Bu açıklamaya Kahya da şu “dipnot”la cevap vermiş:
“Şimdi ‘mahkeme kararı, AB plakalı minibüslere neden uygulanmadı peki’ diye sormazlar mı adama?
Halkkart ile ilgili ihalenin onay kararı da iptal edilmişti, onu neden uygulamadınız? Bunun adı kanunu keyfine göre yorumlamak değil de nedir?
Ayrıca..
İşin sahibi belediye bir kenarda durup, taşeron durumundaki taşıma esnafı bu şirketle sözleşme yapamaz..
Yapsa dahi yasal değildir..
Bir kamu hizmeti karşılığı toplanması gereken, ‘bir ön ödeme’ tutarını (belediyenin taraf bile olmadığı bir kurguda) çalışmakta olan bir özel şirket toplayamaz..
Öte yandan..
Kartından paranın buhar olduğunu söyleyen binlerce insan var..
Bu konuda bildiğim kadarı ile tüketici dernekleri tarafından açılan davalar var..
Hiç mi protesto yapan vatandaşlarla ilgili haberleri okumuyorsunuz?”

Bay Başkan bunlara bir cevap verir mi bilemem..
Ama..
Rezaletleri görüyorsunuz..
Akaydın battıkça batıyor..
İşin garip tarafı, O’nu kurtarmak için “paralı askerleri” neredeyse seferber oldu..
Bu askerler öyle bildiğiniz komando, piyade, denizci vesaire değil..
Eli kalem tutanlardan bazıları..
‘Milli Felaket’ hakkında her gün biri sırayla methiyeler düzüyor..
Hele biri Akaydın’a milletvekilliği ve Bakanlık bile yakıştırmış..
Okuyunca şaşırdım kaldım..
Antalya’nın canına okuyan biri vekil ve Bakan falan olursa..
Türkiye’nin halini düşünmek bile istemiyorum..
Sonra sordum kendi kendime..
Değer mi “üç kuruş için” kalemini alenen açık arttırmaya çıkarmaya?
Değmeeeeeeezzzzzzzz..

Ne diyeyim..
Tanrı Antalya’yı korusun..